ABD Karayipler ve Pasifik’ten defol! Trump, Latin Amerika’dan elini çek!
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) olarak, aşırı sağcı Donald Trump’ın Karayipler ve Pasifik’te gerçekleştirdiği son füze saldırılarını en sert biçimde kınıyoruz. 2 Eylül’den bu yana ABD, aralarında Venezuelalı, Kolombiyalı, Ekvadorlu ve Trinidadlıların da bulunduğu 43 kişinin ölümüne yol açan 10 bombardıman düzenledi. Bu saldırılar hiçbir yargı süreci olmadan, kanıtsız “uyuşturucu kaçakçılığı” iddialarıyla gerekçelendirilerek gerçekleştirildi. Bunlar uluslararası sularda işlenmiş açık cinayetlerdir. Kolombiya, Venezuela ve Trinidad’dan yaşamını yitirenlerin birçoğu, küçük tekneleriyle Güney Karayip sularında balık avlayan balıkçılar olarak aileleri tarafından teşhis edildi.
Bir aydan uzun süredir aşırı sağcı Donald Trump yönetimi, yaklaşık 10 bin asker ile Tomahawk füzesi yüklü muhripleri, F-35 savaş uçaklarını ve B-52 stratejik bombardıman uçaklarını Venezuela ve Kolombiya kıyılarına çok yakın bir bölge olan Karayipler’e konuşlandırmış durumda. Daha da yakın zamanda Pentagon, en büyük uçak gemisi olan USS Gerald Ford’un, birçok savaş gemisinden oluşan bir taarruz filosuyla birlikte Karayipler’e gönderileceğini duyurdu.
ABD ile Kolombiya ve Venezuela arasındaki gerilim ve tehditler, Trump’ın yeni bir açıklamasıyla daha da tırmandı. Trump, yönetiminin “uyuşturucu karşıtı askeri kampanyayı” kara operasyonlarını da kapsayacak şekilde genişletmeyi planladığını duyurdu; ancak bu operasyonların nerede yapılacağını belirtmedi. Savaş Bakanı Pete Hegseth ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Trump, “Sırada kara var.” diyerek bunu ilan etti. ABD emperyalizminin lideri ayrıca CIA’ye, henüz gerçekleşmemiş olsa da, Venezuela topraklarında olası gizli operasyonlar yürütme talimatı verdi.
Bu operasyon, Karayip ve Latin Amerika halklarına yönelik yeni bir emperyalist tehdittir. ABD hükümeti, kendi sözcüleri aracılığıyla bu operasyonun “caydırıcı” amaçlı bir güç gösterisi olduğunu açıkça ifade etti. Yani, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele bahanesi altında aslında bölgeyi askerî olarak kuşatmak ve savaş hazırlığı yapmak için gemiler, denizaltılar ve deniz piyadeleriyle güç gösterisinde bulunuyor.
Öte yandan Trump yakın zamanda Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro’ya “serseri” diyerek saldırdı ve onu “çok fazla uyuşturucu üretmekle” suçladı. Biz Petro’ya politik olarak destek vermiyoruz; ancak onun Birleşmiş Milletler’de Trump’ın desteklediği İsrail’in Gazze’deki soykırımını açıkça kınaması ve Filistin halkını desteklemek için uluslararası bir askeri güç kurulması çağrısında bulunması doğru bir tutumdur. Ayrıca Petro, Karayipler’deki emperyalist bombardımanları da reddetmiştir.
Emperyalist Trump, özellikle Venezuela’ya karşı “havuç ve sopa” taktiğini uygulamaya çalışıyor. Bir yandan El Salvador’daki Bukele hapishanesinde tutulan Venezuelalı göçmenlerle Amerikan mahkûmların takası için Nicolás Maduro hükümetiyle pazarlık yapıyor ve Chevron şirketine Venezuela’da faaliyet göstermesi için yeni bir izin veriyor. Diğer yandan ise Maduro’yu “uyuşturucu kaçakçısı” olmakla suçlayıp olası bir “kara operasyonu”yla tehdit ediyor.
Biz, İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) ve onun Venezuela partisi olan Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSL) olarak, kendisini sahte bir sosyalist söylemle gizleyen, işçileri ezen ve baskı altına alan kapitalist bir diktatörlük olarak gördüğümüz Maduro hükümetini desteklemiyoruz. Ancak, Venezuela açıklarında süren emperyalist tehditleri, ülkeye yönelik her türlü bombardıman veya askeri müdahale girişimini kesin bir biçimde kınıyoruz.
