ÇEVBİR üyesi çevirmenlerle söyleşi: “Çevirmenlerin örgütlenerek alandaki sorunların çözümüne yönelmesi gerekiyor”

Ekonomik kriz koşullarında sömürüye en açık mesleklerden biri de çevirmenlik. Edebiyattan teknik çeviriye, altyazı-seslendirme çevirisinden sözlü çeviriye kadar çok çeşitli alanlarda çalışan çevirmenlerin büyük çoğunluğu kayıtdışı işlere ve güvencesizliğe mahkûm edilmiş durumda. Bu koşullar altında kitap çevirmenleri, Çevirmenler Meslek Birliği (ÇEVBİR) çatısı altında toplandılar. 1 Mayıs 2006’da kurulan ve zaman içinde altyazı, seslendirme ve tiyatro çevirmenlerini de bünyesine katan ÇEVBİR, çevirmenlerin maddi ve manevi talepleri adına mücadele yürütüyor. ÇEVBİR üyesi Selen Akhuy ve Nüket Kantürk ile ÇEVBİR’in faaliyetleri üzerine konuştuk.

Söyleşi: Merve Şanlıdağ

Merve Şanlıdağ: Türkiye’de emek mücadelesi böyle yoğun bir saldırı altındayken ÇEVBİR’in nasıl çalışmalar yürüttüğünden bahsedebilir misiniz?

Selen Akhuy: 1 Mayıs 2006’da çevirmenlerin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında işlenme eser sahipliğinden doğan haklarını korumak amacıyla kurulan ÇEVBİR, 2009 yılındaki Olağanüstü Genel Kurul’da kabul edilen tüzük değişikliğiyle kitap çevirmenlerinin yanı sıra altyazı, seslendirme ve tiyatro çevirisi yapan meslektaşlarımızı da temsil etmeye başladı. Birliğimizin öncelikli amacı çevirmenlerin haklarını korumak olsa da mesleğin tanınırlığını artırmak, meslek standartlarını yükseltmek, yayıncılık piyasasında belli etik ilkelerin savunuculuğunu yapmak, yurtdışındaki çevirmen örgütleriyle ortak çalışmalar yürütmek gibi hedefleri de var. 

ÇEVBİR kurulduğu günden bu yana yayınevleriyle anlaşmazlık yaşayan kitap çevirmenlerinin mali hak takibini yürütüyor, kitap çevirisi alanında sadece bu sene yaklaşık yirmi üyemiz adına hak takibi yürütüldü. Gerek kitap çevirisi gerek altyazı-seslendirme çevirisi alanlarında çalışan çevirmenlerin çalışma koşullarına bir standart getirebilmek adına önerilen tip sözleşmeler ve tarifeler ÇEVBİR’in internet sitesi üzerinden paylaşılıyor. Bunların yanı sıra hem meslektaşlarımızı hem de yeri geldiğinde işverenleri bilgilendirmek adına söyleşiler, bu alanlarda çeviri yapmak isteyenler için atölyeler düzenleniyor.

Temel sorunlarımızdan biri, çevirinin “dil bilme”nin dışında çeşitli beceriler ve uzmanlaşma gerektiren, emek yoğun bir meslek dalı olduğunun göz ardı edilebilmesi.

