İşçilerle ev ev referandum sohbetleri

İşçi Demokrasisi Partisi olarak referandum öncesi emekçi mahallelerinde ev ziyaretleri gerçekleştirdik. İlk ziyaretimiz bir tekstil işçisinin evi oldu. 10 yıllık tekstil işçisi ağabeyimiz öncelikle iş yerinde yaşadığı sorunlardan bahsetti. Son dönemlerde tekstilde yaşanan ekonomik krizin tekstil sektörünü olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Bunun işçilere yansımasının ya maaşlarda düşüklük ya da işten atılma olduğunu ifade etti. Özellikle Suriyeli mültecilerin ucuz iş gücü olarak tekstilde emek sömürüsüne maruz kaldığını dile getirdi. Her şeyin zamlanmasına karşın ücretlerin yetersizliğinin bugün en büyük sıkıntı olduğu gerçeğini bir kere de ondan duyduk. Bugün işçi sınıfının işsizlik ve açılıkla tehdit edildiğini, işçilerin bu yüzden hak arayamadıklarını ve bunun, bugün yaşanan OHAL ve baskı uygulamalarından kaynaklandığını söyledi.

Gazetemizin okuru kendi iş yerindeki bir örneği anlattı: “Tekstil atölyemizin alt katındaki işçiler muhafazakar. Benim de görüşümü bildikleri için benimle muhatap olmuyorlar. Ne kadar üzücü; aynı koşularda yaşıyor ve çalışıyoruz fakat hükümetin ayrımcı politikaları bizi bile birbirimize selam veremeyecek duruma getirdi. Özellikle son zamanlardaki hükümetin ayrımcı söylemleri halkı kutuplaştırdı.

Okurumuz muhalif kesimlere yönelik sindirme ve susturma politikalarına da değindi. AKP’ye karşı muhalefet edenlerin bugün işsiz bırakılmasını ve hapse mahkum edilmesini eleştirdi; “AKP’li değilsen aç kal, öl ya da bana itaat et; bunu istiyorlar.” diye konuştu. AKP’nin tüm bu uygulamalarına karşı referandumda “Hayır” oyu kullanacağını belirtti. Bugüne kadar yaşamlarımızda ileriye gitmek şöyle dursun bulunduğumuz konumda bile kalamadığımızı, referanduma “Evet” diyecek ya da hayatındaki zorlu yaşam koşullarını değiştirecek bir adım göremediğini söyledi. “Her şey nasıl bir adamın eline bırakılabilir, demokrasi bunun neresinde” diye de ekledi.

İkinci ziyaretimizi gerçekleştirdiğimiz evde bir UPS işçisi yaşıyordu. Evli ve 9 yıldır UPS işçisi olan işçi ağabeyimiz özellikle iş yerindeki ücretlerin yetersiz olduğunu ifade etti. Kendisini örnek göstererek; “Uzun yıllardır UPS’de çalışıyorum, bugün aldığım maaş 1600 lira ve bu yaşam pahalılığında haliyle yetmiyor. Eşim çalışmıyor, iki çocuğum var onlara bakıyor. Bu zamanda ev geçindirme hele ki bu maaşla neredeyse imkansız” diyor.

UPS’ye taşeron olarak girdiğini, sendikaya üye olduktan sonra direniş süreciyle birlikte kadroya alındığını söyledi. Sendikalı olmanın artılarını ifade etti. Son TİS sürecinde yeterli kazanım alamadıklarını, bunu da şu anki OHAL sürecinden kaynaklı olduğunu belirtti. “İşçilerin çoğunun kredi borcu var ve son zamanlarda işsizlik arttı, insanlar işsiz kalma korkusu ile tepkilerini gizlemek zorunda.” UPS işçisi Sinan “insanları resmen emeklerini tehdit ederek susturmaya çalışıyorlar” diyerek konuşmasına devam etti. Hükümetin işçilere yönelik baskılarına değindi.

OHAL süreci bahane edilerek çoğu iş yerindeki grev engellendi. “Bugünden yarını görebiliyoruz aslında, yani Başkanlık sistemi geçerse başkan istemediği grevleri engelleyebilecek” dedi. Başkanlık sisteminin geleceğimizi bir kişinin eline teslim etmek olduğunu belirtti. “Başkanlık sistemi gelirse hayatımızda olumlu değişimler olmayacak bunu yıllardır bizi yöneten hükümetten biliyoruz.” Bu yüzden referandumda oyunu “Hayır”dan yana kullanacağını söyledi.

Eşiyle sohbetimizde son zamanlarda gündemde olan büyük anne ya da bakıcı maaşının kendisi için ne ifade ettiğini sorduk. Buna karşı cevabı da “maaş vereceklerine güvenli ve uygun kreşler olsun mahallelerde daha iyi” oldu. “Ben çalışmıyorum çünkü ben çalışırsam çocukları kreşe vereceğim ve gücümüz kreşlere yetmez; görüyoruz kreşler çok pahalı, bütçemiz el vermez, bu yüzden çocuklarıma ben bakarım daha iyi.” Referandumda hayır çıkması tüm yaşamımızı bir anda değiştirmeyecek tabi, fakat geleceğe daha fazla umutla bakacağımızı ve yıllardır yaşadığımız haksızlıklara karşı kazanacağımızı, bunun ilk adım olacağını söyleyerek sohbetimizi tamamladık.

Yorumlar kapalıdır.