Katalonya’da 1 Ekim’de düzenlenen bağımsızlık referandumunda, İspanyol hükümetinin yoğun baskısına rağmen 2.3 milyon kişi Evet yönünde oy kullandı ve Katalan hükümeti 27 Ekim’de Katalan Cumhuriyetini ilan etti. Bu adım karşısında İspanyol hükümeti Katalonya hükümetini ve bölgesel meclisi feshetti ve 21 Aralık’ta yeni bölgesel seçimlerin yapılacağını duyurdu. Katalonya’daki mevcut durumu İspanyol devletindeki kardeş partimiz Enternasyonalist Mücadele (LI) sözcülerinden Josep Lluis del Alcazar ile konuştuk.
İşçi Cephesi (İC): 21 Aralık seçimleri öncesinde Katalonya’daki mevcut politik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Josep Lluis (JL): Politik durumda bir değişim söz konusu. Öncelikle İspanyol hükümetinin tüm engelleme çabalarına karşın 1 Ekim’de bağımsızlık referandumunun gerçekleşebilmesi, halk seferberliğinin bir sonucu ve zaferi oldu. Bağımsızlık referandumu yalnızca İspanyol hükümetinin baskıcı politikalarına rağmen değil, aynı zamanda burjuva Katalan hükümetinin mütereddit ve halk seferberliğini önlemeye dönük politikalarına rağmen yapılabildi.
Kitleler Katalan hükümetinin herhangi bir çağrısı olmaksızın, neredeyse kendiliğinden bir şekilde Referandumu Savunma Komiteleri oluşturarak, referandumdan iki gün önce, oy kullanılacak okulların referandum sırasında açık kalabilmesi için okulları işgal etmeye başladı. Merkezi hükümetin polis güçlerinin (Sivil Muhafızlar) tüm engelleme çabalarına rağmen bu komiteler referandumun gerçekleşmesini sağladı ve 2.3 milyon kişi (Katalonya’daki toplam seçmenin %43’üne tekabül ediyor) bağımsızlık yönünde oy kullandı.
Kitle hareketi sonraki günlerde yükselmeye devam etti. 3 Ekim’de İspanyol hükümetinin baskılarına karşı genel grev gerçekleşti. Kendilerini bağımsızlıkçılıkla özdeşleştirmeyen işçi kitleleri de bu greve katıldı ve Katalonya’da benzeri görülmemiş büyüklükte eylemler gerçekleşti. Bürokratik sendikaların yönetimleri sol sendikaların grev çağrısı sayesinde aşıldı. Kitle hareketindeki bu yeni dinamik Katalan burjuvazisinde büyük bir korku yarattı. Burjuva Katalan hükümeti, referandumun ardından 48 saat içinde Cumhuriyet ilan edeceğini açıklamış olmasına rağmen, bu kararı 10 Ekim’de alacağını duyurdu ve daha sonra bu ilanı askıya aldı.
Katalan hükümetinin bu geri çekilişi, merkezi hükümetin inisiyatifi yeniden ele geçirmesine imkan sağladı. Hükümet İspanya’nın birliği ve monarşinin desteklenmesi için gösteriler düzenledi. 16 Ekim’de Katalan bağımsızlıkçı toplumsal hareketinin iki lideri tutuklandı. Sağcı Halk Partisi (PP) lideri ve azınlık hükümetinin başbakanı Rajoy sosyal demokrat PSOE ve sağcı popülist Vatandaşlar Partisi’nin desteğiyle, Anayasa’nın 155. maddesine dayanarak 27 Ekim’de Katalan hükümetini ve parlamentosunu feshetti. Aynı gün Katalan hükümeti başkanı Puidgemont erken seçimleri ilan edecekti fakat Katalan hükümet binası önünde öğrencilerin başını çektiği kitle gösterisi ona bu fırsatı tanımadı. Göstericiler Puidgemont’u hain ilan etti ve derhal Cumhuriyet ilan edilmesini talep etti. Kitle basıncı altında Katalan hükümeti parlamentoyu topladı ve Cumhuriyet’i ilan etti.
Bununla birlikte, cumhuriyet ilanının ardından Katalan hükümeti parlamentoyu savunmak için hiçbir direniş göstermedi. Hükümetin bir kısmı Belçika’ya gitti, kalan kısmı İspanyol hükümeti tarafından tutuklandı. Rajoy 21 Aralık’ta bölgesel parlamento seçimlerinin gerçekleşeceğini duyurdu ve bağımsızlıkçıların seçimleri yeniden kazanması halinde, “eğer yasalara uyarsa” bağımsızlıkçı bir hükümetin görev yapabileceğini belirtti. Seçim tuzağını reddedip devletin bu gayrimeşru dayatmasını boykot etmek yerine tüm bağımsızlıkçı partiler seçimlere katılmayı kabul etti. Bizler, LI olarak seçimlerin boykot edilmesini savunmuş olmamıza rağmen bu talebin sol kesimler tarafından dahi kabul edilmemiş olması karşısında, bir önceki seçimlerde olduğu gibi bağımsızlıkçı ve antikapitalist oluşum olan CUP-CC (Halk Birliği Adayları-Kurucu Çağrı) çatısı altında seçimlere giriyoruz.
İC: Önümüzdeki dönemde Katalan ve İspanyol siyaseti önündeki olasılıkları nasıl görüyorsunuz?
JL: Seçimler Cumhuriyet’in inşası için hiçbir yeni fırsat sunmuyor. Bununla birlikte seçim sonuçları İspanyol devletinin krizi kendi lehine tamamen aşıp aşamayacağı, uygulamak istediği baskının meşruluk temelini sağlamak gibi konular çerçevesinde oldukça önemli. CUP-CC dahilinde seçimlere iki eksen temelinde katılıyoruz: Cumhuriyet’in savunusu doğrultusunda İspanyol Monarşisinden ve kapitalizmden kopuş. Bu anlayış çerçevesinde solun daha geniş kesimlerinin bir araya gelmesi gerekiyor. Örneğin, Podemos liderliği bu dönemde çok kötü bir sınav verdi. İspanyol devletinin baskıları karşısında kitleleri seferber etmeye dönük hiçbir adım atmadı ve bu durum Podemos’un Katalonya seksiyonunun bölünmesiyle sonuçlandı. CUP-CC’nin Podemos’tan kopan bu kesimlerle kampanyasını ortaklaştırabilmesi gerekiyor. Öte yandan bu politika, burjuva Katalan hükümeti partilerinden bağımsız bir politik hattın izlenmesini gerektiriyor. Bu partilerin teslimiyetçi tutumu karşısında koşulsuz biçimde işçi ve halk seferberliğine dayalı bir politik anlayışla ilerlenmek zorunda.
Bu çerçevede, seçimlerde Monarşi yanlısı güçlerin yenilgisi ve bir sola dönüşün yaşanması, İspanyol devletinin baskılarının durdurulabilmesi ve kitle seferberliklerinin yeniden canlılık kazanması için büyük önem taşıyor.
Yorumlar kapalıdır.