Taksim’den ODTÜ’ye mücadele sürüyor

ODTÜ arazisinden geçirilmesi planlanan ve 100. Yıl ile Çiğdem Mahallelerini ikiye bölüp rant alanı haline getirecek olan yola karşı sürdürülen direnişin fitillediği mücadele ateşi yurt genelinde etkisini sürdürmeye devam ediyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın önünde basın açıklaması yapılmasının ardından ODTÜ A4 kapısına yakın bir alanda çadırların kurulmasıyla 25 Ağustos’ta başlamış olan direniş, 100. Yıl İnisiyatifi, Çiğdem, Anıtpark ve Çayyolu Forumları başta olmak üzere birçok bileşenin ODTÜ öğrencileriyle mücadelelerini birleştirdiği bir süreç olarak ortaya çıktı.

Bu süreci Türkiye geneline yayan katalizör ise eylemcilerin karşılaştığı polis şiddeti oldu. İstanbul İstikal Caddesi’nde, Kadıköy’de, Beşiktaş’da ve Maltepe’de olmak üzere, İzmir Alsancak’ta, Adana’da ve Eskişehir’de de birçok protesto organize edildi.

Uyduya da, yola da hayır! Pekiyi neden?

ODTÜ daha önce gündeme geldiğinde, öğrenci protestolarının hedefinde uzaya fırlatılacak olan Göktürk 2 uydusunun ve Başbakan’ın kampüse 2000 kişilik bir polis ordusuyla girmesi vardı.

Patronların medya organları ile üniversitelerdeki temsilcileri rektörler, öğrenci hareketinin bu protestosunu kitlelerin bilinçlerinde bulandırmak adına, eylemcilerin Türkiye’nin teknolojik olarak gösterdiği başarılara ve teknik ilerlemelere karşı olduğu yalanını şuursuzca sayıklamışlardı.

Halbuki direnişin özü, bu uydunun oynayacağı sosyal ve politik rolde kitleniyordu. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın ihtiyacı üzerine üretilen bu uydu, Türkiye burjuvazisinin gözü olacak ve bir gazete manşetinin de çok iyi özetlediği üzere “Kandil gözükecek, Mehmetçik vuracak”tı. Bu girişim tarihsel bir başarı değil, Kürt hareketine ve olası savaş durumlarına dönük askeri bir önlemdi.

ODTÜ ormanından geçip, binin üzerinde ağacın topraktan ayrılmasını öngören bu yolun da, Melih Gökçek’in iddia ettiği üzere salt Ankara trafiğine bir “çözüm” olması planlanmıyor.

Her şeyden önce, bu otobanın inşasıyla birlikte ikiye bölünecek olan mahalleden günde 40 bin aracın geçeceği tahminleri yapılıyor. Sadece bu istatistik bile bölgede oluşacak ranta dair birkaç ipucu veriyor.

Rant ile kol kola gelecek olan kira fiyatlarındaki yüksek artışın ise, bir barınma mülküne sahip olmayan mahalle halkının çoğunluğunu açıkta bırakacağı bariz. Buradan daire sahiplerinin kazançlı çıkacağı gibi bir yanılgıya kapılmak doğru olmaz. Zira İşçi Blokları Mahallesi’ni kentsel dönüşüm bölgesi ilan edecek olan Büyükşehir Belediyesi, birçok daire sahibinin sırtına borç yükü bindirecek.

Öte yandan bu otobanın trafik sorununu çözeceği de muğlak bir konu. Bir tane şehir planlamacılığı örneği yoktur ki, trafik sorununu otomobil kullanımını özendirerek çözmeyi amaçlasın! Bütün büyük kentlerin sahip olduğu bu tarz trafik sorunları, plansız ve programsız bir şekilde mantıksızca yollar dizerek değil, toplu taşımayı geliştirip yaygınlaştırarak ve ana arterlere metro hattı bağlanarak çözülebilir. Melih Gökçek ise, 1997’den beri metro hattının ilerletilmesiyle uzaktan yakından hiç ilgilenmemiştir.

ODTÜ bugün neyi temsil ediyor?

ODTÜ’nün ve Ankara mahalle forumlarının kıvılcımını oluşturduğu bu yeni mücadele dalgası, 31 Mayıs Hareketi’nden sonra Türkiye’de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına işaret ediyor. Haziran ayından önce, Türkiye birçok parçalı, birbirinden kopuk ve öbek öbek dağılmış bulunan direnişlere şahit oluyordu. Ancak geride bıraktığımız ayaklanma, mücadelelerin birliğinin ve kitlesel hareket etmenin yakıcılığını zihinlere politik olarak işlemiş bulunuyor. ODTÜ ve ülke geneline yayılan protestolar ile çeşitli kanallar ile bu meseleye gösterilen hassasiyet ve empati, bu işlenmişliğin en verimli örneği.

Egemen çevreler ilşerinin artık çok daha zor olduğunun farkındalar. İçişleri Bakanlığı tam da bu sebeple üniversitelerde sıkı yönetim ilan edileceği anlamına gelen yaptırımları ve önlemleri art arda yürürlüğe koyuyor. Türkiye artık, ne yerli burjuvazi için, ne de yabancı sermaye için “güvenle ve huzur içinde yatırım yapabilecek bir pazar” değil. Bu yeni durumun onlar da farkında olacak ki, Olimpiyat’lar, bir Güney Afrika vakası daha yaşanmasından korkulduğu için, İstanbul’a verilmedi.

Yorumlar kapalıdır.