Günlerdir çalınan savaş tamtamlarının ardından, Afrin’e dönük askeri operasyon “Zeytin Dalı” adı altında başlamış durumda. TSK’nin hava saldırıları ve Türkiye’ye bağlı “ÖSO güçleri”nin karadan yürüttüğü operasyonlarla başlayan müdahale, TSK’nin kara gücüyle operasyonlara katılmasıyla devam ediyor.
Saray iktidarı, operasyonun gerekçesini “sınır bölgelerimizi terörden temizleme” olarak açıklamakta. Operasyonun ardındaki gerçek neden ise, Saray’ın içeride giderek yitirdiği meşruiyeti savaş politikaları ve Kürt düşmanlığı üzerinden yeniden tahkim etmeye çalışmasıdır. Bu operasyonla “sürekli OHAL rejimi”nin varlığı için yeni bir bahane üretilirken, muhalefetin daha fazla bastırılması için uygun siyasi ortam hazırlanıyor. Bu çerçevede, MHP ile kurulduğu resmiyet kazanan “milli mutabakat” ittifakının “erken seçim kampanyası” Afrin operasyonunda somutlaşıyor.
Operasyonun bir diğer nedeni ise, Saray’ın Suriye’de iflas eden maceracı, yayılmacı, mezhepçi ve Kürt düşmanı politikasının iflasa uğramasının ardından, Suriye’de etkin bir güç olarak var olabilmek için yeni bir kumar oynamaya girişmesidir. Saray iktidarı, iflas eden dış politikasının faturasını halklar arasında düşmanlığı artıran yeni saldırgan politikalarla, bölge halklarına kesmeye çalışıyor. Fırat Kalkanı harekâtında verilen onlarca kaybın ardından, şimdi Afrin’de çok daha fazla kaybın yaşanabileceği yeni bir maceraya giriliyor. Türkiye ve bölge emekçilerinin Türk ve Kürt halkları arasında düşmanlığı körükleyen bu politikadan hiçbir çıkarı bulunmuyor.
Öte yandan, “yerlilik ve millilik” söylemlerinin havada uçuştuğu, ABD’ye ve AB’ye her gün “kafa tutulduğu” bir zamanda, operasyon ancak ABD ve Rusya’nın şartlı onayıyla başlayabildi. Saray iktidarı, Rusya ve ABD arasındaki çatlaklardan faydalanarak Suriye’den tamamen silinmesinin önüne geçmeye dönük adımlar atarken, bu adımların karşılığında ne gibi tavizler vermiş olduğunu ise henüz bilmiyoruz. Kesin olan şu ki, Saray rejiminin maceracı ve yayılmacı dış politikası Türkiye’yi emperyalizm ve bölgesel güçler karşısında daha zayıf ve bağımlı bir konuma sürüklemiş durumda. Gerçek bir antiemperyalist politika, hamasi söylemlerle değil, NATO’dan çıkılmasıyla, İncirlik Üssünün kapatılmasıyla ve bölge halklarıyla düşmanlık değil, eşitlik ve kardeşlik politikalarının geliştirilmesiyle hayat bulabilir.
Aynı zamanda, PYD ve YPG’nin Kürt halkı ve bölge halklarının çıkarlarını temel alan uzun vadeli bir strateji izlemek yerine, ABD ve Rusya’yla girdiği kısa vadeli pragmatik ilişkilerin başarısızlığa mahkûm olduğunu, gerçekleşen bu operasyon bir kez daha ortaya koymaktadır. Diplomatik manevralarla elde edilen kazanımlar, güç dengeleri değiştiğinde bir anda ortadan kaybolabilmekte ve bu politikaların faturasını Kürt halkı ve tüm bölge halkları ödemektedir. Ortadoğu’daki temel çelişkinin emperyalizm ve bölge gericilikleriyle emekçi halklar arasında olduğu, özellikle son 6 yılda yaşanan deneyimler ışığında, tekrar tekrar açığa çıkmıştır. Bu gerçekliği temel almayan hiçbir “gerçekçi” politikanın bölge halkları lehine bir değişim sağlamasının mümkün olmayacağını tekrar hatırlatırız.
Saray rejiminin başlattığı askeri operasyon, Türkiye ve bölge halkları açısından çok tehlikeli yeni bir adım anlamına geliyor. Saray’ın içeride ve dışarıda yürüttüğü savaş ve baskı politikası, emekçi halkların birliğiyle, emek örgütlerinin ve siyasi partilerin “Saray’ın savaşına hayır!” demesiyle durdurulabilir. Emekten ve bölge halklarından yana tüm kurumları bu operasyonun durdurulmasına dönük ortak tutum almaya çağırıyoruz.
İşçi Demokrasisi Partisi, 21 Ocak 2018
Yorumlar kapalıdır.