Nüket Kantürk: Son yıllarda Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum ÇEVBİR’de yürüttüğümüz mücadeleyi hem zorlaştırıyor hem daha da elzem hale getiriyor. Hızla artan bir enflasyon var ve çevirmenlerin ücretleri gitgide düşüyor ve anlamsızlaşıyor. Mesela ÇEVBİR altyazı-seslendirme çevirisi alanında asgari tarife önerileri ve tip sözleşmeler hazırlayıp sektör bileşenleriyle paylaşıyor. Film festivalleri ÇEVBİR’in açıkladığı tarifeleri çok büyük oranda kabul edip uyguluyor. Yıllar içinde yoğun çalışmalar ve müzakerelerle varılan bu nokta hem çevirmenlerin emeklerinin karşılığını almaları hem de izleyicilerin nitelikli altyazı çevirisine ulaşmaları bakımından çok önemli bir kazanım. Ama bu yıl ekstrem bir durum söz konusu oldu, altyazı-seslendirme çevirisi tarifelerinde yıl içinde iki kez artış yapmak zorunda kaldık. Ben Türkiye dışında olmama rağmen Türkiye’nin her şeyiyle içli dışlıyım çünkü bir gün Türkiye’ye döneceğini biliyorum ve bu meslek mücadelesi durduğunda gelecekte benim çocuğum ya da bir tanıdığım orada çevirmen olmaya kalktığında bu onları etkileyecek. Ben o an çaba göstermediğim için onlar etkilenmiş olacak. Çevirmenlerin eline aldığı güç, ÇEVBİR meslek birliğimiz sayesinde hiçbir yerde durmamalı. Bundan sonra daha da iyi şeyler olabilir.

MŞ: Güvencesizlik, düşük ücretler ve bununla orantısız ağırlıkta iş yükü, çeviri sektörü genelinde en yakıcı sorunlar arasında. ÇEVBİR bunların önüne geçmek için neler öneriyor?

SA: Temel sorunlarımızdan biri, çevirinin “dil bilme”nin dışında çeşitli beceriler ve uzmanlaşma gerektiren, emek yoğun bir meslek dalı olduğunun göz ardı edilebilmesi. Altyazı ve seslendirme çevirisi maalesef bu açıdan bilhassa bahtsız bir alan. 

Altyazı ve seslendirme çevirisi işinin hangi aşamaları içerdiğinden, bunların her biri için günümüz koşullarında önerilebilecek asgari ücret seviyelerinden telif eser hak sahipliğine varıncaya dek mesleki standartlar konusunda tüm taraflarla iletişim içinde olmak ÇEVBİR’in en önemli işlevlerinden biri. Nitekim, çözümler ancak tüm tarafların daha yüksek standartlara ulaşmak için sorumluluk almasıyla üretilebilir. Kamuoyunda meslek koşullarımızın daha iyi bilinmesi de çözüm sürecinde büyük destek olacaktır.

Meslek örgütlerine katılmak önemli. Böylece hem piyasada çevirmenlerin emeğini değersizleştiren uygulamalara karşı mücadele etme şansımız olur, hem de kamu kurumlarından beklediğimiz düzenleme taleplerimizi daha yüksek sesle dile getirebiliriz.

MŞ: Teknik vb. alanlarda çeviri bürolarına çalışan freelance ve hatta kurum içi çevirmenler de aynı sorunlarla karşı karşıya. Çeviri sektörü genelinde çevirmenlerin hakkını gözetmeye, güvenceli çalışma koşullarını sağlama almaya yönelik olarak ne yapılabilir sizce?

SA: ÇEVBİR sadece telifli eser sahibi çevirmenleri temsil edebiliyor ama çevirmenlerin çalıştığı alanlar kitap veya altyazı-seslendirme çevirisiyle sınırlı değil elbette. Çeviri sektörünün farklı alanlarında çalışan meslektaşlarımızın örgütlendiği dernekler, birlikler de var. Örneğin Çeviri Derneği yıllardır mesleki standartları oluşturma yönünde çalışmalar yapıyor. Türkiye Konferans Tercümanları Derneği’nin sözlü çeviri alanında çeşitli düzenlemeleri var.

Çevirmenlerin örgütlenerek fikir birliğiyle, güç birliğiyle alandaki sorunların çözümüne yönelmesi gerekiyor. Meslek örgütlerine katılmak, mümkün olduğunca aktif rol almak önemli. Böylece hem piyasada çevirmenlerin emeğini değersizleştiren uygulamalara karşı mücadele etme şansımız olur, hem de kamu kurumlarından beklediğimiz düzenleme taleplerimizi daha yüksek sesle dile getirebiliriz.

