Muhalefete kim önderlik edebilir?

Türkiye Troçkizminin kurucu önderlerinden, Türkiye’de Morenist akımın, İşçi Cephesi’nin ve İşçi Demokrasisi Partisi’nin kurucularından, İDP merkez komite üyesi ve gazetemiz yazarlarından Muhittin Karkın’ı 24 Haziran günü ani ve beklenmedik bir şekilde kaybettik. Muhittin yoldaş vefatından kısa süre önce gazetemizin temmuz sayısı için yazılarını ulaştırmıştı. “Muhalefete kim önderlik edebilir?” başlıklı bu yazısında Muhittin yoldaş, seçimlerin ardından burjuva muhalefetin çıkmazlarına ve bir emek ittifakının hayati önemine vurgu yapıyor.

Hem meclis hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın kazanması, muhalefet cephesinde oldukça derin bir hayal kırıklığı ve kriz yarattı. Millet İttifakı dağıldı, CHP’den meclise giren diğer küçük partilerin milletvekilleri CHP’den hemen ayrılıp kendi başlarına davranmaya koyuldular, İYİ Parti’den istifalar başladı. CHP’de ise değişim çığlıkları atılıyor. Kılıçdaroğlu eski Merkez Karar ve Yönetim kurulunu değiştirdi ama kendisinin de istifası isteniyor, bir yandan da yeni başkanlık için fraksiyonlar birbirleriyle yarış halindeler. HDP’de de eleştiri ve değişim isteği fırtınası esiyor.

Kısacası muhalefet cephesi darmadağınık halde bir kaosun içine sürüklenmiş durumda. Üstelik dokuz ay kadar sonra yerel seçimler var. Tek Adam rejimi muhalefetin elindeki büyük şehirlerin hepsini almak istiyor. Son seçim sonuçlarına bakıldığında İzmir dışında bunu başarmaları hiç de imkânsız değil. Üstelik daha şimdiden seçim çalışmasına giriştiler. Muhalefetin ana partileri ise iç tartışmalarla uğraşıyor, yenilenme için kongre süreçleri yaşıyor.

Emekçilerin önemlice bir kesimi Tek Adam’dan ve onun kurduğu baskı, sömürü ve yağma sisteminden kurtulmak için umudunu bu muhalefete bağlamıştı. Belki başka koşullarda muhalefet kazanabilirdi de, ama kazansa bile aynı şekilde dağılıp un ufak olmamasının bir garantisi yoktu. Zira muhalefet diye bir araya gelen partilerin hepsi birbirinden ayrı ideolojik ve politik yapıya sahip. Ve hepsi tek tek ve bir bütün halinde bir burjuva muhalefet. Yani hepsinin tek tek ve bir bütün olarak programları ülkedeki kapitalist sömürü ve yağma sistemine son vermeye değil, birazcık düzeltmeye yönelik. Bu nedenle de çoğunluk, kopyasına değil aslına oy verdi. Ve tabii Erdoğan şimdi Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirip muhalefetin programını uygulamaya başladı. Emekçilerin bunu görmesi gerekiyor: İktidar da ana muhalefet de burjuva.

Biz başından beri işçi ve emekçilerin burjuva muhalefete güvenmemelerini, birleşip kendi programlarıyla seçimlere katılmaları gerektiğini savunduk. Ama onların kararlarına da saygı duyacağımızı ve bu deneyimi onlarla birlikte yaşayacağımızı söyledik. Şimdi artık işçi sınıfı kendi önderliğini geliştirme göreviyle karşı karşıya. Burjuva partilerden kopup işçi-emekçi ittifakının inşasına girişmesi gerekiyor. Tüm emekçi topluma gerçek kurtuluş umudunu ve mücadele azmini ancak böylesine bir işçi sınıfı önderliği sunabilir.

Bu önderliği geliştirmek için sıfırdan başlamaya gerek yok. İşçi sınıfının sorunlarını dile getirmek ve taleplerini savunmak amacıyla meclise girmiş emekçi partileri ve sosyalistler var. Meclis dışında da emekçi halkın çıkarları için mücadele eden partiler ve gruplar bulunuyor. Bürokrasiye karşı mücadele eden sendikacıların da bu göreve sarılmaları gerekiyor. İşçi temsilcileri, işyeri komiteleri, tek tek öncü işçiler… Bunlara destek verebilecek tüm sosyalistlerle birlikte bir emekçi programı ve örgütlenmesi inşa etmek çok olanaklı.

Emekçiler mücadelelerinde önlerinde kararlı, aktif ve güvenilir bir önderlik görmek isterler. Onları pasifçe burjuva partilerden medet umma durumundan kurtarıp mücadeleye kararlı bir biçimde atılmalarını sağlayacak olan ancak militan bir işçi öndeliğidir. Buna gidecek olan emek ittifakını kurmanın artık zamanıdır. Yeter ki durumdan ders çıkarılsın.

Yorumlar kapalıdır.