Taleplerimiz üzerine

14 Mayıs seçimleri sürecinde, adaylık kampanyamız boyunca öne çıkardığımız iki ana talep mevcuttu. Bağımsız ve Egemen Kurucu Meclis ile dış borç ödemelerinin durdurulması. Tabii bunlar yalnızca seçim sürecinde kullanmaya başladığımız değil, tam tersine partimizin uzunca bir süredir vurguladığı taleplerdi. Ve daha da önemlisi 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin sonuçları ışığında bu iki talep, önümüzdeki mücadele döneminde de yakıcılığını sürdürecek.

Neden mi?

Öncelikle, bizim temel çıkış noktamızı, kitlelerin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümünün ve demokratik haklarına yönelik baskılar karşısında Tek Adam rejiminden kurtulma özlemlerinin, onları pasif seçmenler olmaktan çıkartarak, aktif kurucu güç haline getirmekten geçtiği oluşturuyor. Bu ise, mevcut tablodan hareketle oluşturulacak ve sandığı da aşan bir şekilde, emekçileri birlikteliğe ve seferberliğe davet edebilecek taleplerin öne çıkartılmasını zorunlu kılıyor.

Seçim öncesi süreçte ve seçim döneminde de bizler bu talepleri vurgulasak dahi maalesef ki sosyalist hareketin ve sınıf hareketinin genelinde kitlelerin acil talepleri üzerinden bir mücadele hattının oluşturulması ihtiyacının üzerinden atlandı.

Şimdi seçimler geride kaldı. Ve Tek Adam, cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı, Cumhur İttifakı ise parlamentoda çoğunluğu elde etti. Seçim sonuçları ışığında, önümüzdeki süreçte bizleri bekleyen iki temel mücadele alanı bulunmakta.

Bunlardan biri, Tek Adam rejiminin, kitlelerin yaşam koşullarına, sosyal ve demokratik haklarına yönelik olarak baskısını derinleştirecek olması. Düzen muhalefeti uzunca bir süredir Erdoğan’ın olası bir seçim yenilgisiyle Tek Adam rejiminin sonlanmasını eş tutarak kitlelerin bilincinde bir yanılsama yaşanmasına neden oldu. Sosyalist hareketin geniş kesimleri ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bağımsız bir pozisyon almayarak rejim değişikliğinin yalnızca sandık yoluyla sağlanabileceği algısını pekiştirdi.

Ancak bizim için mevcut rejimden kopuş ve onun anayasasını tarihin çöplüğüne gönderebilmek seçimlerden de öte bir mücadelenin, bir seferberliğin örülebilmesini zorunlu kılıyor. Dolayısıyla, öne çıkarmayı sürdüreceğimiz Bağımsız ve Egemen Kurucu Meclis talebi bizim için tam da bu düzleme oturmakta. Bu aslında, emekçilere, ezilen kitlelere demokratik ve sosyal hakları için seferber olma çağrısıdır. Ve ancak, kitlelerin talepleri için örgütlenmesi ve seferber olmasıyla emekçilerin, Kürt halkının, kadınların, lgbti+ların, gençlerin ve toplumun tüm ezilen kesimlerinin demokratik ve sosyal haklarına sahip çıkabilir, Tek Adam rejiminden kopuş mücadelemizi ilerletebiliriz.

İkinci mücadele alanını ise ekonomik yıkım oluşturmakta. Bugün, ülkenin toplam dış borcu 460 milyar dolar. Bu tablonun sorumlusu Tek Adam rejimi ve patronlar “yerli ve milli” söylemlerine sığınarak ekonominin emperyalizme bağımlığını derinleştirmiş ve ülkeyi milli gelirinin yarısı kadar borç batağına sürüklemiş durumda. Ve bu enkazı zamlarla, gerçek ücretlerimizdeki düşüşle, işsizlikle, sosyal haklarımızdaki kısıtlamalarla biz emekçilere fatura etmeyi sürdürecekler.

Biz ise, bu tablo karşısında, krizin faturasının bizlere ödetilmesini reddetmek ve ülke kaynaklarının emekçiler yararına kullanılması adına birleşik bir mücadelenin örülebilmesi için alınmasında da kullanılmasında da hiçbir irade ve söz hakkımız olmayan dış borçların ödemelerinin durdurulması talebi etrafında seferber olunmasını önermeyi sürdüreceğiz.

Çünkü önümüzdeki mücadele döneminin temel belirleyeni bu ve benzeri acil taleplerimiz etrafında emekçilerin en geniş mücadele hattını örmek olacak.

Yorumlar kapalıdır.