Gerçek sorumluların yargılanmadığı bir sistemde adalet arayışı

Mart ayında üç ayrı iş cinayetine ilişkin davaların duruşmaları görüldü. Yaşanan facialarla ilgili dikkat çekilmesi gereken esas mesele, asıl sorumluların hiçbir şekilde yargılanmaması! İşyerlerindeki ihmaller, alınmayan önlemler ve uygulanmayan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasaları nedeniyle işçiler sürekli katlediliyor, ancak şirket yetkilisi/ortağı ya da bu duruma göz yummuş Bakanlık yetkilileri hiçbir surette yargılanmıyor. Mağdurlar isyanını sürdürüyor ancak asıl sorumlular yargılanmadığından, sermaye sahipleri kâr hırsı ile can güvenliğini hiçe sayan, insanlık dışı çalışma koşullarında işçilerin emeklerini sömürmeye devam edecek ve yaşanan bu katliamların sonu gelmeyecek!

17 Mart’ta İliç maden katliamının ilk duruşması görüldü. 13 Şubat 2024’te Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni’nde liç yığını çökmesi sonucu 9 işçinin hayatını kaybetmesine neden olan faciada 43 sanık, taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olma suçundan yargılanıyor. Ancak alandaki tehlikeler ile ilgili daha önce meslek örgütlerinin tonlarca idari başvuruda bulunmasına rağmen, yani yaşanan facianın öngörülebilir olmasına rağmen bu iş cinayetini “kaza” olarak nitelendirmek insanlık dışıdır.

Facianın bağıra bağıra gelmiş olmasına rağmen yargı makamları yaşanan olayı heyelan olarak değerlendirmeye çalışarak asıl sorumluları gözden uzak tutmak istiyor. Soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporunda hiçbir şekilde somut değerlendirme yapılmadan, uygulama esnasındaki olumsuzluklardan ÇED raporuna onay veren Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkililerinin ve ilgililerin sorumlu tutulamayacağı, kazanın ÇED raporundan ayrı bir durum olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulanarak Bakanlık yetkililerinin olayda KUSURSUZ olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştı. İlk duruşmada yeniden bilirkişi incelemesine karar verilirken maden bölgesinde insan ve çevre sağlığını tehlikeye soktuğu defalarca ispat edilmiş olan faaliyetlerin devamına izin veren, ses çıkarmayan dönemin bakanları ve şirket ortakları/yetkilileri elbette ki yargılanmıyor.

21 Mart’ta Balıkesir ZSR Mühimmat Fabrikası’ndaki patlamanın ilk duruşması görüldü. 24 Aralık 2024’te Balıkesir’deki mühimmat fabrikasında meydana gelen patlama neticesinde 11 işçi hayatını kaybetmiş, yedi işçi de yaralanmıştı. İlk duruşmada “taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma” suçlaması ile yargılanan üçü tutuklu dört sanık hakim karşısına çıktı. Mühendis, iş güvenliği uzmanları ve patlayıcı üretim müdüründen oluşan sanıkların beyanlarına göre her şey dört dörtlük iken patlama gerçekleşti. Sanıklar tüm yetkinin yönetim kurulunda olduğunu vurgulamışken yargılananlar arasında tek bir tane bile şirket ortağı/yetkilisi yok!

Duruşmada dinlenen tanıklar beyanlarında üretim alanında normalden çok daha fazla patlayıcı madde bulunduğunu özellikle vurgularken, patlamada hayatını kaybeden işçilerden birinin alandaki patlayıcı madde yoğunluğundan sürekli şikâyetçi olduğunu ve azaltılması için sürekli amirlerine bildirimde bulunduğunu belirttiler. Ayrıca çalışma sürelerinin uzun olduğunu da vurguladılar.

Patlamada oğlunu kaybeden bir annenin “Benim oğlum 16 saatlik çalışmanın üzerine eve geldi, üç saat uyudu ve bir daha işe gitti. Benim oğlum uykusuz öldü,” isyanı ile acı gerçekler haykırılırken, patlamada kızını kaybeden bir baba ise “Benim kızımın kolu 15 gün sonra geldi ve bunu olay yeri inceleme değil çalışan işçiler buldu, ben ikinci kez öldüm,” tepkisi ile idarenin soruşturmadaki ihmal ve eksikliklerine sitem etti.

Duruşma sırasında mağdur vekilleri tarafından soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporları ile patlamanın kaynağı net olarak tespit edilememişken fabrikada bulunması yasak olan iki ayrı patlayıcı maddenin olay yerinde tespit edildiği, yine olay anından önce kayıt almaya devam eden işyeri kamerasında patlamadan bir dakika öncesine ilişkin anların kayıtlarına ulaşılamadığı vurgulandı. Dosyada onca şaibeli tespit varken eksikliklerin araştırılması ve yönetim kurulu hakkında da soruşturma yapılması talepleri reddedildi. Ne yazık ki rejimin yargı erki üzerindeki müdahalesi ile adalet yerini bulamayacak ve sermayedarlar cezalandırılmayacak, yine hız kesmeden kâr hırsı ile emek sömürüsüne devam edecekler.

24 Mart’ta ise Amasra maden katliamının karar duruşması görüldü. 14 Ekim 2022’de Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait madende meydana gelen patlama neticesinde 43 işçi hayatını kaybetmişti. Toplam 23 sanığın yargılandığı davanın son duruşmasında verilen karar ile 20 sanık taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olma suçundan cezalandırılırken, üç sanığın beraatına karar verildi. Sözde 20 sanık hakkında “mahkûmiyet” kararı verilmişse de sanıkların cezaevinde geçirecekleri süre 3-4 yıldan fazla değil. Ve işin en acı tarafı, yargılanması gereken gerçek sorumlular yine yargılanmadı.

Amasra kömür havzası yıllardır birçok kez iş cinayetinin yaşandığı bir yer olmasına rağmen sanıklar taksirle/ihmalen öldürme ile yargılandılar. Katliamın sebebi havalandırma altyapısının iyileştirilmemiş olması ve yüksek metan seviyelerinde üretimin sürdürülmesi olarak tespit edilmesine rağmen hiçbir bakan veya müfettiş yargılanmadı.

Soruşturmalar etkin yürütülmedikçe, ardı arkasına facialar yaşanırken gerçek sorumlular kasten öldürme suçu ile yargılanmadıkça, işyerlerinde zorunlu işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri uygulanmadıkça ve denetlenmedikçe, insanca koşullarda çalışma şartları sağlanmadıkça sermaye emek sömürüsüne, işyerleri emekçiler için mezar olmaya devam edecek!

Yorumlar kapalıdır.