Filistin öğrenci hareketinin özelliklerinin açıklanması: Tarihsel bir arka plan

Filistin öğrenci hareketi, ulusal kurtuluş hareketinin her zaman ön saflarında yer almıştır; bu hareketin siyasi faaliyeti, İngiliz sömürgeciliğine ve Siyonizm’e direnmek için eğitim faaliyetlerini gerçekleştirmesi ve kitleleri harekete geçirme kapasitesiyle başlamıştır. Öğrenci mücadelesi sendikal faaliyetin ve hatta öğrenci alanının ötesine geçerek genel olarak Filistinli kitlelere ulaşmış ve Filistin direniş hareketinin siyasi ve entelektüel çerçevesinin oluşmasına katkıda bulunmuştur.

Öğrenci hareketinin etkisi 1990’larda gerilemeye başladı. Bu gerilemenin arkasında Filistin toplumundaki dönüşümler, Filistin Yönetimi’nin kuruluşundan sonra mücadelenin biçimindeki değişimler, işgalin gittikçe artan baskısı, özelleştirmelerin ve neoliberal düşüncenin gelişimi ve üniversitelerin direniş merkezi olmaktan çıkıp Filistin sermayesi için işgücü üreten kurumlara dönüşümü yatmaktaydı.

Filistin öğrenci örgütleri hem siyasal örgüt formlarını hem de kitle örgütlenmelerini içermekte. Siyasi öğrenci örgütleri çoğunlukla Filistin’in genel politik manzarasını yansıtmakta, çeşitli siyasi gruplara ve partilere denk düşmekte. Bu örgütler ulusal kurtuluşa, siyasi aktivizme ve Siyonist işgale karşı direnişe odaklanmaktalar. Örnek olarak El Fetih, Hamas ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) gibi Filistin’in başlıca siyasi gruplarının öğrenci örgütlenmeleri verilebilir.

Öğrenci hareketinin ana talepleri

Filistinli öğrenci hareketinin temel talepleri çok yönlü olup hem öğrencilerin acil ihtiyaçlarını hem de daha geniş siyasi istekleri içermektedir. Acil İhtiyaçlar cephesinde; an itibariyle Filistin’de resmi bir yurt sistemi veya öğrenci konutları için resmi bir kurum bulunmadığı için (bu kurumların ve sistemin yokluğunda öğrenciler pahalı; kalite ve nitelikten yoksun bir kira sistemine mahkûm kalıyorlar), öğrenciler çoğunlukla daha iyi barınma koşulları için gösteri ve yürüyüşlerde bulunuyorlar. Ayrıca pek çok öğrenci gıda güvensizliğinden mustarip olduğu için erişilebilir ve besleyici yemek planlarına yönelik oldukça yoğun bir talep var. Çünkü Filistin Yönetimi’nin kontrolünde olan Batı Şeria Üniversiteleri’nin çoğunluğunda kamusal bir yemekhane sistemi bulunmuyor. Örneğin An-Najah Ulusal Üniversitesi’nin özel yemekhanelerinde uygulanan sistemde, yemekhane sahiplerinin fiyatları ve ürün seçimlerini denetlemesine izin veren “garanti sistemi” çekişmeli bir konu olmayı sürdürüyor: Öğrenciler, erişilebilirliğin ve kalitenin sağlanabilmesi için daha fazla regülasyon talep etmekteler. Ek olarak, yüksek eğitimin nüfusun daha geniş bir kesiminin erişimine açık olması için öğrenciler daha düşük kayıt ücretleri için mücadele ediyorlar. Bu mesele; bölümler arası ders kayıt ücretleri arasındaki farklılıklar (tıp bölümlerinin sosyal bilimlere kıyasla daha yüksek fiyatlara tabi olması gibi) ve diğer şehirlere kıyasla 1948 bölgelerinden gelen öğrencilerin sırtına binen fazladan finansal yük göz önünde bulundurulduğunda kritik bir hale geliyor.

