Google algoritmaları, sansür ve ne yapmalı?
Hiç sosyal medyada bir şey yazıp “Bunu kimse görmeyecek galiba” diye düşündüğün oldu mu? Ya da Google’da bir şey ararken karşına hep aynı şeyler, hep aynı kaynaklardan haberler mi çıkıyor? Eğer öyle hissediyorsan yalnız değilsin. Günümüz dünyasında haber almak, fikir paylaşmak sanki görünmez bir duvara çarpıyor. Google’ın algoritmaları, sosyal medya sansürü ve Türkiye’deki son baskılar bunun açık örnekleri. Büyük şirketler ve hükümetler, teknolojiyi bir sopa gibi kullanıp bizi, özellikle öğrencileri ve emekçileri sessiz bırakıyor ya da izole ediyor.
Google’ın algoritmaları: görünmez bir patron
Google dediğin, günümüz dünyasında internetin kapı bekçisi. Neyi görüp neyi bulamayacağına o karar veriyor. Masum bir arama motoru mu? Hiç sanmıyorum! Alphabet, yani Google’ın çatı şirketi, sadece 2024’ün son çeyreğinde reklamlardan geçen yıla göre yüzde 12 artışla 96,47 milyar dolar kazanmış. Bu ne anlama geliyor? Daha çok reklam, daha çok tıklama, daha çok kâr. Peki, bu arada ne oluyor? İşçilerin haklarını savunan yazılar, sistemi eleştiren haberler arka sayfalara itiliyor. Birçok muhalif gazete, platform tamamen yok sayıldı ya da arka plana itildi, bu yüzden de okunma oranları azaldı. Hatırlayalım, daha geçtiğimiz günlerde sırf bu yüzden Gazete Duvar kapanmıştı.
Sosyal medyada sansür
Google’ın algoritmaları bir yandan bilgiye erişimi şekillendirirken, öte yandan sosyal medya platformları da ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir ağ gibi işliyor. Facebook, Instagram, X gibi platformlar, yüzeyde “özgür alanlar” gibi görünse de arka planda algoritmalar, içerik moderasyonu ve hükümet baskılarıyla dolu bir kontrol mekanizması var. X’in Türkiye’deki içerik kaldırma taleplerine uyum oranı da dikkat çekici. Platformun şeffaflık raporlarına bakarsak, 2024’te Türkiye’den gelen taleplerin yüzde 80’inden fazlası kabul edilmiş. Bu, hükümetin muhalif sesleri susturmak için X’i bir araç olarak kullandığını gösteriyor. Öte yandan bu sansür sadece hesap kapatmayla sınırlı değil. “Shadow banning” denen gölge yasaklar da yaygın. Paylaşımlarınız teknik olarak duruyor ama kimse görmüyor, etkileşim sıfırlanıyor. Böylece hem sesiniz kısılıyor hem de “sansür yok” diyerek işin içinden sıyrılıyorlar.
19 Mart’tan bugüne
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla Türkiye’de muhaliflere yönelik baskılar yeni bir evreye girdi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamasına göre protestolar sırasında 261 şüpheli hesap tespit edildi, 37 kişi gözaltına alındı ve X’te 700’den fazla muhalif hesap BTK talebiyle engellendi. Mart 2025’te gazeteciler, öğrenciler ve aktivistler dahil 2 bine yakın kişi gözaltına alınırken, İstanbul’da 268, Türkiye genelinde ise 301 kişi tutuklandı. Bunların arasında yoldaşımız Enes Karakaş da var. Selam olsun tüm bu zorbalığa direnenlere!
Ne yapmalı?
Baskı ve sansür karşısında dayanışma ağları bizleri bir araya getirerek güçlendirirken, bağımsız platformlar ve sesimizi paylaşmaya yardımcı olan alternatif kanallar ise bu birlikteliği görünür kılacaktır. Bu yapılar, merkezi kontrolün denetim mekanizmasını kırmak için oldukça işlevsel araçlar, bunun en güzel örneğini son günlerde boykotlarda görüyoruz. Ancak şunu unutmayalım, sanal dünya her şey değildir, dijital mücadele bir araçtır. Uzun bir zaman direnmemizi gerektiren bu mücadelemizi anlamlı kılacak olan, onu büyütecek olan da örgütlü birlikteliğimiz, fiziksel dayanışmamız ve üretimden gelen gücümüzdür.
Yorumlar kapalıdır.