NK: Çevbir üyesi altyazı-seslendirme çevirmenleri olarak biz 2 yıldır her pazar günü yaklaşık 2-3 saatlik toplantılar yapıyoruz. Bu süreçte inanılmaz bilgi alışverişi oldu. Bir araya geldiğimizde gerçekten herkesin derdinin aynı olduğunu gördüm. Şu an ÇEVBİR’in yeni AVTE (Avrupa Altyazı ve Seslendirme Çevirmenleri Federasyonu) üyeliği var, onlarla da görüş alışverişi yaptıktan sonra biraz daha netleşiyor bazı şeyler. Çeviri bürolarına çalışan, teknik çeviri yapan serbest çevirmenlerin de en büyük ihtiyaçlarından biri, o alanlarda çalışan çevirmenlerin haklarını gözeten, asgari standartları belirleyip yerleştirmeye çalışan bir mesleki örgütlenme. Şöyle bir yanı var, benim gördüğüm ve etrafımda duyduğum kadarıyla, bürolara çalışanların ya da edebi çevirmenlerin başka bir mesleği var ve ikinci, ek gelir olarak çevirmenlik yapıyorlar. Aslında altyazı-seslendirme çevirmenliği için de aynısı geçerli. Ben de dahil olmak üzere bir kısmının başka bir geliri var. Ama ikinci bir meslek olarak, geçici olarak görülmesi de mesleki örgütlenmeyi zorlaştırabiliyor bence. Ben o mesleğin içinde değilim, diye düşünüyor çevirmenler. Çünkü sigortalarını yatıran başka bir işleri var ya da kendilerini başka bir meslekle tanımlıyorlar, yan gelir olarak çevirmenlik yapıyorlar. Temelde çevirmenlik mesleğinin, belki de her kolda karşılaştığı asıl sorun bu. Birlikleşmenin, sendikalaşmanın önündeki asıl sorunlardan biri de bu.

MŞ: Freelance çalıştığınızda kayıt yok, güvence yok, insanların bir araya gelmeleri de imkânsız oluyor haliyle. Ben çeviri bürosunda çalışırken mesela Sosyal-İş’e üye olmuştum, mesleğimle alakalı değil ama en azından bir sendikam olsun diye düşünmüştüm ve bürodaki tek sendikalı kişi bendim. Şimdi altyazı meselesine geçersek; ÇEVBİR yakın zamanda altyazı ve seslendirme çevirmenlerinin sorunlarına dikkat çeken bir kampanya başlattı. Bu kampanyadan biraz bahsedebilir misiniz? Festivallerde ÇEVBİR’in tarifesi kabul ediliyor olabilir ama platformlara vs. çeviri yapanlar için korkunç bir durum var. Hatta taşeronun taşeronu gibi bir çalışma sistemi söz konusu.

NK: Evet, taşeronun taşeronu olma sorunu var ve maalesef ki o platformlar buna izin veriyor. Aslında onların da anlaşma yaptıkları şirketlerle sözleşmelerinde sıkıntılı maddeler var, olması gereken ama olmayan maddeler var. Platformlara yaptığımız çeviriler bizim tarifede çoklu gösterim olarak geçiyor. Yani sizin çevirdiğiniz eser sınırlı gösterilmiyorsa biz buna çoklu gösterim diyoruz. Mesela festivallerde, müzelerde vs. kaç kez gösterileceğini biliyoruz. Geçici gösterim yani, bir dönem yapılıp devamı gelmiyor. Ama televizyon kanallarına, platformlara ya da dağıtımcı şirketlere yaptığınız çeviriler defalarca gösterilir. Çevirmenlerin çevirdikleri eserlerin her kullanımından telif ücreti alma hakkı vardır. Dolayısıyla çoklu gösterim yapan işverenlerin çevirmenlerin çeviri emeğinin yanı sıra telif hakkını da karşılayan düzeyde ücret ödemeleri gerekir. Yurtdışı taşeronlar da aynı dijital platformlara çalışıyorlar ama daha makul ücretler ödüyorlar. Yurtiçi taşeronların teklif ettikleri şartlar ise adil olmaktan çok çok uzak, ancak sömürü diye tanımlanabilecek düzeyde. Uluslararası platformlar var şu an Türkiye’de ve bunların yerli taşeronları dolar üzerinden aldıkları çeviri bütçesinin ancak yüzde 5 ila yüzde 8’ini çevirmenlere ayırıyor.