Ayrıca öğrenciler, sigorta ücreti ve internet ücreti gibi mali sıkıntılarını artıran ek ücretler konusunda giderek daha fazla seslerini yükseltmekteler. Genellikle aşırı olarak görülen ve sağlanan hizmetlerle tam olarak gerekçelendirilmeyen bu ücretler, zaten eğitim maliyetiyle mücadele eden öğrenciler üzerinde önemli bir yük oluşturuyor. Hareket aynı zamanda kütüphaneler, laboratuvarlar ve sosyalleşme alanları gibi kampüs imkanlarının iyileştirilmesinin yanında çatışma bölgesinde yaşamanın psikolojik etkisine değinecek kapsamlı psikolojik destek hizmetler talep ediyor.

Siyasi açıdan Filistin’deki öğrenci hareketine çeşitli siyasi grupların farklı talepleri damgasını vuruyor. Her öğrenci grubu genellikle bölgenin daha geniş siyasi manzarasını yansıtan belirli bir siyasi partiyle aynı çizgide yer alıyor. Örneğin; El Fetih ile ilişkili öğrenci grupları, sözde demokratik kurumların ve yönetim yapılarının oluşturulması da dahil olmak üzere mücadeleye değil müzakereye dayalı çözümleri ve hükümetle işbirliğini savunmaya odaklanabiliyor. Buna karşılık Hamas’a bağlı olanlar, Siyonist işgale karşı daha militan bir yaklaşım çağrısında bulunarak direniş ve öz savunma stratejilerini vurgulayabiliyor. Buna ek olarak, önemli bir siyasi talep de hapis nedeniyle eğitimleri ciddi şekilde sekteye uğrayan tutsak öğrencilerin durumunun ele alınmasını içeriyor. Bu öğrenciler eğitimlerinde gecikmelerle karşılaşmakta ve hapisteyken eğitim kaynaklarına erişememekte, bu da akademik ve mesleki geleceklerini engellemektedir. Ayrıca bazı öğrenci kesimleri, Öğrenci Temsilci Konseyleri’nde adil ve şeffaf seçimler yapılması ve farklı siyasi ideolojilerin temsil edilmesi gibi daha geniş kapsamlı demokratik reformlar için baskı yapıyor. 

Öğrenci hareketi içerisindeki sol partiler bu ideallerini şu sloganda özetlemişlerdir: “Halk üniversitesi, demokratik eğitim, ulusal kültür”. Bu slogan demokratik bir biçimde yönetilen, Filistin halkının kültürel ve tarihsel bağlamına kökten bağlı ve toplumun tüm katmanları için erişilebilir bir eğitim sistemi vizyonlarını yansıtmakta; yalnızca eğitim veren değil ama aynı zamanda ulusal kimliği ve dayanışmayı güçlendiren bir eğitim sistemi yaratmaya yönelik kararlılıklarının altını çizmekte.

Son olarak, bu siyasi hedeflere ulaşmada eğitimin rolüne güçlü bir vurgu yapılıyor. Öğrenciler eğitimin “depolitize edilmesini” ve akademik özgürlüğün korunmasını talep etmektedir. Bu yaklaşımın arkasında Hamas, El Fetih vb. partilerin öğrenci örgütlerinin öğrencilerin acil ihtiyacını göz ardı ettiği fikri yatmaktadır. Bu yüzden öğrencilerin bir kesimi üniversitenin politik mücadelenin dışında tutulmasını savunuyorlar. Bu yaklaşım öğrencilerin yaşadığı sorunların kökeninin ve çözümünün politikadan geçtiğini reddetme gibi yanlış bir pozisyonda olsa da bu pozisyonun kökenleri üzerine düşünmek kıymetli olacaktır. Çünkü bazı öğrenci sektörlerinin rahatsız olduğu ‘politika’ biz sosyalistlerinin anladığı biçimiyle ezilenlerin politikası değil, aslında bu öğrencilerin rahatsızlığı düzen politikasından kaynaklanıyor fakat buradan çıkışı üniversiteyi depolitize etmek gibi yanlış bir çözümde arıyorlar.

Yukarıda ifade ettiğim gibi bu öğrenciler politikadan rahatsız olsalar da aslında politik taleplerde bulunuyorlar. Bu taleplerin başında, akademik kurumlarda Filistin Yönetimi’nin (El Fetih) sansür veya baskısına karşı çıkmak ve üniversitelerin özgür ve açık tartışma alanları olarak kalmasını sayabiliriz. Bu talebin önemli bir parçası da öğrenci temsilcilerinin demokratik bir şekilde seçilmesini sağlamak üzere öğrenci konseyi için düzenli ve adil seçimler yapılması çağrısıdır.

