Okur mektubu: “Güvenlik-İş’te örgütlenmeye dair”

Kamuda özel güvenlik görevlisiyim. Mesleğe başladığım ilk günden beri şunu öğrendim. Bizim işimiz sadece nöbet tutmak değil, insanların huzurunu ve güvenini korumak. Kamuda çalışanlar olarak daha yoğun olmakla birlikte, hemen hepimiz görev tanımlarımızın dışında çalışıyoruz. Vatandaş kapıdan içeri girdiğinde ilk bizler “Merhaba” deriz.

Gecenin sessizliğinde, sabahın ayazında, bayramda, resmi tatillerde, törenlerde, pandemide, depremde hep biz vardık. Ama çoğu zaman ne ismimizi bilen oldu ne de halimizi soran. Biz herkes için görevimizi yaparken, birilerinin de bizi koruyup kollaması gerekirdi.

5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’a bağlı, belediye şirketlerinde çalışan işçileriz. Yakın zamanda işkolumuzda yapılan değişiklik sebebiyle artık genel işler kolunda çalışamıyor olduğumuzdan, bugüne kadar örgütlü olduğumuz Genel-İş Sendikası’ndan üyeliklerimiz düştü. Bu süreçte “Bizim sesimizi kim duyacak, hakkımızı kim savunacak, kim koruyacak?” diye düşünürken araştırdık, gördük, takip ettik ve Güvenlik-İş Sendikası’na geçme kararı aldık. İşyerindeki çalışma arkadaşlarımızla ve ardından Güvenlik-İş Sendikası ile yaptığımız görüşmeler neticesinde bu karara demokratik bir şekilde vardık aslında.

Özel güvenlik sendikalarının geçmişine baktığımızda; ilk toplu sözleşmenin, ilk promosyonun, 12 saat nöbet sisteminin, gece çalışması farkının, mesleğimizde birtakım standartların belirlenmesinin sağlanmasında, kimlik iptallerine karşı kanuni düzenlemelerin altında Güvenlik-İş’in mücadelesi var. Burada 12 saat nöbet sistemi yanlış anlaşılmasın, bizim çalışma koşullarımızdan kaynaklanan özel bir durum bu. 12 saat mesaide iseniz güvenlikte, 36 saat dinlenirsiniz. Tabii yine çalışma koşullarına bağlı olarak klasik şekilde de, 8.00-17.00 diyelim, çalışan arkadaşlarımız var kurumda.

Sendikal süreçlerde tüm işçilerin kafasındaki sorular aşağı yukarı benzer: Nasıl yapacağız? Nerede örgütleneceğiz? Hangi sendikada ücretlerimizi iyileştirebilir, haklarımızı geliştirebiliriz? Hele bizim gibi bir anda işkolunda yapılan değişiklikle boşta kaldığınızda, bu sorular daha yoğun dolaşıyor kafanızda.

Benim mantığımda sen ve ben yok; biz varız. Aynı görevin nöbetçileri, aynı sofrada ekmeği paylaşan emekçileriz. Onuruyla çalışan, hakkıyla yaşayan, dik duran emekçileriz. Ve biliyorum ki biz bir aradaysak hiçbir güç bizi susturamaz, hiçbir fırtına bizi yıkamaz. Bu süreçte Güvenlik-İş’in yaklaşımı bize şunu hissettirdi: Bizler açık ve net şekilde birleşmeye, dayanışmaya katıldık. Ve elbette biliyoruz ki bir olursak, hak verilmez, alınır.

Yaşasın emeği ve ekmeği için mücadele eden onurlu güvenlik emekçileri!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Kadıköy Belediyesi’nden bir işçi

Yorumlar kapalıdır.