İran: kendiliğindenlik ve önderlik

“Devrimler olmaksızın, devrimci önderlikler oluşamaz” demiş Nahuel Moreno.

Devrimci halk ayaklanmalarının kendiliğinden karakterini ve seferberlikler içerisinde devrimci önderlik inşası stratejisini kısaca özetleyen bir cümle.

Tarihteki örneklere baktığımızda da bunun böyle olduğunu görürüz. Kitleler bir parti çağrı yaptı diye ayaklanıp devrimci bir süreç başlatmazlar. Sorunlarının mevcut rejim altında dayanılmaz hale gelmesi ve bunların çözümünün de facto olarak o rejim altında mümkün olmadığı bilinci kışkırtır o seferberliği. Ve bazen bir işaret fişeği yeterli olur buna. Örnek mi? Mahsa Jina Amini…

İşte önderlik inşasının rolü buradan sonra daha belirgin şekilde devreye girer. Önderlikten kastımız 3-5 cesur devrimcinin ortaya çıkması ya da sayıca güçlü bir devrimci partinin varlığı değildir yalnızca. Asıl mesele programdır. Seferberlik halindeki kitlelerin bilinciyle özlemleri arasındaki o dönüştürücü köprüyü kuracak olan devrimci program.

Kitlelere rağmen, kitleler için değil. Kitlelerle, onların özörgütlenmeleriyle birlikte ve onların talepleri içindir mevzu. Ve ancak da bu şekilde olmuştur devrimci ayaklanmaların zafere ulaşması. İşçi sınıfının ve ezilenlerin taleplerine doğru programı sunabilen devrimci önderlikleri kitlelerin benimsemesiyle.

Aksi genelde yenilgiyi doğurmuştur. Ya da bir başka ifadeyle devrimin tamamlanamamasını. Ya da çalınmasını.

Çünkü hayat boşluk kaldırmadığı gibi sınıflar mücadelesi de kaldırmaz. Ve devrimci Marksistler kitleler için o boşluğu dolduramadıkça başkası çıkar ortaya.

İran’da kadınların, gençlerin, ezilen ulusların ve işçi sınıfının 100 günü aşkındır İslam Cumhuriyeti rejimine karşı sürdürdüğü devrimci ayaklanma için de bir hayli geçerli bunlar.

Ayaklanmaya gücünü veren kitlelerin kendiliğindenliğinden seferberliği. Onca baskıya, şiddete, katliama karşı geri çekilmemelerini sağlayan da rejimden kopuş bilinçleri. Molla rejimi içerisinde kriz dinamiklerini yaratan da kitlelerin kendi iradelerine sahip çıkışları. Özellikle Kürdistan’da devrimci gençlerin oluşturduğu komiteleri, başka bölgelerde de kurulmakta olan mahalli şuraları ve işçi sınıfının inşa etmekte olduğu konseyleri açığa çıkartan da ayaklanmanın o devrimci karakteridir.

Ama kendiliğindenliğin de dayandığı bir sınır mevcut. Ve o sınırın çizgilerini kitleler ile rejim arasındaki pat durumu ve emekçi halkların seferberliğini sahiplenmeye çalışan düzen içi güçler çiziyor.

Bu sınırları emekçi halklar yararına kaldıracak olan da seferberlik halindeki kitleleri, ikili iktidar nüvesi özelliği taşıyan özörgütlenme organlarını, diktatörlük rejiminden ve sömürü politikalarından kopuşa doğru birleştirebilecek bir devrimci programın, devrimci bir önderliğin inşasının aciliyeti.

Yorumlar kapalıdır.