Kadınlar enkazlara inat Antakya’yı yeniden inşa edecek
6 Şubat depremlerinde Hatay en fazla yıkıma uğrayan kent olarak tarihe geçti. Yaşam alanlarının büyük kısmı yıkıldı ya da büyük bir hasar aldı. Yaşam konteyner kentlere ya da şanslıysanız depremden daha az etkilenen kırsal alanlara kaydı. Antakya merkezinde ise insanlar topraklarını terk etmek istemediği için kendi arsalarına geçici barınma alanları inşa etti. İnşa etti dediysem de ev olarak düşünmeyin. Ev ile baraka arası barınma yerleri. Diğer taraftan konteynerde yaşamayan ve maddi imkânsızlıktan dolayı geçici barınma alanı inşa edemediği için çadırda yaşamaya çalışan insanlar var.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği afet dönemlerinde daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Yaşanan afet, kadınların zorlu yaşam koşullarını çekilmez bir duruma getirdi. Depremin üzerinden 2 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen insanlar hâlâ sağlık hizmetlerinden, eğitimden, güvenlikten, altyapı hizmetlerinden mahrum durumda yaşama devam etmeye çalışıyor. Artan ihtiyaçların devlet tarafından karşılanamaması kadınların omuzlarına binen yükü kat be kat artırdı. Sosyal hizmetlerin geçen onca aya rağmen yeniden organize edilemeyişi kadınların omuzlarına bırakılan yükün kaldırılamayacak hale gelmesine neden oldu. Yaşlı bakımı, ev işleri, çocuk bakımı üstüne bir de yaşamı yeniden kurmak zorunda olunca hiçbir destek almadan bunları yapmak düşündüğünüzden daha zor, hatta imkânsız. Kadınlar 21 metrekare alana sıkışan yaşamlarını yeniden örmek için üstün bir çaba gösteriyor. Bunu artık kronik hale gelen elektrik ve su kesintilerine rağmen yapmaya çalışıyorlar.
Deprem bölgesinde kadınlar için yaşam şartları çok ağır. Aile Sağlığı Merkezleri o kadar yetersiz ki en basit sağlık tarama testleri bile yapılamıyor. Deprem bölgelerinde kadınların yaşadığı sağlık sorunlarında yükseliş gözlemlendi, aynı zamanda bebek ölüm oranları da arttı. Sağlıksız ve hijyenik olmayan yaşam alanları özellikle kadın hastalıklarının ciddi boyutlara ulaşmasına sebep oldu. Deprem ve sonrasında yaşanan travmalar nedeniyle insanlar psikolojik olarak kötü hissediyor. İnsanların büyük bir kısmı umutsuzluğa kapılsa da kadınlar karanlığa teslim olmamakta kararlı. Evet, bazen yoruluyorlar, umutları tükeniyor, hatta yaşamla aralarında bağ kurmakta zorlanıyor da olabilirler ama bu, onların vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Antakyalı kadınlar memleketlerini yeniden kuracaklar. Bunu bir sohbette, seslendirdikleri bir şarkıda ya da yaptıkları işlerde görebiliyorsunuz.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken Antakyalı kadınlardan mesaj var: Kadınlar enkaza dönüşen bu şehri terk etmiyor. “Yaşamımız bizim” demek için, deprem zamanında ve sonrasında bizi hayata bağlayan, güçlü durmamızı sağlayan kadın dayanışmasını daha da büyütmek için 8 Mart’ta yine alanlarda olacağız. Bugünü yarına bağlayan bizleriz. Bize dayatılan bu cinsiyetçi yaşamı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Enkazların altında ölüme terk ettiğiniz kadınlar isyanımızdır! Hüznümüz isyanımızdır! Eşit bir dünya kurana dek isyanımızdan vazgeçmiyoruz. Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok. Kadınlar bu düzenden alacaklı ve hak ettikleri yaşamı kurana kadar devam edecekler.
Gitmedik biz buradayız. Ma rıhna nıhna hon.
Yorumlar kapalıdır.