1 Mayıs afişlerinde görmediklerimiz

1 Mayıs’a giderken kent meydanları yine birçok 1 Mayıs afişi ile donatıldı. Heyecan verici afişler olduğunu söyleyebiliriz kolayca. 19 Mart’ın ardından gelen eylemliliklerin etkisi hala sürerken 1 Mayıs’ın ne kadar önemli bir fırsat olduğu herkes tarafından kabul görüyor. Üniversite öğrencileri Öğrenci Temsilcileri Konseylerinde (ÖTK) ve yerel komitelerinde 1 Mayıs tutumlarını tartışmayı sürdürüyorlar. Fakat görünen o ki 1 Mayıs’a dair tartışmaların seyri afişlere de kendi rengini vermiş durumda: Kısır denebilecek ve 1 Mayıs’ın esas anlamını gölgede bırakmaya aday bir “Meydan” vurgusu.

1 Mayıs’ın anlamının ne olduğu herkes tarafından tartışmaya açılabilir elbette. Fakat tarihsel bir hafıza var ki o da bize 1 Mayıs’ın emekçilerin günü olduğunu söylemekte. Fakat hem sosyal medyada hem de sokaklardaki afişlerde gördüğümüz üzere emekçilerin ihtiyaçları ve taleplerinden bahsedilen afişlere/çağrılara rastlamak neredeyse imkansız. Emekçilerin rejimden kopuş perspektifinde seferber olması için, işçi-emekçi hükümeti için mücadeleye çağrı yapan bir politik hattın inşası acil bir görevken ve demokratik seferberliğin öncüleri olan üniversite öğrencilerini de bu hattın inşası için seferber etme fırsatı varken bütün yakıcı sorunları unutup meydan tartışmasını öne çıkarmak en hafif tabiriyle mücadeleye atılan geniş kitlelerin kafasında ciddi bir odak kaymasına sebep oluyor.

Emekçi halkın her geçen gün daha fazla içine sürüklendiği ekonomik kriz, deprem sorunu ve konut hakkı, vergi adaletsizliğine karşı servet vergisi ve KYK burslarının arttırılması gibi yakıcı ekonomik taleplere yer vermektense kendinde bir amaç haline gelen Taksim ısrarı mücadelenin yarınına ne katacağı konusunda tartışılmayı bekliyor. Taksim’in miting ve eylemlere kapalı olması gibi antidemokratik uygulamalarla ayakta duran rejime karşı demokratik talepleri örgütlemek yerine sadece antidemokratik uygulamaların görüngüsüyle savaşan bu anlayışın mücadeleye geçmiş ve geçmeye hazırlanan geniş kitlelere katabileceği bir perspektif maalesef ki bulunmuyor.

Özellikle öğrenci gençlik içerisinde yankılanan bu çağrılar, çağrıları yapan toplamların öğrenci gençliğin yurt sorunu gibi acil, okullar içerisinde temsil haklarının yok sayılması gibi önemli konulardaki sessizliğini de düşününce bir yere oturuyor. Bugün Taksim’i emekçilere ve gençliğe açmayı vaat eden bu kutup esasında Taksim’i açacak olan kitle seferberliklerini örgütleyecek taleplere duyarsız, bu talepleri merkeze alacak özörgütleri inşa edecek politik kabiliyetten ise programları gereği uzaklar.

Emekçilerin de öğrencilerin de ihtiyacı olan şey onlar adına en “iyisini” düşüneceği, onlar adına en “cesur” şekilde eyleyeceği iddiasıyla davranan ve onlardan kopuk halde hareket etmekte bir beis görmeyen kerameti kendinden menkul “öncü”ler değil; mücadele örgütlerini inşa ederken taleplerini dikkate alacak ve mesafesini kendilerinden öğrenmeyi de deneyimlerini onlara aktarmayı da mümkün kılma gayretiyle tayin edecek mücadele arkadaşlarıdır.

Yorumlar kapalıdır.