Yeni bir mücadele yılına MERHABA

Zorlu bir 2020 yılını geride bıraktık. Her bakımdan zorluydu. Hükümetin patron yanlısı politikaları nedeniyle pandemi canavarına binlerce can kaptırdık. Yüz binlerce işçi ve emekçi işinden oldu, sadaka niyetine verilen paralarla açlığa mahkûm edildi. Rejimin yağmacı burjuvaları, zaten var olan krizi pandemi döneminde daha da ağırlaştırarak milyonları sefalete sürüklediler. Covid-19’u bir işçi sınıfı hastalığı haline getirdiler.

Zorluydu çünkü haklarını arayan madenciler olarak; metal ve tekstil işçileri olarak; sağlık, eğitim ve diğer kamu emekçileri olarak; çiftçiler olarak, her hak arayışımızda Tek Adam rejiminin kolluk kuvvetlerince itilip kakıldık, gözaltına alındık.

Zorluydu çünkü her sendikalaşma girişimimiz, sırtını rejime dayayan patronlar tarafından baskılandı; işten atmalar yaşadık, pandemi gerekçe gösterilerek ücretsiz izne yollandık, günde 39 lirayla açlığa mahkûm edildik.

Hükümetle el ele patronlar çevreyi tahrip etmeye devam ettiler. Ormanları yok ediyorlar, suları kirletiyorlar, doğanın tüm canlılarını soykırımdan geçiriyorlar, sağlıksız gıda maddeleriyle bizleri zehirliyorlar. Kendi kârları uğruna, bizleri çocuklarımıza yaşanabilecek bir dünya bırakamaz hale getiriyorlar.

Patronlar için kıyak bütçe yaptılar, ilan ettikleri asgari ücretle bizi yoksulluk sınırının altına, daha derinlere ittiler. Yolsuzluklara ve yoksulluğa gözlerimizi kapayabilmemiz için, “aç kal, ama ruhun kurtulsun” diyerek Diyanet’e milyonlar aktardılar. Savaş makinelerini yağlamak için halkın milyarlarını silah tacirlerine akıttılar.

Ama bilinçli mücadeleci işçiler ve emekçiler olarak, tarım emekçileri olarak, doğasına sahip çıkan köylüler olarak, kadın cinayetlerine ve tacize karşı koyan kadınlar olarak, işsizliğe ve cehalete mahkûm edilmeyi kabul etmeyen gençler olarak, bunların hepsine direndik.

Evet direndik, ama pek çok da eksiğimiz vardı. Ve en önemli eksikliğimiz, bütün bu direniş mücadelelerinin birbirinden kopuk, tek başına ve yalıtık olmasıydı. Eğer bunları birleştirebilseydik bugün karşımızdaki patronlar hükümetini dize getirebilmiş olurduk. Bunu ülke tarihinde pek çok kez başardık.

Şimdi 2021 yılının en önemli görevi de bu: Daha örgütlü ve hep birlikte olmak.

İşçi sınıfının tarihsel ve deneyimli ustaları her zaman emekçilerin temel sorununun “örgütlenme ve öncülük” sorunu olduğunu söylemişlerdir. İşçi hareketinin kendi ülkemizdeki tarihi de, ne zaman ki daha örgütlü ve güçlü öncülere sahip olmuşsak, haklarımız uğruna verdiğimiz mücadelelerden o kadar başarılı çıkmış olduğumuza tanıklık etmektedir.

O halde işçi ve emekçiler olarak 2021 yılını bu konularda bir atılım dönemine çevirmemiz gerekiyor. İşyerlerinde kuracağımız komitelerle; yaygınlaştıracağımız mücadeleci sendikalarla; her türden işçi-emekçi örgütlerimizle ve bütün bunların arasında koordinasyon ve işbirlikleri kurarak kitlesel örgütlenmemizi güçlendirmeliyiz.

Çok daha önemlisi, yeni öncü işçi kadrolar yetiştirmeliyiz. Mücadelelerin içinde deneyim kazanarak öne çıkan işçiler olarak sadece sendikal konularda değil, işçi sınıfını doğrudan ilgilendiren tüm politik ve sosyal konularda sınıfımızı aydınlatan, ona gerekli mücadele önerilerini götürebilen, kitlenin mücadelesini örgütleyebilen öncülere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olacak. Her zaman “işçinin sorununu işçi çözer” demişizdir. Örgütlenme ve birlikte mücadele sorunumuzu da ancak biz işçiler çözebiliriz. O zaman kolları sıvayalım ve “Hoş geldin 2021” diyelim.

Yorumlar kapalıdır.