Öğrenci hareketi ve Direniş

Üniversitelerdeki öğrenci hareketi Filistin mücadelesinde önemli bir rol oynadı. Öğrenciler ulusal ve örgütsel vesilelerle yürüyüşlere, gösterilere ve oturma eylemlerine katıldılar. Öğrenci hareketi, işgalin Filistin halkına yönelik uygulama ve politikalarına karşı koymada önemli bir role sahipti. Filistin öğrenci hareketinin ilk şehidi olan şehit Şeref El Tibi, 21 Kasım 1984’te Birzeit Üniversitesi’nde şehit düştü. Han Yunus kampından geliyordu. 12 Nisan 1986’da Gazze şehrinden öğrenci Saeb Dahab ve Han Yunus’tan öğrenci arkadaşı Jawad Abu Salamiya yola çıktıktan sonra şehit edildiler. Birzeit Üniversitesi öğrencileri işgalin halkımıza karşı işlediği suçları ve politikaları kınamak için büyük bir gösteri düzenledi.

Mesele burada sonlanmadı. Öğrenci hareketinde faaliyet gösterenler 1987’deki Birinci İntifada’nın liderliğine katılırken daha önce aktif olmayan öğrenciler de intifadanın çeşitli eylemlerinde bulundular; dolayısıyla işgal güçleri ve sömürgeci yerleşimcilere karşı koymada merkezi bir rol oynadılar. Filistin öğrenci hareketi; Filistin ulusal mücadelesinin yayıldığı yıllar boyunca (bilhassa Birinci ve İkinci İntifadada) düzinelerce şehide, yüzlerce yaralıya ve binlerce tutsak ve gözaltıya tanıklık etti. İşgal güçleri aynı zamanda (özellikle Birinci İntifada esnasında) Filistin öğrenci hareketinde faaliyet gösteren pek çok kişiyi sınır dışı etti. Dolayısıyla vardığımız sonuç şudur: Ülkedeki en örgütlü gençlik sektörü olan Filistin öğrenci hareketi yalnızca sendikalist (trade-unioncu) bir hareketten ziyade genel hedefleri olan siyasi bir harekettir, ki bu da öğrenci hareketi ve örgütleri içindeki mücadele seferberliğinin bir sonucu olmaktan ayrı tutulamaz.

7 Ekim sonrası Filistin hareketi

Filistin mücadelesinin gidişatında mihenk taşı olacak öneme sahip bir olay olan “El-Aksa Tufanı” operasyonunun ardından tüm Filistin toplumunun, ama özellikle Batı Şeria üniversitelerindeki Filistin öğrenci hareketinin rolü üzerine sorular baş gösterdi. Özellikle Amerikan üniversitelerinde başlayan ve devamında Avrupa’ya yayılan (bazı Arap üniversitelerindeki mütevazı hareketlenmelerle beraber), öğrencilerin örgütlediği küresel Gazze ile dayanışma eylemleri dalgasının ardından; ulusal kurtuluş mücadelesinin temel bir parçası ve yeniden canlandırılmalarının ana dinamosu olarak, Filistin öğrenci hareketinin oynayacağı role ilişkin arayışlar yoğunlaşmış vaziyette.

Aktivistlerine ve kadrolarına göre güncel manzarada Batı Şeria üniversitelerinde Filistin öğrenci hareketinin oynaması gereken rolün gözle görünür eksikliği; bu hareketin etkisini yalnızca 7 Ekim’den bu yana değil, çok daha öncesinden beri (süregelen soykırımla beraber daha da şiddetli bir biçimde) kısıtlayan çeşitli faktörlere dayanmakta.

Filistin öğrenci hareketinin tarihsel olarak devrimci karakteri göz önünde bulundurulduğunda; bu faktörlerin güncel aktivist ve kadrolar üzerindeki etkisini anladıktan sonra, eğitim yıllarında etkili olan eski aktivistlere dönerek hareketin rolünü geçmiş yıllarda (1990’lı yıllardan başlayarak Oslo Anlaşmasının ve Filistin Yönetimi’nin kuruluşundan, bu rolün güncel sahnedeki kısmi ya da tamamıyla yokluğuna değin) etkileyen değişiklikleri kavramak hayati önem taşıyor.

