Arpa boyu yol gitmek

Bir önceki yazımızda “2025’te enflasyon kontrol altına alındığında küçük küçük yapılacak faiz indirimlerine başlanmıştı. Şimdi faiz indirimleri ötelendi. Hatta bir sonraki faiz kararı artırım bile olabilir,” demiştik. Aylık toplantısında Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını yüzde 46’dan yüzde 49’a çıkardı. 19 Mart’ın maliyeti Şimşek ile özdeşleşen OVP’yi anlamsızlaştırdı. Ne enflasyon kontrol altına alınabildi ne de faiz. Geçen yıl yüzde 50 olan faiz bugün yüzde 49 seviyesinde. Tüm yıl “kararlılıkla uyguluyoruz” dedikleri program ile emekçinin ve emeklinin alım gücünü düşürmek dışında bir arpa boyu yol bile gidilemedi.

Yaratılan algı neydi? 2024 yılında önce emekçiler olarak dişimizi sıkacaktık; enflasyon kontrol altına alınacak, faizler yavaşça ve planlı düşürülüp 2025 yılında ekonominin büyümesi gerçekleşecek ve krediye ulaşım kolaylaşacaktı. Acı reçete diye ortaya koydukları ilaçların derde deva olmadığı gibi yan etkileriyle fazladan maliyet çıkardığı netleşti. Rejimin varlığını sürdürme çabasının ortaya çıkardığı ekonomik ve politik maliyet her geçen gün artsa ve içinde bulunduğu çoklu krizi derinleşse de rejimin acil ihtiyaçları her şeyin önünde. Şimdi OVP’nin çökmesi enflasyonu kontrol altına almak için katlanılan tüm maliyetleri heba ettiği gibi, emekçileri yüksek enflasyonla ve ekonomik durgunlukla baş başa bıraktı.

Mayıs 2023’ten beri söylediğimiz bir şey var: Şimşek “faiz lobisinin adamıydı” denilerek kenara atılabilir. Serbest ticarete darbe üstüne darbe indiren ABD’nin yeni ekonomi politikaları varken klasik tarzda uygulanmaya çalışılan bir IMF programının (OVP) işlevsizleşmesi beklenen bir durum olur. Bu durum sadece dünya ekonomisindeki eksen değişikliği ile açıklanamaz elbette, kitlelerin programa gösterdikleri tepki ve ona karşı seferber olmaları, programı gerçek anlamda geçersiz kılar. Bu kapsamda bir ayı aşkın süredir seferberlik halinde olan kitlelerin demokratik taleplerinin yanında enflasyon ve ekonomik durgunluk dışında hiçbir vaadi kalmamış bu saldırının karşısında ekonomik taleplerle de seferber olmak, hatta sendikalar eliyle bu taleplerin merkeze taşınması çok kritik.

Unutulmaması ve altının çizilmesi gereken bir nokta da şu: Şimşek’in hâlâ ekonominin dümeninde olmasının en büyük sebebi, ona en başından beri destek veren ana muhalefetin güven oyudur. Şimşek’in programının işlememesi ve alım gücü düşen kitleler arasındaki hoşnutsuzluğunun artması sonucunda yavaş yavaş eleştiriler CHP tarafından da gelmeye başladı. 19 Mart sonrası ise çok sertleşti. Ama ana sorun şu ki CHP, Şimşek’in ve onun temsil ettiği ekonomi politikalarının karşısına kendi programıyla çıkamıyor. Bir sermaye partisi olarak CHP’nin dünyadaki yeni ekonomik konjonktüre uyum sağlaması ve Türkiye’deki sermayenin acil ihtiyaçlarına çözüm üretecek alternatif bir program ile kendini gösterebilmesi çok zor.

Trump tarifeleriyle Çin’e uygulanan büyük vergiler nedeniyle Türkiye’nin ihraç ürünlerinin dünya pazarında daha fazla talep görme olasılığı Şimşek ve ekibinin rüyalarını süslese de şimdilik bunun altının boş olduğunu söylemek gerekiyor. Ama bu başka bir yazının konusu. Tüm köhneliğiyle hâlâ alternatif üretmeye çalışanın Şimşek ve ekibinin olması, işçilerin kendi alternatif programlarıyla sahneye çıkamamış olmasındandır. Bu 1 Mayıs sürecinin ve sonrasının tüm işçi konfederasyonlarının acil talepler ekseninde bir araya gelerek hareket etmeye başlaması için bir dönüm noktası olabilmesi, ekonomik inisiyatifin IMF temsilcisi Şimşek yerine emekçilere geçmesi için çok önemli fırsattır.

Yorumlar kapalıdır.