Tarihte bu ay: 19 Mayıs 1919 hakkındaki doğrular ve yanlışlar

Mustafa Kemal’in İstanbul’dan Anadolu’ya yolculuğunun hikâyesi tarihçiler arasında büyük tartışmaları beraberinde getirmiştir. M. Kemal’in aklında halihazırda isyan bayrağını çekmek var mıydı, yoksa memurluk görevini samimiyetle yerine mi getirmek istiyordu? Onu Vahdettin Anadolu’ya direnişi örgütlemesi için bilerek mi göndermişti, yoksa M. Kemal aklındaki planları hayata geçirebilmek için söz konusu görevi bir fırsat olarak mı bilmişti?

Bu sorular çoğaltılabilir ve cevapları da mevcuttur. Ancak resmi tarihçilerin, M. Kemal’in yolunu izleyerek Anadolu hareketinin kaderinin 19 Mayıs günü belirlendiğini iddia etmeleri bir tesadüf değildir zira bu yapılarak, aslında M. Kemal’in Samsun’a varmasından önce yaşanan halkçı gelişmeleri gizlemeyi hedeflemektedirler.

M. Kemal’in Anadolu’ya gitmek istemesinin nedeni, orada bir hareket örgütlemek değil, orada zaten örgütlenmeye başlanmış ve hatta örgütlenmiş olan harekete katılabilmek, onun bir parçası olabilmekti. Zira Anadolu’nun dört bir köşesinde art arda kongreler örgütlenmeye başlanmıştı. M. Kemal’in katıldığı Erzurum Kongresi’nden önce Kars’ta, Ardahan’da, Trabzon’da, İzmir’de kongreler toplanmış, Kuva-yi Milliye silahlı mücadeleyi başlatmıştı.

Temmuz-Ağustos 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’nin delegeleri, politikadan uzak gözükmek istiyorlar, yalnızca saf bir “vatansever” çizgi izlemek istiyorlardı. Politikadan uzak durmaya çalışmak elbette yanlıştı. Yine de hatırlatalım, M. Kemal kongreye katılmak istediğinde reddedildi ve Rauf Orbay ile birlikte kongreye bir delege olarak katılabilmeleri için yaptıkları başvuruya 10 gün boyunca olumlu bir dönüş yapılmadı.

Dolayısıyla tarihçiler Anadolu direnişini, Nutuk’taki “19 Mayıs 1919 günü Samsun’a doğru yola çıktım” cümlesiyle başlattıklarında, aslında kapsamlı bir tarihsel ve politik sansür ile çarpıtmaya imza atmış oluyorlar. M. Kemal’in Anadolu’ya geçişi, tamamen Anadolu’da emperyalist işgallere (ve yer yer de monarşiye) karşı gelişmeye başlamış olan halihazırdaki halkçı direniş hareketinin yönetimini üstlenmeye dönüktü.

M. Kemal, Erzurum’daki kongreye katılmaya çalışmadan önce Amasya Tamimi ile Sivas’ta toplanacak bir kongre çağrısı yaptı (meşhur Sivas Kongresi ile karıştırılmamalıdır). M. Kemal’in çağrısına neredeyse hiç kimse cevap vermedi, Sivas’a yalnızca bir avuç delege geldi; bu noktada M. Kemal meşru bir temsiliyete sahip olması gerektiğini anladı ve tek başına çağrılar yayımlamaktansa, halihazırdaki kongre hareketine katılmaya çalıştı.

Bu önemsiz bir detay olarak gözükebilir ancak değildir. Mesela bugünün başkanlık rejimine karşı mücadelede halka güvensizlik besleyen ve yeni bir Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak basmasını hayal eden şüphecilerin, Anadolu direnişinin nasıl doğmuş ve gelişmiş olduğunu görmeleri, öğretici olabilir.

Yorumlar kapalıdır.