Direnişteki Özel Okmeydanı Hastanesi işçisiyle söyleşi

10 Kasım günü Özel Okmeydanı Hastanesi yönetiminin, hastane binasının depreme dayanıksızlığı gerekçesiyle apar topar işçileri süresiz ücretsiz izne çıkarmasıyla başlayan direnişin yedinci gününde, işçilerden Kader ile direniş üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu direnişin özel hastane sektöründeki ikinci direniş eylemi olduğunun altını çizen Kader, sektördeki güvencesizliğe vurgu yaparak direnişin kazanımla sonuçlanmasının sektördeki diğer işçiler için de önemli olduğunu belirtti.

Gazete Nisan: Merhaba Kader, bu hastanede hangi pozisyonda ve ne zamandır çalışıyorsun? Direnişe giden yolda neler yaşadınız?

Kader: Merhaba, ben 18 yıldır bu hastanede radyoloji teknisyeni olarak çalışıyorum. 2021’e kadar bu hastane Dr. Ercan Kesal’ın yönetim kurulu başkanı olduğu bir yönetim tarafından işletiliyordu. Bizim bilgimiz dışında hastane Şafak Grubu’na satıldı. Maaşlarımız düşük olsa da maaşlarımızı geç alma gibi bir durumla bu yıla kadar karşılaşmamıştık. Fakat son 8 aydır maaşlarımız geç yatmaya başladı. Hem iki ay geriden maaş yatırılıyordu hem de primler eksik yatıyordu. Bu durumda çoğu arkadaşımız borçlanmak zorunda kaldı. Sürece bu şekilde girdik.

GN: Direniş tam olarak neden ve nasıl başladı?

K: 10 Kasım Pazartesi günü yönetimin kararıyla “Bu hastane boşaltılmalı, depreme dayanıksızdır. Tüm çalışanlar ücretsiz izne ayrılacak.” şeklinde hızlıca bir karar çıkıyor. Elbette bunu duyan arkadaşlarımız bunu kabul etmediler. Akşam vardiyasındaki arkadaşlara da haber verildi hepsi hastaneye desteğe çağırıldı. O sırada açıklamayı yapan mali müşavirle tartıştık. “Muhatabımız yönetimdir, onlar açıklama yapsın.” dedik. Bu tepkiler üzerine yönetim bize 10 Aralık’ta maaşlarımızın yatacağını söyleyen basit bir kâğıt vererek bizi eve göndermek istedi. Biz de bu ciddiyetsiz tutum sonrası açıkça “Sizinle çalışmayacağız, ücretsiz izni kabul etmiyoruz. Yeniden hastanenin açılacağına da inanmadığımız için tüm özlük haklarımızı vermek koşuluyla işten çıkarmak istiyorsanız çıkartın.” dedik. Sonradan DİSK Dev Sağlık-İş devreye girdi. Sendikanın avukatları ile yönetim görüştü. Yönetim, “Bize zaman lazım, haklarınızı hemen veremeyiz.” deyince biz de direnişi başlattık. Özellikle yönetimin hastaneye kilit vurma ya da ekipmanları kaçırma ihtimaline karşı süresiz olarak hastane önündeyiz. 

GN: Ne zaman sendikalaştınız? Hastanede sendika var mıydı?

K: Biz sendikalı değildik. Direnişle birlikte hızlıca sendikalaştık. Sendika da o andan itibaren devreye girdi. Eski yönetim sırasında sendikalaşmaya dönük bir çalışma olmuştu ama hemen önü kesilmişti. Hemen hepsi işten atılmıştı. Sendikalaşmaya -bildiğim kadarıyla- sektörde hiç izin verilmiyor. Özel hastanelerde başarıya ulaşmış bir sendikalaşma maalesef yok. Çalışma koşulları berbat, ayda 140 saat çalışmamız gerekirken ben 170 saat çalışıyordum. Hemşirelerde ise 225 saate kadar çıkıyor. Ciddi bir sömürü var özel hastanelerde.

GN: Hastanenin bağlı olduğu Şafak Grubu’nun sektördeki diğer hastanelerinin de önceden kapandığı, var olanları da kapatacağı konuşuluyor. Aslında var olan şey bir küçülme mi? Depremin bir kılıf olduğunu düşünüyor musunuz?

K: Duyumlarıma göre küçülme değil ama grubun sağlık alanında çekilmek istediği söyleniyor. Daha önce kapattıkları hastaneler oldu. Her seferinde emekçileri biçe biçe bunu gerçekleştirdiler. Daha önce, Koç Üniversitesi Hastanesi’ndeki 10 yıl önce gerçekleşen direnişin ardından bizim direnişimizin sektördeki ikinci eylem olduğunu söyleyebiliriz.

GN: Görünüşe göre sektörde özel sektörü besleyen kamu desteğiyle -örneğin şehir hastaneleriyle- daha büyük kompleksler yapılırken küçük özel hastaneler kapanıyor ya da daha büyük kampüs hastanelerin bir parçası haline geliyor. Yıllardır sektörde çalışan bir işçi olarak bu konu hakkında ne söylemek istersin?

K: Biz de bunun duyumunu aldık. Butik hastanelerin kaldırılması ile ilgili çalışmalar var. Hatta Okmeydanı’ndaki bu bölge de bir kentsel dönüşüm alanı, deprem bahanesi bir tesadüf değil. Binanın bölgedeki diğer binalarla birlikte yıkılması ve daha büyük bir sağlık kompleksinin parçası olması hedefleniyor gibi duruyor. Sağlık gibi yüksek maliyetli bir sektörde daha büyük sermaye gruplarının kalıcılaştığını görüyoruz. Burada işin çirkinleştiği yer; sermaye grupları büyüse de hak kayıpları, güvencesizlik ve çalışma koşullarının kötülüğü de aynı oranda büyüyor.

GN: Son olarak temel talepleriniz nedir? Direniş süreciyle ilgili neler söylemek istersin?

K: İstediğimiz şey kıdem ve ihbar tazminatlarımızın derhal ödenmesi. Bununla birlikte geriye dönük olarak izinlerimizin, yatmamış maaşlarımızın tamamının ve yine ödenmemiş primlerimizin eksiksiz bir biçimde verilmesini istiyoruz. Ve en önemlisi bu şekilde bu hastane ile ilişkimizi kesmek istiyoruz. Hastane yönetimine kesinlikle güven duymuyoruz. Asla (burada) çalışmak istemiyoruz. Haklarımızı alıp yolumuza bakmak istiyoruz.

Çok güçlü bir destek var. Özellikle çalışanların ailelerinden, mahalle sakinlerinden ve tabi ki sendika ve partilerden hızlı ve güçlü bir destek görüyoruz. Bizim direnişimizin kazanımla sonuçlanması, sektörde çalışan diğer işçiler için de büyük bir örnek teşkil edecektir. Bu desteğin sürmesi yönetimin süreç içindeki tüm yıldırma politikalarına karşı direnişin devam edebilmesi için önemli.

GN: Direnişinizi destekliyor, tüm taleplerinizi sahiplenerek yanında olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

K: Çok teşekkür ederiz. Herkesi direnişimize destek olmaya çağırıyoruz.

Yorumlar kapalıdır.