Mevcut Filistin öğrenci hareketinin içindeki ilk sorun belirtisi hareketin üyelerinin ve kadrolarının, ya işgal ya da Filistin Yönetimi tarafından zulme uğrama veya tutuklanma korkusuyla, raporlarda isimlerinin ve hatta baş harflerinin geçirilmesini reddetmelerinde kendisini gösteriyor. Bu hususlar, geleneksel olarak mücadelenin ön saflarında yer alan ve işgale karşı direnişte kritik bir omurga oluşturan öğrenci hareketinin kültürüne yabancıdır.

Günümüzde hareket, Filistinli güvenlik güçlerinin kadrolara yönelik zulüm ve tutuklama politikaları sebebiyle yoğun kısıtlamalara maruz kalmakta. Dahası, soykırım esnasında yüz yüze eğitimden uzun dönemler boyunca çevrimiçi eğitime geçiş öğrencilerin kampüste bulunmalarını ve alanlarıyla etkileşime girmelerini engellemiş; çok sayıda öğrencinin, hareketlerinin Filistin direnişi içerisindeki rolünün yeniden doğuşuna yol açacak yenilikçi metotları ve araçları tartışılabileceği kolektif bir alandan mahrum kalmasına sebep olmuştur. Ayrıca, öğrencilerin aldığı eğitimin doğası aralarında ulusal farkındalık ve devrimci bilinç yetiştirilmesi açısından yetersiz kalmaktadır. İşgalin sıkılaştırdığı askeri kontrol noktaları da, Filistinlilerin Batı Şeria’nın farklı şehirleri arası hareketini kısıtlamak adına, soykırım esnasında yeni kurulanların yanında, bu sorunu derinleştirmektedir.

Öğrenci hareketinin gerçekliği ve krizden yükselen soru: yeniden canlanma ve rolün geri kazanımı

Filistinli siyasi grupları etkisi altına alan durgunlaşmanın bu grupların kitle ve öğrenci tabanına da yansıdığını ve öğrenci hareketini bir gerileme durumunun vurduğunu bugün kimse inkâr etmemekte. Geçmişe kıyasla koşullar değişmiş vaziyette; gerçekten de, bir noktaya kadar, faaliyet araçları ve metotları artık eskisi gibi değiller.

Bugün Filistin öğrenci hareketi yapısında, söyleminde ve uygulamalarında gerçekleşen çeşitli dönüşümlerin yanında; en genel düzeyde gerçekleşen, absorbe edemediği dramatik değişiklikler dolayısıyla keskin bir düşüş yaşamakta. Bu durum özellikle Oslo Anlaşmasında, devamında Filistin Yönetimi’nin kuruluşunda, Filistin’in siyasi sistemindeki şiddetli kaymada ve en nihayetinde öğrenci hareketinin tarihinde ilk kez muhalefetin ve destekçilerin ortaya çıkmasında belirgindir. Önceden tek çelişki sömürgecilik ile yaşanmaktaydı. Dahası ulusal, sendikal ve politik boyutlara hizmet odaklı bir karakterin hâkim olması; bireysel kurtuluşu toplumun kolektif kaygılarının önüne koyan bir söylem, genel bir kafa karışıklığı hali ve popülist ve şiddet içerikli retoriğin yayılması ile birleştiği zaman bu etkilerin hepsi birlikte öğrenci hareketinin parlaklığını söndürmüştür. Bu faktörler öğrenci hareketini mücadele ve aidiyet platformlarından kadın öğrencilerin sahnede bulunmadığı, bireysel çıkarların kolektif olanların önüne geçtiği zayıf ve erkek egemen yapılara dönüştürmüştür.

Öğrenci hareketinin ulusal sahnedeki rolünün çürüyüşüne ve gerileyişine sayısız sebep yol açmıştır. Peki, öğrenci hareketinin arzu edilen rolünün yeniden canlandırılmasının yolu nedir?

Bugün Filistin öğrenci hareketinden; hareketin varlığını ve etkinliğini onaracak bir vizyonun ortaya çıkarılması için, kapsamlı bir ulusal değerlendirme konferansı düzenleme yolunda çalışması beklenmektedir ve bu zorunludur. Bu çalışma öğrenci hareketinin faaliyetlerini kısıtlayan mevzuatların ve sistemlerin tekrar ele alınmasını ve tüm üniversitelerde öğrenci konseylerinin düzenli seçimlerinin yürütülmesini içermekte.

