Hükümetin tüm gerekçeleri yalan!

Eskiden TRT’de İnanç Dünyası isimli bir dini program yayınlanırdı. “İnananlar için bir zeytin dalı yeter” diye başlardı, bu program. Ne kadar güzel, değil mi? Şimdi besmelesiz açılış yapmayan dini bütün AKP hükümetinin Başbakanı Binali Yıldırım soruyor: “Zeytin mi önemli, tesis mi?” Gerçi gemi filoları olan, betonsuz bir hayat düşünemeyen bir adam, başka ne desin, zeytin mi?

İşin hoş tarafı dinsiz imansız ilan edilen “materyalist solcular” ağacı-böceği, çayırı-çimeni, havayı-suyu koruma peşindeyken, dört lafının üçü din-iman olan bu adamların böylesine yeşile düşman betonseverler olmaları. Öyle ya aksi takdirde “çevrecinin daniskası” olmadan örneğin, dünya güzeli Karadeniz yaylalarını Yeşilyol adıyla zifte-betona çevirebilmek başka nasıl mümkün olabilirdi?

İnanırsanız başımızdaki hükümet mensupları hayat felsefesi olarak dünya nimetlerine tamamen sırtını dönmüş, bir kuru ekmek, bir hırka ile nefislerini terbiye etmiş müminlerden oluşuyor! İnsan ya tersi olsaydı, yani bir de dünya nimetlerine gönül indirselerdi (örneğin yüz binlerce liralık saatler taksalar, milyon dolarlarını ayakkabı kutularına tıksalar, güç ve iktidar peşinde olsalar…) ne olurdu diye, korku içinde düşünmeden edemiyor! Eskiden çocuk aklımızla yalan söylemeye, çevremizi kandırmaya kalktığımızda mübarek annelerimiz, “yalan söyleyeni Allah çarpar, günah” derdi. Ne diyelim, inşallah!

Kıdem ve güvence

Hükümetin tüm gerekçeleri yalan, dedik. Biraz daha açalım! Şimdi gündemde kıdem tazminatının fona devredilmesi var. Binali Yıldırım diyor ki, çalışanların yüzde 86’sı bu haktan yararlanamıyor. Kıdemi fona devredersek bütün çalışanlar, bir gün bile çalışsa, kıdem hakkından yararlanacaklar! Yani bir kez daha kendileri için bir şey istiyorlarsa namertler durumu. Yedi-yirmi dört, işçinin, emekçinin hakkını hukukunu koruma geliştirme peşindeler.

Tabi şeytan dürtüyor, soralım: 15 yıldır iktidarsınız, neden yüzde 86’nin hakkını bunca yıldır aramadınız, korumadınız, geliştirmediniz? İşyerleri belli, çalışanlar belli, maaşlar belli, ödenen vergi-sigorta primleri belli, her şey ortada. Herkesin kıdem hakkından yararlanmasını sağlamak için başka ne gerekli ki?

Yine de bir an için kıdemin fona devrinin her şeyi daha da kolaylaştıracağını varsayalım ve soralım: Mevcut durumda bir yıllık çalışma sonucu bir aylık brüt maaş kadar kıdem alınıyor. Bunu neden 15 güne hatta 8-10 güne düşürmeye çalışıyorsunuz? Madem tek derdiniz işçinin-emekçinin hakkını korumak, neden çalışan kişi işten atılsa dahi 10 yıl kıdem tazminatına dokunamıyor? Neden 10 yıl sonunda dahi çalışan kıdem tazminatının tamamını değil de sadece bir bölümünü alabiliyor. Tamamını almak için neden emekli olması gerekiyor?

Kıdem tazminatı fona devredilirse bugün ilk kez sigortalı olarak işbaşı yapmış 20 yaşındaki bir genç, emekli olmak için tam 40 yıl beklemek durumunda kalacak. Bu 40 yıl boyunca fonda duracak kıdem tazminatı, çok açık ki, piyasanın çakallarına yem yapılacak. Ve aynı zamanda işçiler belki de ellerinde kalmış tek iş güvencesini de yitirmiş olacak.

Niyet başka!

Olayın adını koyalım: Resmi işsiz sayısının dahi 3,7 milyona ulaştığı (gerçekte 7 milyon), çalışanların büyük çoğunluğunun zaten yoksulluk sınırı altında ücret alabildiği (yoksulluk sınırı 4979 TL), asgari ücretin açlık sınırı altında olduğu (açlık sınırı 1529 TL) bir ülkede kıdem tazminatının herkes yararlanacak diye fona devri doğrudan emek sömürüsünün yoğunlaştırılması anlamına gelir. Zaten bugüne dek uygulanmış ve kâr etmiş, konut fonundan tasarrufu teşvike kadar, tek bir fon örneği de mevcut değil.

Pekiyi ama ya gerçekten tesis zeytinden önemliyse! Ya kıdem tazminatı fona devredilince gün sonunda hepimizi gerçekten zengin olacaksak! Ya başımıza talih kuşu konacak ve biz hayır diyerek gerçekten büyük bir fırsatı kaçırıyorsak? Acaba zırt-pırt grev yapılmasını engelleyen, ekonomiyi, siyaseti ve hukuku trafik ışıksız otobana çeviren OHAL’in nimetlerini göremiyor muyuz? Belki patron olmadığımız içindir…

Hikâyeyi bilirsiniz; Kırmızı Başlıklı Kız büyük annesi zannettiği Kurt’a sorar: Dişlerin neden sivri peki, diye! Büyük anne kılığına girmiş Kurt artık dayanamaz ve cevap verir: Seni daha iyi yiyebilmek için! Kıssadan hisse soralım: Bu kadar iktidar gücünü neden tek elde topluyorsunuz!?

Yorumlar kapalıdır.