Denizler, kıyılar halkın mı?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki mayıs ayında “Denizler Halkındır” projesini duyurdu. Bu yaz hayata geçirilecek projeyle Hatay’dan Artvin’e kadar sahil şeridi taranacak, kaçak ve işgal yapılar temizlenecek, sahiller halkın kullanımına açılacakmış. Mapa-Şamandıra sistemiyle de yatlar kayıt altına alınacak, yat turizmindeki rekabet gücümüz artırılacakmış! Servetin en zengin yüzde 10’luk bir kesimin elinde toplandığı ve emekçileri sefalet ücretleriyle yaşamaya mahkûm edilmiş ülkenin bakanı bir de temennide bulunmuş: “Sahillerimizde binlerce yat var. Allah daha çok versin, herkesin yatı olsun.”

Kıyı Kanunu ve yönetmelikleri devletin kurumları ve şirketler için sürekli eğilip bükülüyor. Örneğin 16 Nisan 2022’de “Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeli​​​​​​​kte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile kıyı kenar çizgilerinin belirlenmesine yeni istisnalar getirilerek yapılaşmanın önü açılmıştı. Nisan ayında yönetmelik Danıştay kararıyla iptal edildi. Yine 2022 yılında bir torba kanunla kıyıların 49 yıllığına özel şirketlere devredilmesi teklif edilmişti. Yakın zamanda Kıyı Kanununun 6. Maddesinde yapılan bir değişiklikle, kanun kapsamı dışındaki su kaynaklarında imar planı yapılmaksızın yenilenebilir enerji santralleri kurulabilecek. Bir yere göz dikildiğinde oranın kolayca kapsam dışı kalması için bir Tek Adam kararının yeterli olabileceğini de, yenilenebilir enerji diyerek HES’lerle, JES’lerle doğanın nasıl canına okunduğunu da ne yazık ki biliyoruz.

Soralım: “Denizler Halkındır” projesi Bodrum’da 5 yıldızlı otel için 49 yıllığına Limak Holding’e tahsis edilen orman ve sit alanı Gerenkuyu’yu, Boğaz’da 1,2 kilometrelik uzunlukta alanı kaplayan kent suçu Galataport’u, Heybeliada’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilip tahliye edilen Çamlimanı Koyu’nu, Van Gölü sahilinde Tek Adam kararıyla sit alanı kapsamı dışında bırakılan Ahlat Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü kapsayacak mı? Hiç sanmıyoruz. Şu an yapıldığı gibi iskele vb. yıkımı birkaç göstermelik işlem yapılacak olsa da esasında yağmacı sermayenin kılına dokunulmayacak. İktidarın çevre karnesi ortada. Keza hakkında hâlihazırda kesinleşmiş yıkım kararı bulunan işletmeler için bile karar uygulanmıyor. Kıyı Kanununda “Kıyılar herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır” diyor. Ancak Tek Adam rejimi, halkın olması gereken kıyıları ve denizleri peşkeş çekiyor.

Kıyıların işletmeye açılarak özelleştirilmesine ve halkın serbest, ücretsiz erişimine kapatılmasına karşı mücadele eden farklı kıyı hareketlerinin birleşmesiyle Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı (KIYIDA) kuruldu. KIYIDA, kıyılardaki doğal yaşamı bozan yapılaşma ve faaliyetlerin kıyı ekosistemine geri dönüşsüz zararlar verdiğine de dikkat çekiyor. Yani kıyılar, denizler bizim, evet, ama oralarda yaşayan tüm canlıların da. Doğa düşmanı Tek Adam rejiminin ve yağmacı sermayenin kıyılarımızdan elini çekmesi için mücadele etmeliyiz.

Yorumlar kapalıdır.