Kamu emekçilerinin TİS süreci başladı

600 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşme sürecinin ardından, kamu emekçilerinin 2026–2027 yıllarını kapsayacak olan 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci başladı. Kamu işçilerinin toplu sözleşme sürecinde AKP hükümetinin sergilediği tavır kamu emekçilerinin toplu sözleşme sürecinin nasıl sonuçlanacağına dair de ipuçları verdi. Kamu işçilerinin toplu sözleşme süreci hükümet temsilcileri tarafından 7 ay bilinçli olarak geciktirildi. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay sık sık açıklama yaparak hükümet temsilcilerinin bu süreci uzatmak için neler yaptığını belirtti. Ancak nihayetinde kamu işçileri için çok da iyi sayılmayacak bir sözleşmeye imza attı taraflar. Her ne kadar Türk-İş ve Hak-İş temsilcileri ara ara yüksek perdeden tehditkâr açıklamalar yapsalar da son tahlilde bürokratik yapıları nedeniyle anlaşmaya imza attılar.

Kamu işçilerinin yapmış oldukları görüşmeleri “toplu sözleşme” süreci olarak adlandırabiliyoruz. Zira kamu işçilerinin ve sendikalarının anlaşmazlık durumunda grev yapma hakları -Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla engellenmeye çalışılsa da- bulunmaktaydı. Nitekim Türk-İş 500’ü aşkın işyerinde grev kararı almış ve bazı işyerlerine grev kararlarını asmıştı. Ancak 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları kanununa göre toplu sözleşme sürecinde kamu emekçilerinin grev hakları yok. Bu da sürdürülen sürecin bir tiyatro oyununun ötesine geçememesine neden olmakta. Kamu emekçilerini, 8. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde maalesef hükümet yanlısı sarı sendika Memur-Sen temsil ediyor. Memur-Sen daha önceki toplu sözleşme süreçlerinde önce talepler ortaya atıp sonra arka kapılarda gizlice hükümetin önerdiği sözleşme metnini imzalamıştı. Bu sefer de sürecin benzer şekilde sürdürülmeye çalışılacağını tahmin etmek zor değil.

Buna karşı KESK, son bir aydır tüm illerde basın açıklamaları ve farklı eylem biçimleri ile kamu emekçilerinin gerçek taleplerini dile getirmeye çalışıyor. Buna mukabil görüşmelerin başladığı 1 Ağustos tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde alternatif bir TİS masası kurarak sürece müdahale etmeye çalışıyor. Kurulan alternatif TİS masasında şu taleplerin dile getirildiği görülüyor:

Özgür bir toplu sözleşme için grevli toplu sözleşme hakkı, anayasal güvence altına alınmalıdır. Hiçbir kamu emekçisinin maaşı yoksulluk sınırı altında kalmamalıdır. En düşük kamu emekçisi maaşının temmuz ayı itibarıyla yoksulluk sınırı olan 85 bin TL’nin üzerine çıkarılmalıdır. Ocak 2026 itibarıyla en düşük kamu emekçisi maaşı 100 bin TL üzerine çıkarılmalıdır. Ücretli, vekil, taşeron ya da sözleşmeli, adı ne olursa olsun güvencesiz istihdama son verilmelidir. Tüm kamu emekçileri güvenceli-kadrolu istihdam edilmelidir. Vergi adaleti sağlanmalı; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Gelir Vergisi 1. dilim oranı yüzde 15’ten yüzde 10’a düşürülmeli, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerden kesilen Gelir Vergisi bu oranda (yüzde 10) sabitlenmelidir. Mülakat kaldırılmalıdır. KHK ile işten atılan tüm kamu emekçileri işe iade edilmelidir.

Bu talepler, kamu emekçilerinin gerçek talepleridir. Ancak maalesef KESK’in sınırlı gücü bu taleplerin hükümet tarafından kabul edilebilme ihtimalini azaltmakta. Ancak yukarıda sıralanan talepler üzerinden kamu emekçilerinin birleşik bir mücadele yürütmesi ile gerçek bir TİS masası kurulabilecektir.

Yorumlar kapalıdır.