Berlin’de 1 Mayıs 2021
Bugün Almanya’nın bulvar basınına bakarsanız, gösterişli başlıklarla birlikte Berlin sokaklarında ateşe verilmiş çöp tenekeler ve etrafında koşan polis ekipleri göreceksiniz. 1 Mayıs’a katılan çeşitli örgütlerin taleplerine sahne vermek yerine, on binlerce insanı apolitik ve şiddet eğilimli göstermeyi tercih ediyorlar. Peki, gerçekten öyle miydi?
Berlin’deki 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası mücadele günü, geleneksel olarak sabah saat 11’de büyük sendika konfederasyonun (DGB-Alman Sendikalar Konfederasyonu) yürüyüşüyle başlar. Biliminsanları tarafından açık havada koronavirüsün bulaşma riskinin neredeyse sıfır olduğunun söylenmesine karşın, sendika bürokrasisi bu sene ikinci defa pandemiyi bahane ederek yürüyüş çağrısı yapmamaya karar verdi. Altı milyona yakın üyeye sahip olan DGB böylece işçilerin özellikle pandemi döneminde artan sorunlarını hiçe saydı. Sağlık sektöründeki çalışanların düşük maaşlarını, personel eksikliğini ve sınırsız iş yükünü DGB’nin hazırladığı online programı izleyerek protesto etmemizi beklemişler.
Enternasyonal’de söylendiği gibi, “bizleri kurtaracak olan, kendi kollarımız” olduğu için, sendika içindeki kitlesel baskıyı bizim örgütlememiz lazım. Buna bir başlangıç olarak geçen sene “Direnişçi Sendikalar İçin Ağ” (VKG-Vernetzung für kämpferische Gewerkschaften) diye bir grup kuruldu. Sendikalar içindeki solcuları bir araya getirmeyi ve kitleden bürokrasiye karşı bir baskı oluşturup, sendikaları harekete geçirmeyi hedefleyen bir grup olarak, geleneksel sendika yürüyüşünün iptal edilmesini kabul etmedi. Çeşitli sol gruplarla birlikte bu görevi üstlendiler ve 2000 katılımcıyı aşan bir kitle şehrin merkezinden, Kreuzberg’teki Urban hastanesine kadar yürüdü. Konuşmacılar arasında metal işçileri, Berlin-Boğaziçi Dayanışma Grubu, Alman ve göçmen sosyalist gruplar vb. vardı.
Yürüyüşe katılanların arasında mor yelekli, ellerinde imza listesi taşıyan insanlar da vardı. Bu gönüllü aktivistler marttan beri her eylemde, sokaklarda ve meydanlarda bir referandumun gerçekleştirilebilmesi için imza topluyor. Eğer hazirana kadar 175 bin geçerli oy toplanırsa, Berlin eyaletinde tarihsel bir referandum gerçekleşecek. “Deutsche Wohnen & Co enteignen” kampanyası 3000 ve daha fazla evi sahiplenen büyük şirketleri kamulaştırmak istiyor. Buna Alman anayasası bile izin verirken, özellikle iki hafta önce Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırılan “kira üst sınırı” kuralı kampanyaya hız verdi. Berlin’deki kira sorunu uluslararası medyada dahi işlenen bir konuya dönüştü ve burada yaşayanların çoğunluğu büyük ev sahiplerini kamulaştırmaya gayet olumlu bakıyor. Bunu 1 Mayıs’ta zenginlerin villalarından oluşan mahallesine (Grunewald) giden ve 10 bin kişiyi kapsayan bir bisiklet eylemi bir daha gösterdi. Birkaç seneden beri kira protestolarının bir şekli olarak düzenlenen bisiklet turu, ev sahiplerinin yaşadığı mahalleye gidip, protestoyu onların kapılarına taşımayı hedefliyor. Böylece taleplerimizi sadece biz bize değil, asıl eleştirdiğimiz insanlara göstermemiz hedefleniyor.
Ama gün henüz bitmedi. Şehrin turistik merkezi ve villa mahallesini arkamıza bırakarak, çoğunlukla göçmenlerin yaşadığı Neukölln mahallesine dönelim. Sabahki rahat sendika yürüyüşüne geleneksel bir alternatif olarak, akşamki “Devrimci 1 Mayıs Yürüyüşü” 1987’den beri Kreuzberg ya da Neukölln’de radikal sol tarafından düzenlenirdi. Bu sene antifaşist göçmenler tarafından yeni kurulmuş “Migrantifa” (“Migrant” = göçmen, + “Antifa”[şist]) örgütü tarafından gerçekleştirildi. Çeşitli sol gruplar da ana sloganı “Yallah Klassenkampf” (Yallah sınıf mücadelesi) olan protestoya katıldı. Akşam saat 17’de mahallenin merkezinde bulunan meydan Hermannplatz’da 25 bin kişiyi kapsayan eylem başladı. Pandemi kurallarına istisnasız herkes maske takarak uyudu, insanlar arasında 1,5 metre mesafe tutmak ise mümkün değildi çünkü polis her taraftan eylemi sıkıştırdı. Az sonra, tutulmamış mesafeyi bahane ederek, polis eyleme biber gazıyla ve sopalarla saldırdı ve yolun ortasında yürüyüşün sonunu ilan etti. 260 kişi gözaltına alındı. Bu duruma tepkisini gösteren bir iki kişi çöp tenekelerini yakmaya başlamış ama kimseye bir zarar verilmedi.
Zarar verilmiş olanlar bizim demokratik haklarımızdı. Legal bir yürüyüş en başından beri polis tarafından taciz edildi, sonra da bazı medya organları tarafından tamamen apolitik ve yanlış bir şekilde yargılandı. Irkçılığı, cinsiyetçiliği, kapitalizmi ve faşizmi protesto etmek için dün sokağa çıktık ve devletin şiddetine maruz kaldık. Aynı zamanda artık her hafta bütün Almanya’da sağcılar ve komplo teoriciler sokağa çıkabiliyor, maskesiz ve mesafesiz dolaşıyorlar ve polis çok nadir müdahale ediyor.
Ama iyi ki işçi sınıfının mücadeleleri bir günle kısıtlı değildir. Her işyerinde, her home ofis’te, her meydanda direnişimiz ve dayanışmamız devam edecek. Ekmek, adalet, özgürlük ve sosyalizm için!
Yorumlar kapalıdır.