Türk-İş’ten Çerkezköy’de “Zordayız, Geçinemiyoruz” mitingi

Türk-İş Konfederasyonuna bağlı sendikalar 26 Ağustos Pazartesi günü Tekirdağ/Çerkezköy’de miting yaptı. “Zordayız, Geçinemiyoruz” şiarıyla düzenlenen mitinge 10 binin üzerinde işçi katıldı. İktidarın temmuz ayında işçi ücretlerine zam yapılmayacağını duyurmasının etkisiyle özellikle sendikalı işçilerin taban basıncı oluşturması, 10 yılı aşkın bir süredir bir araya gelmeyen üç konfederasyonu 9 Temmuz’da ekonomik krize karşı ortak bir açıklama yapmaya zorlamıştı. Bu açıklamadan sonra eylem takvimini açıklayan DİSK, Hak-İş ve Türk-İş çeşitli illerde mitingler düzenleyeceğini duyurmuşlardı. Bu kapsamda gerçekleşen miting, Türk-İş’in 81 ilde ortak bir şekilde düzenlediği basın açıklamalarından sonra gerçekleştirdiği ilk miting oldu.

Vergide adalet talebinin öne çıktığı mitingde sendikalar kortej oluşturmadan doğrudan miting alanında buluşurken miting oldukça kısa bir program ile tamamlandı. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın kürsüde söz alacağı ana kadar kürsüden slogan dahi atılmaması tercihi dikkat çekiciydi. Atalay’ın konuşması sırasında atılan sloganlar ise şu şekildeydi: “Türk-İş nerede, biz oradayız!”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Vergide adalet istiyoruz!” ve “Susma sustukça sıra sana gelecek!” Ek zam talebi, işçi ücretlerinin yüksek enflasyon karşısında ezilmemesi için gerçek enflasyon oranında ve 3 ayda bir maaşların otomatik olarak artırılması ve kıdem tavanının yükseltilmesi gibi acil taleplere yer verilmeyen miting, sendikal bürokrasinin yine işçi sınıfını acil taleplerle seferber etmekten kaçındığını tasdik eder nitelikteydi. Bir sonraki mitingin de Zonguldak’ta yapılacağı düşünüldüğünde özellikle miting için seçilen şehirlerin metropoller yerine daha küçük işçi havzaları olması, bu tezi güçlendiren diğer göstergeler olarak değerlendirilebilir.

Ankara Seymenler grubunun gerçekleştirdiği halk oyunu gösterisinin ardından 1 dakikalık saygı duruşu yapıldı ve İstiklal Marşı okundu. Büyük iltifatlarla sunulan ve emek dostu olarak takdim edilen Ergün Atalay’ın konuşmaya başlaması beklenirken az sayıdaki bir grup işçi “Ergün istifa!” diyerek Atalay’ı yuhaladı. Bu olayın ardından konuşmasına başlayan Atalay, konuşmasında işçilerin ve emekçilerin geçim sıkıntısından bahsetse ve bu sorunu gündeme taşıdıklarını söylese de sorunların çözümü için ne gerekli talepleri dile getirdi ne de işçileri tatmin eden bir yol haritası açıkladı. 1 milyon 400 bin üyesi ve 4 milyona ulaşan Türk-İş ailesinden bahseden Atalay, bu güce kıyasla oldukça mütevazı(!) bir şekilde sadece sivil toplum kuruluşu olduklarını vurguladı. Türk-İş Genel Başkanı, çizdiği bu hatla sendikaların yani işçi sınıfının özörgütlerinin görevlerini ve sorumluluğunu sınırlandırmaya çalışan bir konuşma gerçekleştirdi.

Yuhalanmasına atıfla, “İşverenlerle mücadele edersin, sermayeyle mücadele edersin, siyasetçiyle mücadele edersin, ama evin içinde bir avuç kardeşimiz evini taşlamaya kalkarsa inanın ayıp ediyor, günah işliyor. Seçtiğiniz adamın başında sonuna kadar durmak mecburiyetindesiniz. Durmazsanız sizi parça parça ederler. Sizi bu ülkede nefes alamayacak duruma getirdiler. TÜRK-İŞ sizin eviniz. Ben emanetçisiyim. Buradaki arkadaşlar emanetçisi. Kimi istiyorsanız onu seçin. Yanımda, aileniz gibi, kardeşiniz gibi, kapı gibi durursanız nefes alırsınız. Ama kapı gibi durmazsanız, evinizi taşlarsanız, 3-5 arkadaşa fırsat verirseniz, onları konuşturursanız bu sorunları aşamazsınız,” diyen Ergün Atalay, sendikal bürokrasinin işçiler arasındaki huzursuzluğa ve sendikal bürokrasiye karşı olası tepkilerine yönelik bakışını özetledi. Açıktan işçileri hedef göstermeyen fakat “Ben varsam bir şansınız var, yoksam hiçbir şansınız yok” mesajını veren Atalay, sendikal bürokrasiye yönelen tepkilerin sendikacıları itibarsızlaştırmak olduğunu söyleyerek haklı tepkileri yok saymaya ve itibarsızlaştırmaya çalıştı.

Atalay son olarak rejime olan bağlılığını ifade etmek için “Bu ülkede tankın önüne yatanlar da var, terörle arasına mesafe koymayanlar da var,” dedi ve sendikalardan, meslek odalarından ve emek örgütlerinden önce vatanın gelmesi gerektiğini, aksi takdirde hiçbirinin var olamayacağını söyledi. Bu görüşünü temellendirmek için Yunanistan’ın sınırda yığınak yaptığını, ABD vb. emperyalist ülkelerin fırsat kolladığını ifade eden Atalay, İsrail’in Filistinlilere yaptıklarını bu ülkeye yapabileceğini söyledi. Elbette bu sözlerin gerçeklikle hiçbir bağı yok. Türkiye NATO’nun en büyük ikinci ordusu iken, topraklarında NATO üsleri bulunuyorken ve Tek Adam rejimi İsrail ile el altından hâlâ ticari ilişkilerini sürdürürken Türkiye’nin neredeyse bir işgal tehdidiyle karşı karşıya olduğu imasının tek bir amacı olabilir. Bu amaç, işçi sınıfını gerçek sorunlarından uzaklaştırmaya ve sefer olmasını engellenmeye çalışmaktır.

Türkiye sendika bürokrasisinin en önemli ismi mitingde bu şekilde konuşurken gazetemize röportaj veren Selüloz-İş Sendikası üyesi bir işçi ise şunları söyledi: “Şikâyetlerimizi uzun zamandır sendikalara, konfederasyonlara iletiyorduk, umarız bu eylemler artarak devam eder. Çalışanların gidecek başka yeri kalmadı.” Üç konfederasyonun bir araya gelmesinin önemi vurgulayan TÜMTİS Sendikası üyesi bir başka işçi ise “Bu bir uyarı mitingidir. Türkiye işçi sınıfının gücünü görmezden gelenler bunu yapmaya devam ederlerse, uzun zaman sonra bir araya gelen üç sendika konfederasyonu olarak bu gücün katbekat fazlasını göstereceğiz,” diyerek işçi sınıfının taban basıncını ve konfederasyon ayrımını aşan bir birlikteliğin önemini vurguladı.

Yorumlar kapalıdır.