Gazze’nin bombalanışı ne anlama geliyor?

Şubat ayının ilk haftası Gazze, İsrail tarafından tam 14 kez bombalandı. 3 Filistinli sivil yaralanırken birçok bina hasar gördü. Hamas ise saldırıların şiddetlenmesi durumunda direnişe geçileceğini açıklamasını yaptı.

Bu saldırıların Trump’ın koltuğa oturmasından hemen sonra gerçekleşmesi tesadüf değil. Siyonizm yanlısı bir kabine kuracağını ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağını açıklayan Trump yönetiminden açık çek alan emperyalist karakol İsrail, öyle anlaşılıyor ki yeni bir saldırı dalgası başlatmak için gerginliği arttırarak fırsat kolluyor.

Obama yönetimi ve Birleşmiş Milletler tarafından Filistin topraklarında yasa dışı yerleşim kurması sıkça eleştirilen İsrail yönetimi, Trump ile birlikte bu konuda daha rahat davranacaktır.

Ortadoğu’yu kaotik bir kan gölüne çeviren emperyalist politikaların rahatlıkla uygulanabilmesi ve bir direniş hareketinin kontrol altına alınması için Mısır yönetimini yanına çekmek doğrultusunda hamle yapan ABD (Sisi cunta iktidarı buna dünden razı), İsrail’e savaşabileceği bir ortam hazırlıyor. Yine bu amaçla Türkiye-İsrail yakınlaşmasına özel önem veren emperyalizm, Ortadoğu’da göreli olarak kaybettiği insiyatifi Rusya ve İran’dan geri almak için başta Mısır olmak üzere Suudi Arabistan ve Türkiye’yi plana dahil etmek durumunda. Öyle ki İran devrim muhafızlarını şimdiden terör örgütü ilan etmek için kolları sıvamış gözüküyor.

Tabandan yükselen Ortadoğu’daki isyan dalgasını mezhepçi temelde bölme konusunda ilerleme kaydeden karşıdevrim cephesi kendi içinde insiyatif mücadelesine girmiş durumda. Bu bölünmüşlük içinde gerçekleşecek bir intifadanın yeni bir direniş damarı açma potansiyeli taşıyacağını unutmamak gerek. Yükselen insiyatifiyle Rusya’nın ağır bastığı, Şii milislerinin cirit attığı, Sünni radikallerin ise IŞİD altında konsolide olduğu bir coğrafyada, emperyalizmin elindeki seçenekler oldukça sınırlı durumda.

Öte yandan, İsrail’e karşı direnişin yukarında bahsettiğim potansiyeli taşıyabilmesi için emperyalizmden kopuş temelinde başlamış ama bitmemiş devrimlerinin sürdürülmesi talebiyle egemenlerin sözcüsü ve tüm zenginliği elinde toplayan tiran iktidarlarına karşı bir sınıf seferberliği şeklinde olması gerekir. İsrail’e karşı topyekün bir direnişin Ortadoğu halklarının elbirliğiyle mezheplere ayrıştırılmasına karşı bir turnusol kağıdı olacağı aşikar. Ama bu direnişin merkezinin Batı Şeria yada Gazze dışında Kahire olamayacağının garantisi yok. Belki de Arap devrimlerinde yer yer kaybedilmiş ve kaybedilmekte olan taban insiyatifinin yeniden kazanılmasının başlangıcı Mısır’dan geçmektedir.

Emperyalist bir kliğin sözcüsü, kontrolsüz ve ne yapacağını belli olmayan Trump iktidarına ve onun tarihsel sopası İsrail’e yönelik küresel tepkinin yoğunlaştırılmış ve daha da politikleştirilmiş şekliyle Arap coğrafyasına transferi, kaybedilmiş bu insiyatifi yeniden almak için bir yol açabilir mi? Bunu zaman gösterecek. Tarih sürprizlerle dolu.

Yorumlar kapalıdır.