Davaların aynasında durum ve görevler

31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin yaşadığı kısmi gerileyişin gerek düzen siyaseti içindeki muhaliflere gerekse de düzen karşıtlarına bir moral verdiği yadsınamaz. Bu gerileyişin sebeplerini doğru okumak ve durumdan vazife çıkararak doğru zeminde güç biriktirmek için ileri atılmak tüm sosyalistleri bekleyen bir görev. Herhalde mevcut gerileyişin iki başlıca sebebi olduğu sır değil.

İlki, mevcut ekonomi politikalarının işçi ve emekçiler için hayatı günden güne katlanılması zor hale getiren seyridir. Sermayenin her fraksiyonunu semirten politikaların faturası kendilerine kesilirken bu durumun oylarını bugüne dek AKP ve MHP’ye vermeyi tercih eden emekçilerin tercihini kısmen de olsa etkilememesi beklenemezdi.

İkincisi, başta Kürt sorunu olmak üzere çözümü siyasal demokrasiyi gerektiren tüm meseleler birikmiş haldedir. Zaten çok sınırlı olan demokratik mekanizmaların hemen her kırıntısı AKP-MHP eliyle sistematik olarak yok edildiği için, ezilenler sorunlarını çözmektense kangrenleştiren iktidara cephe almış durumdadır.

Bu hoşnutsuzluğun emekçiler ve ezilenler cephesinden devrimci çıkışlar yapılmasını mümkün kılacak bereketli bir toprak olarak değerlendirilmesi de egemenlerce sindirilerek ve/veya düzen içi muhalefet kanallarına içerilerek soğurulması yoluyla berhava edilmesi de ihtimal dahilinde.

AKP-MHP ortaklığının tam da devrimci cereyanlar için verimli olabilecek bu çoklu huzursuzluğu sindirme hedefine uygun olacak şekilde yargı ve kolluk vasıtasıyla adımlar attığını görüyoruz.

İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamalarından sonra yıllardır benzeri görülmemiş şekilde onlarca sosyalistin tutuklanması, işçilere ve yüzünü işçi sınıfından yana dönen her siyasi akıma verilmiş bir mesaj niteliğindedir. Alınacak mesaj ne yılarak demoralize olmak ne de kitlesiz bir öncülüğü sivriltme yanılgısı olsa gerek.

Şimşek programı ile hiçbir derdi olmayan CHP’nin gölgesinde 1 Mayıs’ın da, sendikal mücadelenin de devrimci iddia sahibi olanların da altındaki toprak kaymaktadır. İstanbul 1 Mayıs’ı derin kriz koşullarında sınıfın tek bir talebi yüksek sesle dillendirilemeden savuşturulmuş, sendika konfederasyonları -mış gibi yapan sermayenin muhalefet partisine tabi olmuş, kendisini o an alanda bu çizgiden ayrıştırmak isteyenler ise yargı sopasının hedefi haline getirilmiştir.

Düzene içerilme hamlesinden de marjinalleştirilme saldırısından da kaçınmanın tek yolu hem sosyalistleri hem mücadeleci sendikaları içermesi umulacak bir emek ittifakının inşası için kolları sıvamak, bağımsız sınıf siyasetini elle tutulur bir seçenek olarak var etmeye girişmek olmalıdır.

108 kişinin yargılandığı Kobane Davası’nda yağmur gibi yağan mahkûmiyet kararları ise her şeyden önce sınırın hemen öte yanındaki kardeşlerinin dünyanın gözü önünde cihatçı çeteler eliyle boğazlanmasına karşı alanlara çıkan Kürtlerin seferberliğine kesilmiş bir cezadır. Kürt halkının haklı taleplerine sözcülük yapan, demokratik alanda mücadele veren siyasetçilere ise “Mademki kitlenin inisiyatifini kırmıyorsunuz, mademki ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözünde cisimleştiği üzere teslimiyeti reddettiniz, o zaman ömrünüz zindanlarda geçer” denmiştir. Nitekim mahkemenin sürdüğü yıllar boyunca kamuoyuna servis edilen, davanın içeriği olarak sunulan suçlamalar karara konu olmamıştır. Karar siyasi olduğu gibi karar sahiplerinin de bu gerçeği saklamak gibi bir kaygısı yoktur.

Keza Can Atalay, AYM kararının hiçe sayılması pahasına demir parmaklıklar arkasındadır. Onun ve diğer Gezi davası tutsaklarının şahsında da Gezi’nin kendisinin, demokratik hak ve özgürlükler uğruna milyonlarca emekçi ve ezilenin yarattığı seferberlik ruhunun cezalandırılmak istendiği, maksadın siyaseten ibret vermek olduğu ortadadır.

Mevcut yakıcı kriz koşullarında sınıfın yönelebileceği her türlü hareketlenmenin önünü almayı hedefleyen ve gerek ulusal gerek demokratik talepler için seferber olan kitlelere öncüleri şahsında verilen birer gözdağı anlamına gelen tüm bu saldırılar buzu kırıp yolu açmanın nasıl mümkün olabileceğini de göstermektedir.

Şimşek programı zemininde uzlaşmış sermaye partilerinin karşısında emek ile özgürlüğün ittifakını inşa etmekten; hem rejimden hem kapitalizmden kopuşu hedefleyerek bağımsız ve egemen bir kurucu meclis hedefi etrafında kenetlenmekten başka yol yoktur.

Yorumlar kapalıdır.