İşaret ettiğimiz ihlallerin sorumlusu en başta çeviri hizmetine aracılık eden kurumlar, zira bu aracı kurumlardan hizmet alan kanal ve platformların çeviriye ayırdıkları bütçenin çevirmenlere ulaşmaması gibi bir sorunla karşı karşıyayız.

Çevirmenlik mesleğinin bu kadar değersizleştirilmesine karşı çevirmenler birlikte mücadele etmedikçe sistemin onları ne kadar ezdiğinin bir kanıtını anlatmak istiyorum kendi tecrübemden. Bir zamanlar çalıştığım bir platform, çok eskiden çok severek çalıştığım çünkü bana düzenli olarak iş ve tatmin edici ücretler veren bir yerdi. Altyazı çevirisi telif hakkı kapsamında gelir vergisi istisnasına tabi olduğu halde bize şirket kurarak makbuz kesme yükümlülüğü getirmeye kalktılar. Benim kendi şirketimi kurmam demek muhasebeci tutmam, stopajımı kendimi ödemem gerek demek. Bu da benim gelirimin üçte birinin gideceği anlamına geliyor. Ben üç film çeviriyorsam birini o şirkete adayacağım demek. Bu bir çevirmen için büyük bir gelir kaybı. Bu yüzden ÇEVBİR olarak toplandık ve orada çalışan, ulaşabildiğimiz diğer insanları topladık. Dedik ki “Bakın hep birlikte işi bırakalım.” Bir de o zamanlar platformlardaki gibi değil, seri iş dönen bir yerdi bu. O şirkette çalışan çevirmen sayısı 15-16’ydı. Bu çevirmenler 1-2 hafta “Biz çeviri yapmıyoruz, durdurduk” deseydi şirket geri adım atacaktı, bunu göze alamazlardı. Ama çevirmenler de bunu göze alamadı. Biz o şirkete çalışan ÇEVBİR üyesi çevirmenler olarak çalışmayı bıraktık. Bugün gelinen noktada yeni tarifelerini öğrendim şirketin ve gözlerime inanamadım. Aradan 10 yıl geçmiş ve tarife düşmüş, yükselmemiş! İş bırakmayan çevirmenlerden bir kısmının bize gösterdikleri gerekçe başka bir yerle anlaşmalarının, düzenli gelirlerinin olmamasıydı. “Orası olmazsa ben biterim” diyorlardı. Ama biz “Ele ele verelim, şu grevi yapalım, iş bırakalım, birbirimize iş paslayalım” diyorduk. İki iş alıyorsak birini işsiz çevirmene verelim, onun da bir geliri olsun. Uluslararası platformlar var şu an Türkiye’de ve yine TL üzerinden yerlerde fiyatlar veriyorlar çevirmenlere.

SA: Bu kampanyayı, altyazı ve seslendirme çevirmenlerinin maruz kaldığı mali ve manevi hak ihlallerini görünür kılmak ve bu ihlallerin giderilmesi için sorumluları harekete geçirmek üzere başlattık. İşaret ettiğimiz ihlallerin sorumlusu en başta çeviri hizmetine aracılık eden kurumlar, zira bu aracı kurumlardan hizmet alan kanal ve platformların çeviriye ayırdıkları bütçenin çevirmenlere ulaşmaması gibi bir sorunla karşı karşıyayız.

Kampanya çerçevesinde, sosyal medya ve basın vasıtasıyla, hem söz konusu aracı kurumlara hem çeviri hizmeti alan kanal ve platformlara hem de birbirinden ve piyasa koşullarından habersiz çalışan meslektaşlarımıza yönelik mesajlarla sorunları görünür kılmayı ve ilgili tarafları harekete geçirmeyi hedefledik.

