Herkes için insan onuruna yaraşır bir gelir ve hayat!

Dünyada toplam servetleri 12 trilyon doları geçen 3323 adet dolar milyarderi varmış. Bunların 34 tanesi İstanbul’da yaşıyormuş. İlginç olan; savaşlara, pandemiye, iklim yıkımına, ekonomik krize rağmen milyarderlerin sayısının da, servetlerinin de her yıl artmaya devam etmesi. Oysa küresel işsizlik ve yoksulluk son 15 yılda katlanarak arttı. Sosyal yıkım genelleşti, derinleşti. Örneğin Türkiye’de son 10 yılda düzenli sosyal yardım alan aile sayısı yüzde 96 artmış. Her beş haneden biri sosyal yardım almaksızın hayatta kalamıyor. İzmir’de derme çatma bir barakada beş çocuğun yangın sonucu can vermesi bu derin yoksulluğun bir sonucuydu.

Geçmişten farklı olarak yoksulluk artık sadece işsizlerin bir sorunu da değil. Türkiye İstatistik Kurumu’nun Eylül 2024 verilerine göre ücretli çalışan sayısı 16 milyona ulaşmış durumda. En iyimser tahminle, çalışanların yarısı 17 bin liralık asgari ücrete veya ona yakın bir ücrete çalışmakta. Sayıları 16 milyonu geçen emeklilerin çoğunluğu asgari ücretin dahi altında bir aylık almakta. Asgari emekli aylığı halihazırda 12 bin 500 lira. Kısacası milyonlarca asgari ücretli çalışan ve düşük aylıklı emekli dahi sosyal yardım almaksızın hayatta kalamaz durumda. Bunun adı toplumsal yıkımdır.

Çalışmanın, bir işe sahip olmanın dahi yoksulluğu önleyemediği bir düzende insan onuru ayaklar altındadır. İnsan onurunun ayaklar altında olduğu bir düzen çürümüştür. Çürümüş bir toplum iflah olmaz. Emek örgütleri, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının üstünde bir hayat sürebilmesi için en az 67 bin lira aylık hane gelirinin olması gerektiğini hesaplıyor. Ücretli çalışan 16 milyon işçinin, 16 milyonu aşan emeklinin yüzde 90’ı bu tutarın altında bir maaş ve aylık alıyor. Demek ki neredeyse toplumun yüzde 80’i yoksulluk içinde yaşıyor.

Çok açık ki mesele kaynak yokluğu değil, bölüşüm ve toplumsal eşitsizlik. AKP-MHP iktidarı altında toplumun çoğunluğu evdeki bulgurdan dahi oldu. Eskiden karın tokluğuna çalışmak denirdi. O da kalmadı. Türkiye ve aslında dünya yoksulluk ötesi bir yıkım ve çürümenin eşiğinde. Deniz yanarsa gemide olmak kimsenin işine yaramaz. Hamaset karın doyurmadığı gibi lafla peynir gemisi yürümez. Herkes için insan onuruna yaraşır bir gelir ve hayat sadece mümkün değil, bir zaruret. Eğer topyekûn bir çöküş istenmiyorsa! Kaynak var; sadece mücadeleyle alınması, emekten yana bir düzenle eşitçe paylaştırılması gerekiyor. Kavgamız bunun için…

Yorumlar kapalıdır.