Suriye: Kürt meselesi, İslamcılar ve Özgür Suriye Ordusu

Mezhepçiliğe hayır! Irkçılığa hayır! Bizim devrimimiz, haysiyet ve özgürlüğün devrimidir.

Geçtiğimiz günlerde, PKK’nin Suriye kanadı olarak bilinen PYD’nin (Demokratik Birlik Partisi) silahlı kanadı YPG’yle (Halk Savunma Birlikleri) Kürtlerin çoğunlukta olduğu Suriye’nin kuzeydoğusunda konuşlanan El Nusra Cephesi ve Irak ve Suriye İslam Devleti (ISİL) içindeki İslamcı gruplar arasında çatışmalar başladı.

Suriye’nin bu bölgesi, petrol yataklarına yakınlığı ve Suriye-Türkiye arasında silah da dahil her türlü mal ve insan geçişi açısından transit bir bölge olması bakımdan stratejik önemde.

Suriyeli Kürtlerin, 9 şehrin kontrolünü ele geçirip Esad’ın askerlerinin bu bölgelerden çekildiği 19 Temmuz 2012 tarihinden bu yana 1 yıl geçmiş bulunuyor. Esad’ın kontrolündeki Haseke, Halep’in taşrasındaki bazı yerleşim yerleri ve Kamışlı dışında, PYD çok sayıda Kürt bölgesini kontrol ediyor.

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun seksiyonları, çatışmanın içindeki yakınlıklar ve yerel dinamiklere göre bölünmüş durumda. Bazı gruplar İslamcılarla yan yana savaşırken, diğerleri ise Kürt milislerine katıldılar ve İslamcı grupların Araplara, Kürtlere ve yerel halka karşı yaptıkları ihlalleri kınadıklarını ilan ettiler.

El Rakka’nın taşra bölgesindeki Tel Abiyad’da El Ekrad Cephesi’nden tugayların katıldığı “Çirko Ayubi” taburunun tertip edildiğine şahit olduk. Yayınladıkları ortak açıklamada her türlü zalimliğe girişerek, Suriye halkını etnik ve mezhepsel temelde bölmeye çalışan İslamcı grupları kınadıklarını ilan ettiler. (http://syriafreedomforever.wordpress.com/2013/07/21/بيان-مشترك-الجيش-السوري-الحر-جبهة-الأك/).

ÖSO önderliği ve Suriye muhalefeti, ÖSO’nun içindeki farklı gruplara çağrı yaparak onları ikinci bir çatışmaya girmemek konusunda uyardı. 18 Temmuz’da yapılan ortak açıklamada kardeşler arası çatışmaya girenler suçlu bulunarak “katil Esad rejiminin tetiklediği iç çatışmalara düşmemek” üzere uyarılar yapıldı.

Birkaç gün sonra, Suriye muhalefetinin Yüksek Askeri Konseyi’nin önderi General Salim İdris İstanbul’dan, muhalefetin Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir Kürt devletini asla kabul etmeyeceğini ve özellikle PYD’yi böylesi bir proje üzerinde çalışmakla suçlayarak, Suriye’yi bölmeye çalışan herkese karşı ÖSO’nun mücadeleye hazır olduğunu duyurdu.

Öncelikle, ÖSO’daki gruplar ve El Nusra ve ISİL’den İslamcı güçler arasındaki gerilimin son birkaç aydır yükselmekte olduğunu unutmamakta fayda var. İslamcı gruplar, ÖSO’nun askeri önderi Fadi al-Kaş ve iki kardeşi dahil, ÖSO’nun üyelerini öldürmekle suçlanmakta.

ISİL ayrıca, Halep, Humus ve Han El Asal’da ön cephelerde savaşmayı reddederken, çeşitli bölgelerde ÖSO güçlerini tasfiye etti ve denetimleri altına aldığı bölgelerde İslam emirlikleri kurduklarını ilan etti.

Suriye ISİL önderi Ebu Üsame El Tunusi ise, aranan ÖSO üyelerinin isimlerini Türkiye’ye çok yakın Bab al-Hawa’nın sınır komşusu Dana ve Dar Azza’daki cami kapılarına astırmıştı. El Tunusi, kontrolünde bulunan alanlardaki tüm ÖSO üyelerinin ISİL’e bağlılıklarını ilan edip silahlarını teslim etmesi emretmişti.

Suriye’nin kurtarılmış bölgelerindeki kitlesel protestolar devam ederken, gerici İslamcı grupların otoriter tutumlarına karşı tepkiler büyüyor. Örneğin, ISIL’in bulunduğu Dana kentinde (https://youtu.be/mCm3BqKDVdY) ve 19 Temmuz’da, Yerel Koordinasyon Komiteleri tarafından geniş çaplı saldırılara uğradığı örneklerde olduğu gibi (http://syriafreedomforever.wordpress.com/2013/07/20/رسائللجانالتنسيقالىالعالم/).