Tüm bu saldırılar, Trump tarafından başlatılan küresel bir karşı saldırının parçasıdır. Bu girişim, ABD’nin sarsılan dünya egemenliğini yeniden tesis etme çabasının bir ifadesidir ve aslında emperyalist kapitalizmin genel krizinin bir parçasıdır. Trump, sloganında söylediği gibi “Amerika’yı yeniden harika hale getirmek” istiyor, ancak şu ana kadar bu hedefinde hiçbir başarı elde edemedi.
Aslında Karayipler ve Pasifik’teki bu askeri yığınak, bir güç gösterisinden ziyade tam tersine, yıllardır ekonomik, siyasi ve askeri yenilgiler yaşayan emperyalizmin zayıflığını ve krizini açığa vuruyor. Kriz o kadar derin ki, bazı Cumhuriyetçi senatörler bile Karayipler’deki bombardımanları sorgulamaya başladı. Kentucky Senatörü Cumhuriyetçi Rand Paul, “Delil sunmamız gerekiyor. Bütün bu insanlar, kim olduklarını bile bilmeden, ortada hiçbir suç kanıtı olmadan öldürüldü,” diyerek eleştiride bulundu. Paul, Demokrat senatörler Tim Kaine (Virginia) ve Adam Schiff (California) ile birlikte, hükümetin Venezuela’da gizli CIA operasyonu emrine duyulan endişeyi dile getiren “iki partili bir karar tasarısı” sundu.
1975’teki Vietnam yenilgisinden bu yana ABD emperyalizmi kendini toparlayamadı. Afganistan’ı 20 yıl boyunca işgal ettikten sonra, 2021’de NATO’yla birlikte yenilgi içinde çekilmek zorunda kaldı; geride yoksullaşmış, yıkılmış bir ülke ve kadınlar ile halkı baskı altına alan gerici Taliban rejimini bıraktı.
Bu karşı saldırı küresel ölçekte yürütülüyor. Bir yandan, saldırgan politikalarla yarısömürge ülkelerin yağmalanmasını ve aşırı sömürülmesini derinleştiriyor; Avrupa ve diğer emperyalist güçlerle anlaşmaları yeniden tanımlayarak tek taraflı hâkimiyetini dayatmaya çalışıyor. Bu kapsamda yürütülen “gümrük savaşı”, ırkçı göçmen politikası, kadınların ve ezilenlerin kazandığı hakların geri alınması, Panama Kanalı’nı ele geçirmek için ülkeye asker yığılması, Grönland’ı maden kaynaklarını sömürmek amacıyla ilhak etme talebi —ki bu, Danimarka’ya ait olduğu için Avrupa Birliği’ne açık bir saldırı anlamına geliyor— hep aynı çizginin parçasıdır. Ancak bu hamlelerin hiçbiri sonuç vermemiştir.
Son dönemde bu saldırganlık, Netanyahu’nun Gazze ve tüm Filistin’de yürüttüğü soykırım ve etnik temizlik politikalarına koşulsuz destekle kendini gösteriyor. ABD emperyalizmi orada da zafer ilan edememiştir. Aynı politika, Arjantin’deki aşırı sağcı ve emperyalizme bağımlı Devlet Başkanı Javier Milei’ye verilen finansal destekle de sürmektedir. ABD bankaları JP Morgan Chase, Bank of America, Goldman Sachs ve Citi Group, Arjantin’e verilecek 20 milyar dolarlık kredinin teminatı olarak, ülkenin ABD çıkarlarına daha fazla boyun eğmesini şart koşmaktadır.
İUB-DE, ABD emperyalizminin bu saldırgan politikasını bir kez daha lanetliyor. Bu politika, ülkelerin doğal kaynaklarının yağmalanmasını, dünya halklarının aşırı sömürülmesini ve kapitalist emperyalist sistemin içinde bulunduğu derin krize karşı yükselen kitlesel direnişleri bastırmayı amaçlamaktadır.
Dünyanın halklarını, kemer sıkma politikalarına ve emperyalist sömürü planlarına karşı mücadeleyi sürdürmeye çağırıyoruz; tıpkı Nepal, Endonezya, Fas, Ekvador ve Peru’daki eylemler gibi; Fransa’daki grevlerde ya da 3 Ekim’de Filistin halkı ve Küresel Sumud Filosu ile dayanışma amacıyla İtalya’da gerçekleştirilen tarihsel genel grevde olduğu gibi.
İUB-DE olarak, Karayipler ve Pasifik’teki ABD savaş gemileri ile askerî varlığına karşı tüm halkları protesto ve kitlesel seferberliğe çağırıyoruz.
Deniz bombardımanları ve suikastlar derhal son bulsun!
Venezuela ve Kolombiya’ya yönelik müdahale tehditlerine hayır!
Trump Latin Amerika’dan defol!
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE)
25 Ekim 2025
Yorumlar kapalıdır.