İki zıt çözüm var

Seçim sürecine girildiği bugünlerde tartışılan önemli konulardan birisi de, tüm emekçi halkı dibe doğru çeken ekonomik krizin nasıl üstesinden gelineceği. Öyle ya, ister şimdiki Tek Adam iktidarı işbaşında kalsın, ister muhalefet iktidara gelip sistemi değiştirsin; enflasyon, hayat pahalılığı, yoksullaşma, yani ekonomik krizin etkileri tüm ülke halkını uçurumun eşiğinde tutuyor.

AKP-MHP ittifakının işbaşında kalması durumunda şimdiki politikalarını sürdürecekleri ortada. Zaten yeni bir şey vaat etmiyorlar, dolayısıyla sömürü ve yağma politikaları ile halkın yoksullaştırılması devam edecek. Aslında onlar ortada bir krizin olduğunu da kabul etmiyorlar. Emekçi halk umurlarında değil, seçmenlerinden körü körüne oy istiyorlar.

Buna karşılık Millet İttifakı, ya da Altılı Masa, krizin varlığını kabul ediyor, dolayısıyla masaya bazı çözüm önerileri koyuyor. Söylediklerini kısaca özetleyecek olursak şöyle: Önce enflasyonu frenlemek için ekonomi “soğutulacak”, yani kredi muslukları kesilecek, piyasaya mal ve hizmet arzı azaltılacak, halkın talebi kısılacak. Ardından yurtdışından ülkeye yabancı sermayenin girmesini sağlayacak önlemler alınacak, “sıcak para” bulunacak; bunun, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanması ve adalet sisteminin daha güvenilir hale getirilmesiyle mümkün olduğunu düşünüyorlar. Ve nihayet, yüksek katma değerli, yani yüksek teknolojili sektörlere yatırım yapılmasını teşvik edecekler, böylece daha değerli ihracat malları sayesinde cari açık ve bütçe açığı dengelenecek. Bu yazıda daha fazla ayrıntıya girmem mümkün değil, ama programlarının ana hattının bu olduğunu söyleyebilirim.

Bu program, 2001 krizinde olduğu gibi ekonomiyi hakikaten 2-3 yıl içinde bir dengeye ulaştırabilir, ama kimin lehine? Dikkat edilecek olursa, bu “çözüm” programında emekçi halkın acil sorunlarına herhangi bir çözüm önerisi yok. Emekçiler gene uzun saatlerle ve boğaz tokluğuna çalışmak durumunda kalacaklar; tabii ekonominin “soğutulması” nedeniyle işlerini kaybetmezlerse. Altılı Masa’nın çözüm programı sermaye için geliştirilmiştir, işçi sınıfı için değil. Onlar kapitalist sömürü sisteminin bekasını amaçlıyorlar.

İşçi sınıfının çözümü ise bambaşkadır. Ücretler için acil çözüm: Asgari ücret yoksulluk düzeyine çıkmalı ve tüm ücretler her üç ayda bir gerçek enflasyon oranında otomatik olarak artırılmalı. İşsizlik için acilen: Çalışma günü 6 saate düşürülmeli, ek dördüncü vardiyalar kurulmalı. Kapanan işyerleri kamulaştırılarak işçi denetimi altında işletilmeli. Eğitim, sağlık ve ulaşım parasız olmalı. Her ailenin barınma ve beslenme hakkı karşılanmalı.

Kaynak var mı? Var: Başta ülkedeki milli gelirin yarısını cebine indiren 13 milyarder olmak üzere, tüm patronlara servet vergisi konmalı. Patronlara getirilen vergi afları iptal edilmeli. Özel yollar, köprüler, hastaneler, okullar tazminatsız kamulaştırılarak beşli çetelerin suyu kesilmeli. Patronlara, gerici vakıf ve kuruluşlara, mafya çetelerine, iktidardaki yolsuzlara karşılıksız veya kredi olarak dağıtılan dış borçların ödemesi durdurulsun, iptal edilsin. Özel bankalar kamulaştırılsın ve tüm bankalar tek Merkez Bankası altında toplansın.

Ve tabii işçi ve emekçi halkın denetiminde ve onların yararına, yeşili ve yüksek teknolojiyi önceleyen bir merkezi ekonomik planlamaya geçilsin.

İşte krize çözüm olarak işçi sınıfının alternatifi budur. Bu plan, sermayenin önerdiği çözümden tamamen farklıdır. Elbette emekçilerin ilk hedefi bu yozlaşmış Tek Adam rejiminden kurtulmaktır. Ama işçi sınıfının önerilerini ve taleplerini sürekli anlatmaya devam ederek ve seçimler sürecinde bu emekçi çözümünü destekleyen adayları destekleyerek…

Yorumlar kapalıdır.