Okullar açılırken talepler etrafında birlik ve mücadele yükselmeli
Aylardan eylül. Yani okullar açılıyor ve eğitim dönemi kaldığı yerden devam edecek. Fakat bu tabir sizi yanıltmasın; çünkü öğrencilerin koşulları bırakın üç ay önce kaldığı yerde olmayı, her geçen gün daha da kötüleşiyor. Türkiye’de sermayenin çıkarlarını korumak için bilinçli bir şekilde sürdürülen yüksek enflasyon düzeni emekçileri harap ettiği gibi öğrencileri de etkiliyor.
Okullarımızda eğitim başlamadan zamlar başladı bile. Yemek ücretleri bazı okullarda yüzde 100’den fazla zamlandı. Öğrenciler yurt bulma çabalarına ve kiralık ev arayışına girdiler fakat tablo pek de iç açıcı değil. Tek Adam rejimi en temel iki ihtiyacımız olan barınma ve beslenmeyi bile karşılayamıyor.
Diğer taraftan da okullarımızın niteliği her geçen gün düşüyor. Bilimsel yeterliliklerden ziyade iktidara yakınlıkları ile varlık gösteren birçok akademisyenin bizlere “eğitim” verdiklerini biliyoruz. Üniversiteleri sermaye piyasalarının ihtiyacına göre yeniden düzenleyen neoliberal politikalarla birlikte bilimsel niteliği değil kâr getirecek projeleri önceleyen bu üniversiteler beklentilerimizi karşılamıyor.
Üniversite müfredatlarını sermayeye endekslemek için Tek Adam rejiminin pürüzsüz bir yola ihtiyacı vardı. Bu pürüzler ise elbette biz öğrencilerdik! Bizlerden gelecek her türlü karşıt görüş ve eylemliliği engellemek için kampüslerimizi bizler için birer hapishaneye çevirmeye kararlı olan rejim her türlü idari ve fiili baskıyı üniversitelerde öğrencilere karşı adeta “istihdam ediyor”. Bunun en açık örneklerinden biri, devasa üniversite bütçelerini öğrencilerin yemek ücretlerini düşürmek için kullanmak yerine kampüslerin her adımında mantar gibi biten Özel Güvenlik Birimleri (ÖGB) ve sermayedarların ucuz emek ihtiyacını karşılamak için yapılan Teknoparklardır.
Bu cendereden çıkışın tek bir yolu var: taleplerimiz etrafında birlik ve mücadeleyi yükseltmek. Bizi yoksulluğun en dibine sürükleyen enflasyona karşı KYK burslarımız şu an olduğu gibi yılda bir kez TÜİK’in bile inanmadığı oranlarla değil, her üç ayda bir gerçek enflasyon oranında zamlanmalıdır. KYK yurdu sayısı acilen artırılmalıdır. Tek Adam rejimi yurt sayısını artırmak yerine odalarda kalan kişi sayısını yükseltmiş, yaşam alanlarımızı genişletmek yerine daraltmayı seçmiştir. Barınma krizini çözmeyi önemsemeyen rejim karşısında biliyoruz ki bu krizi kolaylıkla çözecek kaynak var; fakat bu kaynak öğrenciler için değil, bizi sefalete sürükleyen sermayedarlar için kullanılmak isteniyor. Üniversitelerimize tamamen keyfi bir şekilde atanan kayyum rektörlere karşı, tıpkı tüm ülkede demokrasi mücadelemizi sürdürdüğümüz gibi kampüslerimizde de demokratik haklarımızdan vazgeçmiyoruz. Öğrencilerin iradesi gözetilmeden okullarımızı ve kaynaklarımızı yönetenlere karşı Öğrenci Temsil Konseyleri’nin (ÖTK) okul idareleri tarafından değil; mevcut yasalara uygun şekilde öğrenciler tarafından seçimlerle göreve getirilmesini istiyoruz. Kayyumlara karşı üniversitelerde söz, yetki, karar öğrenci, akademisyen ve emekçilere!
Yorumlar kapalıdır.