Çıkmayan zorlu lekelere kültür-sanat: Terminal Kadıköy örneği

Belli bir süredir müzik sektöründe çeşitli rollerde, çoğunlukla güvencesiz çalışan biri olarak, kültürel alanların farklı endüstrilerdeki faaliyetlerin üstünü örtmek adına kullanılmasına aşinayım. Terminal Kadıköy’deki etkinlik mekânları üzerinden bunun güncel bir örneğine dikkat çekmek için yazıyorum.

Söğütlüçeşme durağında yer alan Terminal Kadıköy’ün hayata geçebilmesi adına, konum yıllarca atıl bırakılarak rıza inşa edildi. Böylece insanların para harcamaksızın kullanabileceği bir alanın daha kaybı göze çarpmaz oldu. Bu dikkat dağıtmanın beraberinde getireceği adımsa belliydi: belli kültürel sermaye gruplarının ilgisini çekmek. Kültürel alanı belli yatırımlarına paravan olarak kullanan kripto para borsası Paribu’nun yeni etkinlik mekânı Paribu Art da kent suçu tartışmalarının ortasındaki bu konumda yerini aldı. Bir diğer kültür mekânı Komünite de buraya açıldı. Artık hedef, olan biteni normalleştirmek için dikkatleri üzerine toplamakta. Bunun yolu da tabii bir kez daha kültür-sanat endüstrisinden geçiyor.

Geçtiğimiz günlerde Kadıköy’ün taze etkinlik mekânı, Paribu Art’ta bir festival gerçekleşti. Bu festival, Avrupa Birliği fonuyla “müzik sektöründe kadınların görünürlüğü” üzerine çalışan bir STK tarafından düzenlendi. Sayısız “alternatif” ismin katıldığı ve “bağımsız” oluşumların sponsorluğunu üstlendiği festivalle müzik sektörü, suç aklama ritüellerinin bir diğerine imzasını attı. Mekânın başına yerel komüniteden bir ismin getirilmesi de işi kolaylaştırdı. Semtin en bilindik yeraltı sahnesinin organizasyonunda yıllarca aktif rol oynamış isim daha önce, İsrail’deki yatırımları nedeniyle BDS’nin geniş çağrısıyla boykot edilen ve zamanında deprem toplanma alanına kurulmasıyla eleştirilen AVM-mekân Zorlu PSM’nin etkinlik koordinasyonunu yapmaktaydı. Tabii bu sektörde her şeye rağmen kimse alternatif konumlanmalarını kaybetmez, tatlar kaçmaz.

Herkes bilir ki burada yaratıcı endüstriler zararına çalışır. Küresel üretim ağlarını elinde tutan plak şirketleri ve müzik platformlarının cebine girerse bir şeyler girer. Ya alkol şirketlerinin sponsorluklarına bağımlısındır ya da tekelleşmiş mekânlara. Bir de bolca stajyer, gündelik çalışan, güvencesiz işçi emeğine bağımlısındır. Bugün Terminal Kadıköy’de yaşananlar, kültür politikalarının kent hakkı, sermaye hareketleri ve emek rejimleriyle ne kadar iç içe geçtiğinin güncel bir örneği. Bu yüzden kültürel alanlar üzerine birlikte söz üretmek ve başka ilişki biçimleri düşünmek gerek.

Bir kültür-sanat emekçisi

Yorumlar kapalıdır.