Kuzeydoğu Suriye’ye bakacak olursak, İslamcıların egemen oldukları bölgelerde tereddüt etmeksizin gerici pratiklerini uygulamaya başladıklarını; yerellerde oruç tutmayı empoze ederken, kadınları İslami ‘başörtü’ hicap giymeye zorlayıp yereldeki halkın kültürel farklılıklarını umursamaksızın her yerde Şeriata uygun kendi gerici ve muhafazakar pratiklerini dayatmakta olduklarını görüyoruz. Dahası 18 Temmuz’da 19 Kürt öğrenciye yaptıkları gibi birçok sivilin kaçırılmasından da sorumlular.

Otoriterliklerine ek olarak bu hareketleri, yerel toplulukları onlara karşı örgütlenmeye itti.

El Nusra Cephesi’nin 16 Temmuz’da Resulayn’daki Kürt kadın savaşçılara yönelik saldırısı olayları daha da genişletti.

YPG’nin 50 kişinin ölümüyle sonuçlanan sert cevabı, Resulayn ve Serekaniye’nin İslamcı güçlerden özgürleştirilmesini sağladı.

İslamcı gruplar Türkiye ile önemli bir geçiş noktası oluşturan Haseki bölgesine bağlı Serekaniye’yi de kaybetti. Şehri hedef gözetmeksizin havan topuyla vurmaları, özellikle komşu Mahata ve Ebra’da yaşayan yerel halkın kitlesel göçüne yol açtı.

Bu satırlar yazılırken çatışmalar petrol kuyularının bulunması sebebiyle oldukça stratejik öneme sahip Kamışlı’nın doğusunda devam etmekteydi. İslamcı gruplar bu petrolü Esad rejimine satacak kadar ileri giderek, petrol alanlarının gelirlerinden istifade ettiler. YPG ve İslamcı gruplar arasındaki petrol alanlarını kontrol amaçlı çatışmalar devam ediyor.

İslamcı grupların yüzlerce sivil Kürt’ü kaçırmasından sonra Türkiye ve Suriye arasındaki önemli bir sınır geçiş noktası olan Tel Abyad’da, son günlerde ciddi çatışmalar meydana geldi.

PYD, yerel halkın ihtiyaçlarını karşılamak, ekonomiyi geliştirmek ve Esad, İslamcılar ve Türkler’in saldırılarına karşı koymak için savaşın sonuna kadar Batı Kürdistan’ı (Kuzeydoğu Suriye) yönetmek amacıyla geçici bağımsız bir konseyin kurulmasını teklif etti. Teklif, 3 aylık geçici bir yönetimin kurulması, taslak anayasa için referandum ve 6 ay içinde seçimleri öngörüyordu ancak insiyatifin Kürt politika sahnesindeki diğer aktörlere danışılmadan alınmış olması sebebiyle herkes tarafından pek hoş karşılanmadı. Geçici yönetim, çeşitli Kürt partilerinin etkin olduğu alanların kontrolü için oluşturulan Kürt Yüksek Konseyi’nin yerine geçerek ayrılıkları silecek ve Barzani’nin önerisini takip ederek seçimleri organize edecekti. Batı Kürdistan’daki Halk Konseyi bir anayasa taslağını internetten yayınladı bile (http://vvanwilgenburg.blogspot.nl/2013/07/alleged-new-constitution-of-kurdish.html). Kürt bölgelerini PYD ve Kürt Ulusal Konseyi’nin üyesi diğer partilerle ortaklaşa yönetme iddiasındaki Kürt Yüksek Konseyi etkili olamadı ve farklı Kürt blokları arasında çatışmalara sebep oldu.

Bölgedeki askeri güçlerin kontrolünü ve politik yetkinin paylaşımını da içeren pek çok nokta, anlaşmaya varmadan önce halen tartışma gerektiriyor. YPG, diğer savaşçıların kendisine dahil olmasını ve bölgenin
güvenliğinin kendisine devredilmesini önerdi. Diğer gruplar bu öneriyi reddetti.

Irak Kürdistanı’ndaki Barzani aşiretinin etkisi altındaki farklı Kürt partilerin bir araya geldiği Kürt Ulusal Konseyi, diğer Kürt partnerlere danışmadan Kürt halkının geleceğine tek bir politik öğenin karar vermesini reddetti ve Kürt grupların bu dönemde birliğinin önemine dikkat çekti.

