Hakkında savaş suçlarından tutuklama emri çıkarılan Netanyahu ile aşırı sağcı Donald Trump arasındaki ilk görüşme 4 Şubat’ta Beyaz Saray’da gerçekleşti. Bu görüşmenin ardından İsrail, Gazze’ye yönelik bombardımanlara ve kara harekâtına yeniden başladı. O tarihten bu yana çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 1.574 Filistinli katledildi.
Bu görüşmede Trump, Gazze’deki Filistinlilerin komşu ülkelere sürülmesini, öncesinde ise bölgenin ABD’nin askeri kontrolüne alınmasını ve ardından Gazze’nin milyarder arkadaşları için bir tür lüks tatil beldesine dönüştürülmesini önerdi. İlk kez bir Amerikan emperyalist başkanı, Gazze’de etnik temizlik uygulamaya açıkça hazır olduğunu ilan etti ve iki devletli çözüm politikasını çöpe attı.
7 Nisan’da Washington’da Netanyahu ile yapılan ikinci görüşmede Trump, Gazze’deki Filistinlilere yönelik etnik temizlik planını teyit etti. Hiç utanmadan şöyle dedi: “Buranın inanılmaz derecede önemli bir emlak alanı olduğunu düşünüyorum… Eğer Filistinlileri farklı ülkelere taşırsak —ki onları kabul edecek çok sayıda ülke var— gerçekten bir özgürlük alanı elde etmiş oluruz.”
Siyonizm Gazze’yi ilhak etmeye çalışıyor ve etnik temizliği ilerletiyor
İsrail ordusu, son bir ayda askeri operasyonlarını yoğunlaştırarak Gazze’nin büyük bölümünü ele geçirdi. Siyonistlerin bu yeni saldırısının ardından yaklaşık 400 bin Gazzeli yerinden edildi.
Sivilleri öldürmeye devam ediyorlar; sağlık çalışanlarına ve hastanelere karşı özel bir kinle hareket ediyorlar. 23 Mart’ta Gazze Kızılayı ve Sivil Savunma’da görevli 15 doktor ve sağlık görevlisi öldürüldü ve bedenleri toplu mezarlara gömüldü. Siyonist ordu cenazeleri teslim etmeyi reddetti ve cinayetten ancak bir hafta sonra cenazelerin nerede olduğu ortaya çıktı. 13 Nisan’da Gazze Şeridi’ndeki son işleyen hastanelerden biri, hastane personeline yapılan kısa ve dramatik bir uyarının ardından yıkıldı: “Çıkmak için 20 dakikanız var.”
12 Nisan Cumartesi günü, Gazze’nin güneyindeki Han Yunus ile Mısır sınırına yakın Refah’ı birbirinden ayıran Morag Hattı’nın kurulduğu açıklandı. Refah İsrail ordusu tarafından tamamen kuşatılmış durumda. Siyonist işgalden önce Refah’ta yaklaşık 270 bin Filistinli yaşıyordu; ayrım gözetmeden yapılan bombardımanlardan sonra bugün sadece birkaç yüz tanesi kaldı. İsrail, Mısır sınırındaki Filadelfiya Koridoru’nun kontrolünü de elinde tutuyor.
İsrail ordusu, Gazze çevresindeki tüm topraklara el koyarak 800 ile 1.500 metre arasında değişen bir “güvenlik bölgesi” oluşturdu. İsrail, Gazze’yi küçük Bantustanlara bölmek istiyor; kuzey ve güney halklarını birbirinden izole ediyor. Aile bağlarını, dayanışma ilişkilerini ve Filistinli direniş örgütleri arasındaki irtibatı koparmaya çalışıyor. Batı Şeria’da yaptıklarına benzer bir tablo çiziliyor: halk giderek küçülen bir toprak parçasına sıkıştırılıyor.
Siyonist Savunma Bakanı İsrael Katz, açıkça bir savaş suçu anlamına gelen şu cümleyi sarf etti: “Ordu faaliyetleri yakında Gazze’nin büyük kısmında şiddetle genişleyecek ve (nüfusun) çatışma bölgelerinden tahliye edilmesi gerekecek.” Ayrıca, “istemeleri hâlinde” Filistinlilerin başka ülkelere “gönüllü olarak” taşınmalarına izin verileceğini de ekledi. Böylece, Filistinlilerin Gazze’den sürülmesinin Trump’ın vizyonuna uygun olarak yapıldığını açıkça dile getirdi.
