Arjantin’de kadın hareketinin yükselişi üzerine söyleşi

Kadın cinayetlerinin ve kadın kaçırmalarının çok yaygın olduğu ülkelerden birisi de Arjantin. Arjantin’de özellikle geçtiğimiz yıl Macri hükümetinin politikalarına karşı gerçekleşen mücadeleler bağlamında gerçekleşen 8 Mart kadın grevi dünyadaki kadın seferliklerini tetiklemesi anlamında büyük önem taşıyor. Şimdilerde 28 Eylül’de yine dünya çapında yasal kürtaj hakkı için gerçekleşecek eylem hazırlıklarında olan kadın hareketinden ve İşçi Demokrasisi Partisi’nin Arjantin’den kardeş partisi Izquierda Socialista’dan (Sosyalist Sol) Malena ile mevcut seferberlikleri konuştuk. Malena aynı zamanda #NiUnaMenos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) hareketinin kurucularından, aşağıda kadın seferberliklerine dönük söyleşimizi bulabilirsiniz:

İşçi Cephesi: #NiUnaMenos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) hareketi nasıl ortaya çıktı? Kısaca hikâyesinden bahseder misin?

Malena: 2015 yılında, 14 yaşında hamile bir kız çocuğu olan Chiara Páez’in, 16 yaşındaki eski sevgilisi tarafından ailesinin yardımıyla öldürülmesi toplumsal bir öfkeye sebep oldu. Kadın gazetecilerden oluşan bir grup, #NiUnaMenos şiarıyla 3 Haziran’da kadın cinayetlerine karşı sokağa çıkma çağrısı yaptı. O gün, bir milyondan fazla insanın katılımıyla ülkenin dört bir yanında gerçekleşen eylemlerle hareket kitleselleşti. Eylemden birkaç gün önce okullarda, üniversitelerde, şehrin çeşitli semtlerinde ve işyerlerinde kadınlar erkek şiddetine ve kadın cinayetlerine son demek için afişler ve pankartlar hazırlamaya başladılar. 3 Haziran 2015’in, Arjantin’deki demokratik haklar için mücadelede önemli bir dönüm noktası olduğunu ve buna paralel olarak kadın mücadelesinin örgütlenmesinde yeni bir hareketin doğuşuna işaret ettiğini söyleyebiliriz.

Fakat 3 Haziran seferberliği, kadın mücadelesi açısından bir ilk değildi. Arjantin’de, ülkenin çeşitli bölgelerinden binlerce kadını bir araya getiren Ulusal Kadın Buluşması 1985 yılından beri düzenleniyor. Aynı zamanda, 2005’ten beri kürtajı yasallaştırma amacıyla bir araya gelen 300’den fazla örgütü kapsayan ulusal bir kampanya yürütülüyor. Bu çerçevede, 3 Haziran ve #NiUnaMenos sloganı etrafındaki hareketle, kadın hareketinin pek çok talebi feminist öncü açılımın sınırlarından koparak toplumun geniş kesimlerine de ulaşmış oldu.

İC: #NiUnaMenos Hareketi ne diyor? Sloganları ve talepleri neler?

Malena: 3 Haziran 2015’te gerçekleşen ilk eylemin tek talebi, kadın cinayetlerine son verilmesiydi zira ülkede her 18 saatte bir kadın öldürülüyor. Dolayısıyla, hareket içinde, cinsiyetçi şiddete karşı mücadele için gerekli bütçenin ayrılmasına ve kamusal politikalara dair talepler de vardı.

Kilise dâhil tüm siyasi güçlerin katıldığı bu ilk seferberlikten sonra, bu büyük hareketin ilerlemesi adına siyasi mücadele de ilerleme gösterdi. Diğer yandan bağımsız feministler ve solcu feministler kürtaj hakkı, kadın istihdamında ayrımcılıkla mücadele, cinsel istismar amacıyla kadın kaçakçılığıyla mücadele ve hükümet ile Kilise’nin siyasi sorumluluğunun kınanması gibi yeni taleplerin eklenmesini sağladılar.