Kürt Ulusal Konseyi aynı zamanda işbirliğinin önemine ve Suriye’deki ulusal muhalefet ve devrimci güçlerle mutabakata dikkat çekti. Konsey, Suriye Kürt halkının ihtiyacı durumunda böyle bir inisiyatife kapısını kapatmadı.

PYD’nin otoriter politikaları ve farklı vesilelerle Esad rejimiyle işbirliği yapması nedeniyle devrim taraftarı Kürt aktivistler ve Suriye’deki Kürt nüfusu içerisinde gittikçe artan bir muhalefetle karşılaştığını unutmamak gerek.

PYD temsilcileri birkaç hafta önce Haseki, Resulayn, Efrin, Ayn-el Arab, Kamışlı ve Darbassiya’yı içeren bölgede Kürtlerin özerkliğini kabul ettiği iddia edilen Beşar Esad’la görüştü. PYD, halen resmi olarak parçası olduğu, Faruk El Şara gibi onlara göre eli kana bulaşmamış rejimin bazı isimleriyle devrimin başından beri diyaloğu savunan Suriye’de Demokratik Değişim Güçleri Koordinasyonu (NCB) aracılığıyla, Esad rejimiyle bazı vesilelerle farklı konularda işbirliği içine girdi.

PYD, bununla birlikte kendisinin ve Kürt halkının Suriye halk devriminin bir parçası olduğunu belirtiyor ama muhalefetten ve ÖSO’dan Kürt halkının taleplerini dikkate almalarını ve İslamcı grupların kendilerine karşı gerçekleştirilen saldırılarını açıkça kınamalarını istemekte (Bir PKK temsilcisiyle gerçekleştirilen röportaj: https://youtu.be/CrW7qRe8-Ac). Suriye Ulusal Konseyi (SUK), El Nusra Cephesi ve benzeri grupların hareketlerini ve sekter ve gerici düşüncelerini kınamayı reddediyor hatta, SUK lideri George Sabra bizzat bu kesimleri savundu.

Buna rağmen, PYD’nin İslamcı grupların çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı şehirlerdeki saldırılarına karşı harekete geçirdiği “Çocukları için Batı Kürdistan” kampanyası halkın eleştirilerini azaltıyor ve diğer Kürt grupların da kampanyaya desteğiyle Suriye Kürt siyasi sahnesini, PYD’nin onlarla çalışması ve işbirliği yapması ihtiyacını hatırlatarak, geçici de olsa biraraya getiriyor.

Türkiye Kürtlerinin de ulusal özlemlerini cesaretlendirebilecek her biçimdeki özerklik girişimlerine karşı Suriye Kürtlerini uyaran Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu aracılığıyla Türkiye, yakınındaki gelişmelere tepki vermekte gecikmedi. Türk polisi, Suriye’deki Kürt şehirlerinin İslamcılardan kurtarılmasını kutlamak için Türkiye’nin Gündeydoğusundaki bir Kürt şehrinde düzenlenen eylemi bastırdı (http://www.youtube.com/watch?v=V-lm7YwvI-Y&feature=c4-overview&list=UUqnDFPzL4m6XFyZ8zAckh0Q). Türkiye, Suriye Ulusal Konseyi gibi oportünist burjuva oluşumları ve İslamcı güçler gibi Suriye muhalefetinin bazı kesimlerini özellikle destekliyor.

Suriye Devrimci Solu akımının bir üyesi olan Daima Özgür Suriye olarak, her yerdeki tüm ezilmiş ve ayrımcılığa uğramış halkların olduğu gibi Kürt halkının da kendi kaderini tayin hakkını sonuna kadar desteklediğimizi tekrar ifade ediyoruz. Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını desteklememiz bizi, Kürt halkını Esad’ın cani rejimine karşı mücadelede ve demokratik, sosyalist ve laik Suriye’nin inşasında gerçek bir müttefik olarak görme dileğimizi engellememekte.

İslamcıların ve diğer gerici güçlerin Suriye halkını bölmeye yönelik ırkçı ve sekter girişimlerini ve davranışlarını kınıyoruz. Aynı zamanda, Suriye muhalefetinde Suriye Ulusal Konseyi’ni de içeren bazı grupların Suriye’deki Kürt halkının haklarını tanımaması kabul edilemez. Bunun Esad rejiminin 40 yıllık milliyetçi politikasından hiçbir farkı yoktur.

Suriye’de ve diğer her yerde etnik, dinsel ve diğer farklılıklar olmaksızın işçi sınıfının ve emekçi kesimlerin birliği ve bağımsızlığı, onun özgürlüğünün ve kurtuluşunun tek yoludur.

Yaşasın Suriye’nin özgür halkları ve Suriye Devrimi!

Yorumlar kapalıdır.