8 kadın üyemiz, ÇEVBİR’in pozisyonunu ve yaklaşımını netleştiren Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin Giderilmesi ve Toplumsal Şiddete Dayalı Şiddeti Önleme Politika Belgesi ile ilgili Komisyon Yönergesi’ni hazırladılar.

MŞ: Geçen yıl yayıncılık dünyasındaki taciz ifşalarından sonra ÇEVBİR’de bir araştırma grubu kurulmuştu. Hem dayanışmayı güçlendirmek hem de meslek örgütlerinin yapabileceklerine örnek teşkil etmesi açısından bence bu çok olumlu bir gelişmeydi. Bu süreci aktarır mısınız? Bu süreçte kadın örgütleri gibi çeşitli kurumlarla birlikte mi hareket ettiniz?

SA: Aralık 2020’de, biz çevirmenlerin de ayrılmaz parçası olduğu yayıncılık alanındaki toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olaylarının ifşa edildiği dönem bizi ciddiyetle düşünmeye sevk etti. Meslek birliği içinde yaptığımız değerlendirmede, bu şiddet olaylarına maruz bırakılan kadınları desteklediğimizi, erkek şiddetini kınadığımızı ifade etmekle sınırlı kalan bir açıklamanın yeterli olmayacağına, bu köklü sorunu çözmek için kalıcı somut adımlar atmamız, kurum içi bir mekanizma oluşturmamız gerektiğine karar verdik.

Bu doğrultuda bir çalışma grubu kurulması için üyelere çağrı yapıldı, sekiz kadın üyemiz gönüllü oldu ve Aralık 2020-Ağustos 2021 tarihleri arasında hemen her hafta düzenli toplanarak ÇEVBİR’in pozisyonunu ve yaklaşımını netleştiren Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin Giderilmesi ve Toplumsal Şiddete Dayalı Şiddeti Önleme Politika Belgesi ile ilgili Komisyon Yönergesi’ni hazırladılar.

Hazırlık sürecinde ilkin aralarında Birleşik Metal-İş Sendikası, Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü (CİTÖK) (bilindiği üzere Boğaziçi Üniversitesi’nin idaresine seçilerek değil atanarak gelen kişiler bu birimi kapattı maalesef) ve Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği’nin (TODAP) de bulunduğu kurum temsilcileriyle çevrimiçi deneyim aktarımı görüşmeleri yapıldı, yanı sıra yurtiçi ve yurtdışındaki sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve meslek örgütlerinin etik yönetmelikleri ve varsa tacize yönelik politika belgeleri incelendi, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) ve Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) esas alınarak ilerlendi.

Komisyon Yönergesi’nin yazımında ve ÇEVBİR Tüzüğü ile Disiplin Yönergesi’nin Komisyon Yönergesi’yle uyumlandırılması sürecinde feminist hukukçulardan büyük destek gördük. Sonrasında Politika Belgesi ve Komisyon Yönergesi Ağustos 2021’deki olağan genel kurulda tartışıldı, kabul edildi ve yürürlüğe girdi, ilgili Komisyon kuruldu.

Bu aşamada Mor Çatı Vakfı çok kıymetli bir destek sunarak hem Komisyon hem de ÇEVBİR kurullarında görev alan arkadaşlarımıza, başvuru ve inceleme süreçlerine, dikkat edilmesi gereken konulara ilişkin kapsamlı bir eğitim verdi. Aynı şekilde CİTÖK’ten tanıdığımız arkadaşlarımızın kurduğu Cinsiyet Eşitliği Politikaları Derneği de aynı konuda birden fazla eğitimle bizi destekledi, destekliyor. Hepsine büyük teşekkür borçluyuz. ÇEVBİR’in bu konuda attığı adımları çok önemsiyoruz ve başka kurumlar için de örnek oluşturabileceğini düşünüyoruz, dolayısıyla paylaşma fırsatı verdiğiniz için size de teşekkür ederiz.

Yorumlar kapalıdır.