Okur mektubu: “Bu 1 Mayıs’ta sesimiz sadece bir fısıltı olmasın”

Bu 1 Mayıs’ı pasif bir tanık olarak değil, günlük gerçekliği mücadele, sömürü ve direnişle şekillenen bir göçmen işçi ve bir kadın olarak karşılıyorum. Günümüzde pek çok kişi hâlâ ilerleme ve kapsayıcılık yanılsamalarına sarılırken; özellikle sınırlarla, toplumsal cinsiyetle ve sınıfsal farklarla kenara itilen bizler olmak üzere milyonlarca işçi için gerçekler çok daha sarsıcı.

İşçi sınıfı sistematik olarak sömürülürken, eşitlik ve fırsat vaatlerinin içi boş kalıyor. Devletin politikaları uzun zamandır sermayenin ve iktidarın çıkarlarını halkın refahından üstün tutmakta. Emeğimiz metalaştırıldı, haklarımız baltalandı ve sesimiz iktidar koridorlarında sadece bir fısıltıya indirgendi.

Bu ülkede her gün karşı karşıya kaldığımız zorlukları dile getirmekten çekinmiyorum. Zenginlik içinde yaşayanlar ile yaşamak için çalışmak zorunda olanlar arasındaki uçurum giderek büyüyor ve içinde bulunduğumuz durumun üstü çoğu zaman gerçekleri gizleyen söylemlerle kapatılmaya çalışılıyor. Gerçek şu ki, işçilerin yaşam koşulları giderek kötüleşiyor ve müreffeh bir toplumda yaşama ayrıcalığı, özellikle de benim gibi göçmen kadınlar için ulaşılmaz bir hayal olarak kalıyor.

Ben dayanışmanın ve kolektif eylemin gücüne inanıyorum. Bu 1 Mayıs’ta her işçiyi, her göçmeni ve her marjinalleştirilmiş kadını, haklarımızı gerçekten güvence altına alacak politikalar talep etmek üzere birleşmeye çağırıyorum. Dünyanın dört bir yanındaki göçmen işçiler kâğıtsız işçiliğin düzenlenerek güvenceli hale getirilmesini, sınır dışı edilmeye karşı korunmayı, sağlık hizmetlerine ve sosyal hizmetlere erişimi, kalıcı oturum hakkının önünde yasal yolların açılmasını, sendikalaşma hakkını ve statüden bağımsız olarak adil ücret ve güvenli çalışma koşullarının sağlanmasını talep ediyor. Sömürüye dayalı çalışma koşullarına, yabancı düşmanı politikalara ve emeğimizden kâr elde ederken varlığımızı kriminalize eden sistemlere son verilmesini istiyoruz.

Bilinsin ki mücadelemiz milli gurur anlayışının veya göz boyayan söylemlerin dar sınırlarına hapsedilemez. Mücadelemiz gündelik hayatımıza nüfuz eden yapısal adaletsizliklere karşı bir mücadeledir; ekonomik haklarımızı güvence altına almak kadar insanlık onurumuzu geri kazanmakla da ilgili bir mücadeledir. Biz emekçi kitleler, gerçekliğimizi yeniden tanımlama gücüne sahibiz ve bu ancak sesimizi duyurduğumuzda ve taleplerimizi anlamlı eylemlerle birleştirdiğimizde mümkündür.

Dayanışma ve direnişle,

Göçmen bir işçi

Yorumlar kapalıdır.