Trump’ın bu sözleri, Netanyahu’nun müttefiki olan aşırı sağcı bakanların hayalini kurduğu “Büyük İsrail” projesi doğrultusunda etnik temizlik ve Gazze’nin tamamının kontrol altına alınması planına güçlü bir destek anlamına geliyor.
Netanyahu, Gazzelileri açlıktan öldürmeye çalışıyor
Bombardımanlar ve kara işgaliyle eş zamanlı olarak Netanyahu’nun siyonist rejimi, bir aydan fazladır Gazze’deki 2 milyon insanı gıda, yakıt, su, ilaç ve diğer insani yardımlardan mahrum bırakan acımasız bir abluka uyguluyor. Amaçları, Gazzelileri açlık ve susuzlukla boyun eğmeye zorlamak, onları topraklarını terk etmeye mecbur bırakmak. Ancak Gazze halkı, ateşkes ilan edildiğinde binlerce kişiyle kuzeye yönelerek kararlılığını gösterdi. Tüm saldırılara rağmen direniş sürüyor. İsrail ordusu Kuzey Gazze’yi kontrol ettiğini iddia etmesine rağmen, oradan İsrail’e hâlâ roketler fırlatılıyor.
Soykırıma karşı dünya çapında mücadeleyi büyütelim
İsrail’in başlıca kentlerinde, savaşa karşı ve rehinelerin geri getirilmesi talebiyle protestolar sürüyor. Yakın zamanda 1000 kadar havacı yedek asker ve 200’den fazla donanma personeli, savaşa karşı olduklarını ve rehinelerin serbest bırakılmasını isteyen açık mektuplar yayınladı. Mektuplardan biri şöyle diyordu: “Şu anda savaş, güvenlik değil, siyasi ve kişisel çıkarlara hizmet ediyor. Savaşın sürdürülmesi, ilan edilen hiçbir amaca hizmet etmeyecek; rehinelerin, askerlerin ve masum sivillerin ölmesine yol açacak, yedek askerlerin tükenmesine neden olacaktır.”
Dünyanın dört bir yanında halklar sokakta. 12 Nisan Cumartesi günü, Bangladeş’in başkenti Dakka’da bir milyondan fazla insan “Özgür Filistin!”, “İsrail saldırganlığına son!” ve “İsrail ürünlerine boykot!” sloganlarıyla yürüdü. Ertesi gün Kanada’nın Ottawa kentinde 30 bin kişi, 7 Nisan Pazartesi günü ise dünya genelinde Filistin’le dayanışma içinde Küresel Grev Günü düzenlendi. Fas, Lübnan, Fransa, Kanada, ABD, Birleşik Krallık, Suriye gibi ülkelerde yürüyüşler ve mitingler düzenlendi.
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) olarak direniş sürdükçe kahraman Filistin halkına tüm desteğimizi sunacağımızı ilan ediyoruz. Netanyahu’nun Gazze’yi ilhak etme ve Trump’ın teşvik ettiği etnik temizlik planını ilerletme çabasına karşı dünyanın dört bir yanında mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Arap ve Ortadoğu’daki hükümetler ve monarşiler, Yemen’deki Husiler dışında, Filistin halkının mücadelesini desteklemek adına hiçbir şey yapmıyorlar. Yapmaları gereken; direniş örgütlerine silah ve her tür kaynakla destek olmak ve İsrail’le tüm ilişkileri kesmektir. Ancak onlar sadece zayıf açıklamalarla yetiniyor ve Netanyahu’nun soykırımına göz yummaya devam ediyorlar. Bu tutumları suç ortaklığıdır.
Derhal ateşkes ilan edilmeli, İsrail ordusu Gazze’den tamamen çekilmeli ve Gazze’nin Filistin’in bir parçası olarak bütünlüğüne saygı gösterilmelidir. Tüm sınır kapıları açılmalı; gıda, ilaç, yakıt ve suyun girişine izin verilmeli ve elektrik derhal geri verilmelidir. ABD’nin Yemen’e yönelik bombalamalarını kınıyoruz; İsrail’in Golan Tepeleri’nden ve Suriye’nin diğer bölgelerinden derhal çekilmesini talep ediyoruz. Filistin ve Gazze’nin özgürlüğünü savunan aktivistlerin gözaltına alınmasını ve sınır dışı edilme tehditlerini —ABD’deki Mahmoud Khalil örneğinde olduğu gibi— reddediyoruz. Bu baskılara son verilsin.
İsrail’le tüm siyasi, diplomatik, ticari, kültürel ve akademik ilişkiler kesilsin.
Tek, laik, demokratik ve ırkçı olmayan bir Filistin için!
Nehirden denize özgür Filistin!
Yorumlar kapalıdır.