Bu yıl 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü, hareketin radikalleşmesinde önemli bir gelişmeye işaret etti. Seferberliğin ve grevin örgütlenmesi için bir araya gelen feministlerin 2 ay süren toplantılarının ardından, sendikalı kadın işçilerin güçlü bir rol sahibi olduğu ülke genelinde büyük bir mücadele günü gerçekleştirilebildi.

Hükümetin politikalarına karşı gerçekleşen mücadeleler bağlamında, farklı iş kollarının katılımıyla gerçekleşen 8 Mart kadın grevi Arjantin’de Macri hükümetine karşı gerçekleşen ilk grev olması bakımından önem taşıyor. Ayrıca 8 Mart, antikapitalist, antipatiyarkal ve enternasyonalist mücadele günü olarak ilan edildi.

İC: Bu hareket hangi örgütler içinde mevcut? Hareketin devamlılığını nasıl sürdürüyorsunuz? Kadınlara nasıl ulaşıyorsunuz?

Malena: Arjantin’de kadın hareketi, farklı siyasi partilerden kadınları içinde barındırması nedeniyle çok geniş ve çok katmanlı. Son yıllarda liberal feminist STK’lar kadın hareketi içindeki yerlerini kaybettiler. Kiliseye bağlı kadın örgütleri de önemli bir gerileme içinde. Buna karşın ilerici, bağımsız ve öncü bir gençlik yetişiyor ve farklı kesimlerden birçok kadın örgütleniyor. Devlet kurumlarında, demir yollarında, okullarda, bankalarda çalışan pek çok kadın güçlendikçe işçi komitelerine ve antibürokratik örgütlere katılmaya başlıyor.

Arjantin’de kadın hareketinin mücadelesi hükümetten ve burjuvaziden bağımsız bir doğrultuda ilerliyor. Taleplerimiz için ulusal çapta bir mücadeleyi örgütlemek için uğraşıyoruz. Feminist örgütleri ve işçi kadınları sosyalist ve feminist bir programa kazanmaya çalışıyoruz. Bu yolda kısa ancak önemli adımlar attık.

İC: 8 Mart’ta tüm dünyaya çağrı yaptığınız Kadın Grevi fikri nasıl doğdu? Katılım ve geri dönüşler nasıldı?

Malena: Ekim 2016’da Polonyalı kadınların kürtaj yasasına karşı yaptığı grev çağrısı, yerel kadın hareketlerinde büyük bir sempati topladı. Bundan birkaç gün sonra Arjantinli genç bir kadının tecavüze uğrayıp öldürülmesi, Arjantin’deki ilk kadın grevinin zeminini hazırladı ve 18 Ekim’de sağanak yağışa rağmen kitlesel bir eylem gerçekleşti.

Ardından, Ocak 2017’de Trump’ın göreve başlamasından sonra Amerikalı kadınların süregelen seferberliği, 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nde geniş çaplı bir eylem yapma konusunda bize ilham verdi.

8 Mart, kadın mücadelesinin tarihinde önemli bir yere sahiptir. Örneğin, Şubat Devrimi’nde gerçekleşen olaylar, 8 Mart için yapılan anmalarla ateşlenmiştir. Ancak 1970’te Birleşmiş Milletler, bu günü sınıfsal karakterinden uzaklaştırarak, kadınlara “çiçek ve çikolata” hediye edilen bir gün haline getirip depolitize etmeyi başardı. 8 Mart’ta biz, 1908’de katledilen New Yorklu kadın işçileri anarak ve 8 Mart’ı sadece patriyarkal şiddete karşı değil, aynı zamanda tüm kapitalist devletlerin politikalarına ve emperyalist savaşlara karşı bir mücadele aracına dönüştürerek bu günün gerçek anlamına kavuşması için çabalıyoruz.

İC: Şu an gündeminizde hangi kampanyalar var?

Malena: Şu anda, Arjantin’de tutuklu genç bir kadın olan Victoria Aguirre’nin serbest bırakılması için bir kampanya yürütüyoruz. Victoria 25 yıl hüküm giyme ihtimaliyle karşı karşıya. 2 yıl önce küçük kızı, Victoria’nın sevgilisi tarafından öldürüldü. Cinayetle suçlanıp 8 yıl ceza alan erkek arkadaşına rağmen Victoria ağırlaştırılmış cinayetle yargılandı. Olayın kadın cinayetiyle ilişikli olarak yargılanması gerekirken, Victoria “kötü anne” olmakla suçlandı. Cinsel şiddete maruz kalan bu kadını mahkum etmek istiyorlar.

