İGDAŞ’ın halka arzı neye benzer?
Hükümet itibar harcamalarını sürdürüp, zenginlerin ellerini cebine attırmadan tasarrufu bize yıkıyor. Kitleler de derin kriz tablosu içerisinde CHP’den birtakım beklentiler içerisine giriyorlar ki bu durum mevcut koşullar altında son derece olağan. Bu beklentinin farkında olan CHP’de “normalleşme” ve “yumuşama” sürecini yönetmek adına Özgür Özel’in söylemlerinden başlayarak birtakım farklılaşmalar yaşanıyor.
İlk değişimi Özel’in eleştirilerinin Erdoğan’dan Şimşek’e kayan odak noktasında gördük. Seçim sırasında İmamoğlu Şimşek’e “Sen itibarlı bir insansın, iyi bir ekonomistsin. Güzel hizmetler bekliyoruz sizden,” derken sadece “Yapma itibarını bir acemi adaya ezdirme” diyerek eleştiriyordu. Düzen siyasetinin parolası değişmiyor: Dün dündür, bugün bugün. Dün Babacan ile Şimşek’in bugünkü politikalarını savunan Özel, bugün Erdoğan’ı eleştirmektense, burjuvazinin kendisini yetersiz görmesinin ferahlığı ile altı okunu Mehmet Şimşek’e yöneltmiş durumda. Peki bugünkü CHP, pratiği ile Şimşek politikalarından ne kadar farklı?
Yalnızca tüm gözlerin değil, her türden merceğin de üzerinde toplandığı İmamoğlu’nun performansı çok şey anlatıyor. İmamoğlu’nun gazetecili-uçaklı-otelli Roma gezisi tepki çektiği anda, İBB Mali Hizmetler Daire Başkanı Vural, İGDAŞ’ın halka arzının (yani özelleştirilmesinin) düşünüldüğünü ve sürecin Halk Ekmek ve İspark ile devam edebileceğini söyledi. Vural’ın sözleri İmamoğlu tarafından “Haddini aşan bir açıklama” olarak değerlendirilse de olasılık dışı ilan edilmezken özelleştirmenin “Halkçı, kamucu ve toplumcu yöntemleri mevcuttur,” dendi!
Tartışma halka arzın özelleştirme olmadığına sıkıştırılmaya çalışılsa da güneş balçıkla sıvanmaz! Belediye iştiraklerinin hisselerle ultra zenginlerin alımına açılması, halkın vergileri ile açılıp işleyen bu iştiraklerin -en iyi ihtimalle- artık birilerine kâr sağlayacağı anlamına gelir. Bir işin içerisine kâr girerse bunun halkçı bir örneği bulunamaz! Uçaklı Roma ziyareti aklımıza nasıl Erdoğan’ın uçağını getiriyorsa, İmamoğlu’nun karşı çıkmayıp süslemeye çalıştığı bu halka arz/özelleştirme çabaları da aklımıza Tekel, Seka, Tüpraş ve Petkim’i getirmeli.
AKP’nin düzen siyasetçilerince iyi hatırlanan ilk yılları, emeği örgütsüz kılmak ve özelleştirmeler sayesinde yabancı sermaye, TÜSİAD ve MÜSİAD’ın çıkarlarını ortak potada eritmesi ile geçti. Bu politikaların sonuçlarını şimdi yaşıyoruz. “Halka arz” tartışması gösteriyor ki CHP, AKP’nin ilk yıllarını referans alıyor. Bugün doğru bir planlama ile çok daha ucuza ve sağlıklı şekilde hizmet verebilecek olan kurumların özelleşmesi emekçinin zararına olacaktır. Bu yüzden tüm iştiraklerde işçi denetimini savunurken Tekel, Seka, Petkim ve Tüpraş deneyimlerinden yakından tanıdığımız bu saldırıların adının bile anılmaması için emekçiler olarak birbirimize kenetlenmeliyiz. Yoksa iktidara gelmesi halinde düzen muhalefetinin yaratacağı gelecek bize bugünkü karanlık günleri bile aratacak.
Yorumlar kapalıdır.