Tüm bunlara öğrenci hareketinin programının tekrar gözden geçirilmesi, öğrenci hareketi ve üniversite yönetimleri arasında kalıcı bir iletişim zemininin oluşturulması ve Filistin güvenlik kurumlarının üniversitelerin ve öğrenci hareketinin iç işlerine karışmamasının sağlanması eşlik etmelidir. Filistin güvenlik kurumlarının öğrencilere sendikal faaliyet veya siyasi bağlılıklara yönelik baskı uygulamalarına son vermesini sağlamak ve öğrenci konseyi tüzüklerinde kadınların seçim sahnesindeki varlığını temin edecek değişikliklerin yapılması da hayati öneme sahiptir. Ek olarak tüm öğrencilerin, seçim barajı engelini aşarak doğrudan nispi temsil temelli, öğrenci konsey üyeliğine katılımlarını artırmak önemlidir. Çünkü halihazırda herhangi bir partiyle bağı olmayan bağımsız bir öğrencinin öğrenci konseyine seçilmesi mümkün değil.

Uluslararası öğrenci hareketinden beklentiler

Uluslararası öğrenci hareketi adalet, eşitlik ve özgürlük için küresel mücadele içerisinde gittikçe daha kritik bir müttefik olarak görülmekte. Filistin öğrenci hareketinin, dünyadaki öğrenci hareketinden belli başlı temel beklentileri var. İlk olarak, uluslararası düzeyde öğrencilerden Filistin davası ile ilgili kendi topluluklarında ve ülkelerinde farkındalık yaratmaları beklenmekte: Bu eğitim etkinlikleri, seminerler ve Siyonist işgalin gerçek yüzü ve Filistinlilerin günlük hayatlarında karşı karşıya kaldıkları sorunlara yönelik tartışmaların düzenlenmesini içeriyor. Bu sayede öğrenciler dezenformasyona karşı gelebilir ve Filistin davasına dair daha fazla bilgi sahibi ve duyarlı bir küresel gençlik kuşağının yetişmesini sağlayabilirler.

Bir diğer kritik beklenti de uluslararası öğrenci hareketinin destek ve dayanışma kampanyalarına aktif katılım göstermesi. Bu beklentiye hükümetlere ve şirketlere işgali destekleyen politikalarını değiştirmeye yönelik baskı uygulamayı hedefleyen protesto, boykot ve yatırımların geri çekilmesi hareketlerinin örgütlenmesi ve buralara katılım gösterilmesi dahil edilebilir. Örnek olarak BDS hareketi (Boykot, Yatırımların geri çekilmesi ve Yaptırım), Siyonist işgale ekonomik ve siyasi baskı uygulaması yönünde uluslararası öğrencilerin eylemliliğine ciddi bir biçimde yaslanmakta. Ek olarak uluslararası öğrenci hareketi çeşitli insan hakları örgütleriyle ve medya kanallarıyla olan bağlantılarını kullanarak Filistinlilerin seslerinin ve yaşadıklarının daha fazla duyulmasını sağlayabilirler, bu sayede Filistinlilerin hikayelerinin daha geniş bir kitleye erişmesine katkıda bulunmuş olurlar.

Desteklemenin ötesinde, uluslararası öğrenci intifadası ve Filistinli öğrenciler arasında akademik ve kültürel etkileşimlerin geliştirilmesi, müşterek anlayış ve dayanışma inşa edilebilir. Bu etkileşimler ortak araştırma projeleri, sanal konferanslar vb. biçimlerini alabilir.

Son olarak, uluslararası öğrenci hareketinden kendi kurumlarına ve hükümetlerine yönelik politika değişikliklerinin savunuculuğunu yapmaları beklenmekte. Buna üniversitelerinin etik yatırım politikaları benimsemesi için baskı oluşturması, işgalden kâr elde eden şirketlerle ilişkilerini kesmek ve hükümetlerini Filistin’deki insan hakları meseleleriyle ilgili daha güçlü bir tavır almaya teşvik etmek dahildir.

Yorumlar kapalıdır.