Victoria’nın serbest bırakılmasını talep eden kampanya çok önemli, çünkü o ülkemizdeki çok sayıda yoksul kadını temsil ediyor. Irkçı ve erkek egemen adaleti kınıyoruz. Bugün, haksız yere cezaevinde olan kadınlar için de “Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz” diyoruz. Kadın cinayeti işleyen gerçek katiller tutuklanmalıdır.

Buna ek olarak, kadın hareketinde enternasyonal bir boyutu olmasını istediğimiz önemli bir kampanya üzerine de çalışıyoruz. 28 Eylül, dünyada kürtajın yasallaşması ve suç olmaktan çıkarılmasına yönelik bir gün. O gün bu hakkı savunmak ve kazanmak için mücadelemizi göstereceğiz.

Şu anda pek çok kadın kürtajın yasal olduğu ülkelerde yaşıyor, ancak ekonomik kriz ve Vatikan’ın sürekli baskısı göz önünde bulundurulduğunda İtalya, Fransa, ABD ve 2016 yılında tanık olduğumuz üzere Polonya gibi ülkelerde bu hakkı kısıtlamaya yönelik yoğun bir girişim söz konusu.

Amerika ve Latin Amerika’daki pek çok ülkede yasadışı kürtaj işçi, genç ve göçmen kadınların başlıca ölüm nedenlerinden biri. Bu bölgelerde kürtaj hakkının yasallaşması için mücadele ediyoruz.

8 Mart’ta olduğu gibi 28 Eylül’ü de bedenlerimizi ve hayatlarımızı kontrol etmeye çalışan kiliselere ve haklarımızı kısıtlayarak krizin faturasını bize kesmeye çalışan kapitalist devletlere karşı, yasal kürtaj hakkımız için uluslararası bir seferberlik günü haline getireceğiz.

İC: Uluslararası koordinasyon ve dayanışma için neler yapıyorsunuz?

Malena: Enternasyonal koordinasyon için, özellikle 8 Mart Uluslararası Kadın Grevi’ne katılanlar olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki kadın örgütleriyle iletişim halindeyiz. UIT-CI (İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal) ile birlikte, kız kardeşlerimizin örgütlendiği tüm ülkelerde 28 Eylül günü yasal kürtaj hakkı için küresel bir kampanya yürütmeye çalışıyoruz.

Bu bağlamda, El Salvador’da tecavüze uğradıktan sonra yaşadığı doğal kürtaj nedeniyle 30 yıl hapse mahkum edilen 19 yaşındaki genç kadın Evelyn Beatriz Hernández Cruz’un özgürlüğü için de bir kampanya yürütüyoruz.

İC: Son olarak, şu anda gerçekleştirdiğiniz kürtaj kampanyası hakkında başka ne söylemek istersin?

Malena: Bir yıl önce Arjantin’de doğal kürtaj nedeniyle haksız yere mahkum edilen Belén, seferberlikler sonucu özgürlüğüne geri kavuştu. Bugün, El Salvador’da Evelyn Beatriz Hernández Cruz’a yönelik bu akıldışı suçlama, erkek şiddetinin tüm dünyada özellikle işçi kadınlar olmak üzere kadınlar üstündeki baskısını gözler önüne seriyor. İşte bu yüzden hareketimizi örgütlemeli ve birbirimizle dayanışma göstermeliyiz. Artık kadınların öldürülmesini veya sırf kadın oldukları için şiddete maruz kalmasını istemiyoruz. Özgürlüğümüzü istiyoruz. Bu yüzden mücadele etmeli, hükümetlerden bağımsız bir şekilde örgütlenmeliyiz. Kapitalizm ve patriyarkayı yıkana dek, tüm işçilerle birlikte bu mücadeleyi sürdürmeliyiz.

 

Yorumlar kapalıdır.