Düşük ücretlere, güvencesizliğe karşı mücadeleler sürüyor

Hükümetin politikalarının sonuçları ortada; patronlar rekor kârlar kazanırken işçi ve emekçiler her gün daha fazla yoksullaşıyor. Artan hayat pahalılığı, uzun çalışma saatleri, güvencesizlik ve denetimsizlik, artan vaka sayıları ve en ufak mücadeleye karşı ağır saldırı işçi ve emekçiler için normalleştirilmeye çalışılıyor.

Elbette bu o kadar kolay değil. İşçi ve emekçiler, özellikle düşük ücretlere, güvencesizliğe ve hak gasplarına karşı, henüz yalıtık olsa bile, Türkiye’nin dört bir yanında mücadele ediyorlar.

Atışkan Alçı, Termokar, TPI, İmece Plastik, Mos-Def, Çankaya Belediyesi, Billur Tuz, Kangal Termik Santrali ve daha birçok işyerinde işçiler sendikal haklar ve ücret zammı için direniş, işgal, grev gibi yöntemlerle mücadeleyi sürdürüyorlar.

Bu fabrikalardan Petrol-İş’in örgütlü olduğu TPI fabrikasında 3600 işçinin kararlı mücadelesi zafere ulaştı ve tüm talepleri kabul edildi. Ancak henüz tüm mücadeleler zafere ulaşabilmiş değil. Bu durumun sebeplerinden biri, mücadelelerin yerellikler içinde sınırlı kalmasıyken bir diğer sebebi de birçok işyerinde örgütlü sendikaların bürokratlar tarafından ele geçirilmiş olması ve bürokrasinin mücadelelerde fren rolü görmesi. Çankaya Belediyesi işçileri de yaptıkları ek protokol eyleminde bu duruma dikkat çekerek DİSK Genel-İş 1 No’lu şubeye “işçinin yanında ol” çağrısı yaptılar.

Asgari yaşam şartlarını korumaya yönelik mücadelelerin yanı sıra patronların işçilerin haklarını gasp etmelerine ve hak isteyen işçilere saldırmalarına karşı da mücadeleler veriliyor.

ETF Tekstil, 3F Tekstil, Sivas Demir Çelik, Gür Yapı, Yapı işçileri ödenmeyen ücretler ve primler için eylemlilik halindeler. Koç Üniversitesi’nde ise taşeron temizlik işçilerinin sosyal haklar ve bayram ikramiyesi talebi sonrası sürgün edilmesi üzerine direniş başladı. Direnişin ilk gününde işçiler jandarma tarafından gözaltına alındılar. Soma’da ise Eynez maden ocağının özelleştirilmesine karşı işçiler Ankara’ya yürüyüşe geçtiler.

İktidarın bizi yoksulluğa mahkûm eden ekonomi politikalarında ısrarı önümüzdeki günlerin bizler için çok zor geçeceğinin habercisi. Artık her alana yayılmış ve gittikçe derinleşmekte olan krizin faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yüklemeye devam ederken aynı zamanda tüm güçleriyle her türlü mücadeleyi bastırmak için ellerinden geleni yapacaklar. Peki biz ne yapacağız?

TPI işçilerinin mücadelesi bize bir gerçeği gösteriyor: Örgütlülüğümüz ve kararlılığımız, zaferlerin ve insanca bir yaşamın imkânlarını yaratıyor. O yüzden atılacak ilk adımlardan biri işyerlerimizde, fabrikalarımızda bir araya gelmek ve sorunlarımızı tartışarak örgütlülüğümüzü inşa etmek olmalı. İşyerlerinden kurduğumuz bu birliktelik sendika bürokrasisinin önümüze çıkaracağı engelleri de aşmanın anahtarı olacaktır.

Ayrı ayrı mücadelelerin hepsinin bir ortak özelliği var: Hepimiz aynı talepler için mücadele ediyoruz. Bu mücadelelerin birleştirilmesi için elimizden geleni yapmak bir diğer adımımız olmalı. Sefalet koşullarını yaratanlar birlikte hareket ederken bizim ayrı ayrı mücadele etmemiz en fazla kısmi kazanımlar elde etmemizi sağlayacaktır. Ancak ortak bir hat üzerinden vereceğimiz mücadele, yalnızca bir miktar ücret zammı ya da küçük –ama elbette yine de önemli– kazanımlarla yetinmemizin ötesine geçerek, krizin faturasını gerçek sahiplerine yani patronlara kesebilmemizi sağlayabilir.

Yorumlar kapalıdır.