Demokrasi “bir kişi, bir oy” mu?

Son günlerde gelişen iki olgu ve bununla ilgili uluslararası basında yapılan yorumlar, kitle hareketlerinin başarısının burjuva demokrasisi kuralları çerçevesinde ne denli sınırlı, hatta belki de imkänsız olduğunu bir kez daha açığa vurdu: ABD’de kamu emekçilerine sendikalaşmayı ve toplu sözleşme yapmayı yasaklayan Wisconsin valisi Scott Walker’ın kendisine karşı düzenlenen halk oylamasını kazanması ve Mısır’daki başkanlık seçimlerinde Batı basınında “laik devrimciler” diye adlandırılan hiçbir adayın başarı gösteremeyip ikinci tura sadece Müslüman Kardeşler adayı ile eski rejimin temsilcisi Ahmed Şefik’in kalması. Birbiriyle bağlantısız gibi görünen bu iki gelişmeyi temelde birleştiren olgu, işçi-emekçi hareketinin, sık sık görüldüğü üzere, “demokratik mekanizmalara” çarpıp takılması.

Wisconsin seçimlerinde Cumhuriyetçi yarı faşist valinin Demokrat rakibi Tom Barrett karşısındaki zaferi, ABD ilerici-demokrat basınında, Scott’un kampanyasının çokuluslu şirketler tarafından milyonlarca dolarlık yardımla desteklenmiş olmasına bağlanıyor. Gerçekten de, Barrett’in toplayabildiği 4 milyon dolara karşılık, on üçü Wisconsin dışından olmak üzere 14 multimilyarderin bağışladığı 64 milyon dolarla kampanya yapan Scott’un propagandasının çok daha geniş kesimlere ulaşıp bu etkiyi oya dönüştürebilmiş olması bir gerçek. ABD’li ilericiler bu durum karşısında, “bir kişi, bir oy” demokrasi ilkesinin “bir dolar, bir oy”a dönüşmüş olmasından yakınıyorlar.1 Aynı ilkenin Mısır’da açmış olduğu durum da, “Mısır’da ayaklanma patlak verdiğinde bunun demokrasiye bağlı ve laik bir hareket olduğu söyleniyordu… Duman dağıldığında gerçeklik ortaya çıktı. Bu, İslamcılar ile askeri hükümet arasındaki bir çatışma ve mücadele kışlalar ile camiler arasında sürüyor…”2 biçiminde yorumlanır oldu. Camilerde ve kışlalarda toplanan seçim kampanyası fonlarının, “laik” güçler denen kesimlerin olası harçlığının kat kat üzerinde ve çok daha örgütlü olduğu bir sır değil.

Marksist basında da seferberliklerin etkisinin ve bilinç düzeyinin burjuva normlar uyarınca düzenlenen seçimlerde aranıyor olmasına karşı ciddi bir açıklama kampanyasına girişilmemiş olmasını, demokrasi konusundaki liberal ideolojinin etkilerine bağlamak gerekiyor sanırız. Oysa bizlerin kitleler arasında var olan veya doğabilecek “bir kişi, bir oy” yanılsamasının, burjuvazinin ve tüm egemenlerin elinde kitleleri bölüp bastırmanın “demokratik” aracından başka bir şey olmadığı gerçeğini anlatabilmemiz gerekiyor. Wisconsin’de kamu işçileri seferberlikleriyle on binlerce emekçinin desteğini kazandıklarında bütün bir Madison kentini ve hatta eyaletin kendisini; Mısırlı devrimciler ise -daha Müslüman Kardeşler derin uykudayken- öncülük ettikleri yüz binlerce işçi, emekçi ve yoksulla Tahrir Meydan’ını işgal ettiklerinde, neredeyse tüm ülkeyi ellerine geçirmiş durumdaydılar. Ama bu başarılarını “yasallaştırmak” adına son noktanın konulmasını genel ve tek oylu seçimlere devrettiklerinde, istemeden de olsa teslim bayrağını çekmiş oluyorlardı.

İşçiler gündelik yaşamlarından bilirler: Grevlerin başarısı, grev kırıcılarının oyuna emanet edilemez. Bu ilkeyi diğer seferberlikler ve devrimler için de yineleyebiliriz: Mücadeleler asla burjuva seçim mekanizmalarıyla belirlenmemelidir. Esas olan, mücadele ve seferberlik halindeki emekçi sınıf güçlerinin, işçi demokrasisi temelindeki iradesinin toplumun egemen örgütlenmesine dönüştürebilmektir. “Bir kişi, bir oy” değil, proletaryanın öncülüğündeki emekçi yığınların örgütlü iradesi ve oyu: grevlerden devrimlere kadar uzanan tüm mücadelelerinin başarı şansı burada yatıyor.

Kuşkusuz bu konuda, kendilerini burjuva demokrasisi temelinde inşa eden ve o çerçevede yaşam şansı bulan reformist partilerden, sendika bürokratlarından, liberal anarşistlerden, vb. tepki görüyoruz, göreceğiz. Bizleri diktatörlük yanlısı Stalinistler olmakla suçlayacaklardır. Ama biz inatla, işçi (sovyet) demokrasisini tahrip edip burjuva normları yeniden inşa edenin bizzat Stalin’in kendisi olduğunu; reformistler ile sosyal demokratların ise daha başından beri “genel ve tek oy” ilkesini, sınıf mücadelesinin devrimci sonuçlara ulaşmasını engellemek için vaaz ettiklerini anlatmalıyız. Tarihin artık burjuva seçim hayallerine ve yalanlarına dayanacak hali kalmadı.

1 Bak.: http://www.democracynow.org/blog/2012/6/7/its_one_person_one_vote_not_1_percent_one_vote.

2 Bak.: http://www.rebelion.org/noticia.php?id=150846

Yorumlar kapalıdır.