Emek seferberliğinden başka çözüm yok!

Ülkenin politik gündemini uzunca bir süredir kilitlemiş olan seçim süreci, Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinin de tamamlanmasıyla son buldu. Oylarındaki düşüşe rağmen seçimlerin kazananı Erdoğan ve Cumhur İttifakı oldu. Seçimler öncesinde yaymış olduğu beklentinin aksine Millet İttifakı parlamento çoğunluğunu ve cumhurbaşkanlığını kazanmayı başaramadı.

Seçim süreci, sınıflar mücadelesi açısından pek çok boyutuyla önemli dersler içerdiği gibi, sol ve sosyalist hareketin, sınıfın öncüsünün yeni mücadele dönemine nasıl bir politikayla girmesi gerektiğine ilişkin de önemli sonuçlar barındırıyor.

Tek Adam rejimi altında seçimler

Seçim sürecinin her şeyden önce Cumhur İttifakı lehine oldukça eşitsiz koşullarda gerçekleştiğini vurgulamak gerekiyor. Erdoğan ve müttefikleri, iktidarlarını sürdürebilmek adına devlet aygıtının tüm olanaklarını seferber ettiler. Muhalefete dönük baskılardan Hazine ve Merkez Bankası’nın tüm kaynakları kullanılarak gerçekleştirilen ekonomik hamlelere, yaygın medyanın Cumhur İttifakı’nın propaganda makinesi olarak çalışmasından seçim usulsüzlüklerine ve iftira kampanyalarına dek bu alanda pek çok başlık sayılabilir.

Bütün bu eşitsiz koşullarla birlikte iktidar azımsanmayacak bir oy kaybı yaşadı. 2018 seçimlerine göre AKP yüzde 7 oy kaybetti. Metropollerde ve Kürt illerinde muhalefet partileri oyların çoğunluğunu almayı başardı. Yine de, AKP yüzde 35 ile birinci parti oldu. Cumhur İttifakı’nın parlamentodaki milletvekili sayısı 322’ye düşmekle birlikte, meclis çoğunluğunu korudu. Erdoğan ilk kez ilk turda kazanamadı. İkinci turda ise, yüzde 52’lik oranla rakibinden yaklaşık 2,3 milyon fazla oy aldı.

Saray’ın baskıcı önlemleri, tüm muhalefeti kriminalize eden söylemleri ve uygulamaları oy kaybını bir ölçüde yavaşlatan önemli etmenler oldu. Ancak özellikle seçim sürecinde Saray’ın hayata geçirdiği ekonomik tavizlerin ve vaatlerin geçmişte Cumhur İttifakı’na oy veren emekçi, yoksul kesimlerin önemli bir kesimi üzerindeki etkisi belirleyiciydi. Millet İttifakı’nın emekçi, yoksul kesimlere seslenmeyen ve onları ikna edemeyen politikası karşısında; Saray’ın sorumlusu olduğu derin yoksullaşmaya rağmen, EYT’den ücret zamlarına, düşük faizlerle borçlandırmadan doların yapay biçimde düşük tutulmasına dek uygulanan seçim ekonomisi “yaparsa yine Reis yapar” algısı ve söylemine güç verdi. Dolayısıyla, Saray’ın beklenen baskı politikaları burjuva muhalefetin yenilgisini açıklamaktan fazlasıyla uzak kaldığı gibi “seçmenin sağcılaşması” gibi analizler bu yenilgiyi meşrulaştırma girişiminden öte bir anlam taşımıyor. “Sağcılaşan” seçmen değil siyasal partilerdir, CHP’nin ve Millet İttifakı’nın tamamen sağa kıran siyasetidir.

Millet İttifakı’nın yenilgi stratejisi

CHP 2023 seçimlerine, 2019’da başarılı olmuş görünen Millet İttifakı stratejisiyle hazırlandı. Deva ve Gelecek partilerinin de ittifaka dahil olmasıyla Altılı Masa ortaya çıktı. HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı göstermemesi ve Millet İttifakı adayına oy çağrısı yapması da sağlanabildi. Böylece oluşan aritmetik toplamla mecliste çoğunluk sağlanması ve cumhurbaşkanlığının kazanması hedeflendi.

Millet İttifakı oylarını artırmakla birlikte, bu hesaplarının oldukça uzağında kaldı. “Beş benzemez”i bir arada tutma çabasıyla sinik ve solgun bir siyasi platform yarattı. Emekçilerin acil ekonomik ve toplumsal meselelerine dönük açık ve güvenilir bir program sunmadı. Bunun yerine, mevcut sefalet düzenini “sürdürülebilir” hale getirmekten öteye geçmeyecek neoliberal temelde bir kapitalist programı savundu. Grev ve toplu sözleşme hakkından söz etmeyen, Kürtlerin, Alevilerin haklarına, İstanbul Sözleşmesi’ne, lgbti+lara yer vermeyen Ortak Mutabakat Metni ise, burjuva muhalefetin demokrasi dünyasının sınırlarının darlığını ortaya koydu. İkinci tur kampanyasında göçmen ve Kürt düşmanlığı temelinde bir kampanya yürütülmesiyle bu sınırlar daha da daraldı.

Daha önemlisi, geçtiğimiz dönem boyunca, Millet İttifakı’nın siyaseti sandığa hapsetmeye dönük stratejisiydi. İktidara yönelik büyüyen toplumsal hoşnutsuzluk yalnızca seçimlere kanalize edilerek pasifize edildi. Kitlesel seferberliklerin örgütlenmesine fren konuldu. Demokratik dönüşümü oy kullanmaktan ibaret gören bir tutumun sınırlılıkları bir kez daha açığa çıktı.

Yeni dönemin yol haritası

Seçimlerin ardından Saray yönetimi emek düşmanı, baskıcı, ayrımcı ve gerici politikalarını kaldığı yerden sürdürmeye çalışacak. Bununla birlikte, önünde aşması gereken pek çok zorluk ve çelişki bulunuyor. Her şeyden önce toplumun yarısının Tek Adam rejimini reddettiği bir kez daha ortaya çıktı. Bir diğer azımsanmayacak kesim ise, seçim rüşvetleri ve sert kutuplaştırma politikalarıyla tutulabildi. Ekonomideki acı fatura emekçi halka daha yoğun bir şekilde ödetildiğinde, bu kesimlerin hoşnutsuzluğu da görünür hale gelebilecek. Yerel seçimlere giderken Cumhur İttifakı, başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda ağır çelişkilerle yüzleşecek.

Yeni dönemde de temel görev değişmeden sürüyor: burjuva partilerinden bağımsız bir emek ittifakının, emekçilerin ve ezilen kesimlerin acil talepleri ekseninde bir eylem programının örülmesi. Başta sendikalar olmak üzere emek örgütlerinin ve sosyalistlerin birleşik mücadele doğrultusunda ilerlemesi hayati önemini koruyor.

Yorumlar kapalıdır.