Son zamanlarda Sırbistan, emek ve öğrenci mücadelesinde hareketli günlere sahne oluyor. 2024 Kasım’ında Novi Sad’daki tren istasyonunda tavan çökmesi sonucu 16 kişinin yaşamını yitirmesi nedeniyle, on ayı aşkın süredir başını öğrenci hareketinin çektiği kitlesel protestolar düzenleniyor. Restorasyon sırasındaki yolsuzlukların sonucu olan facia, Sırbistan halkının sağcı Aleksandar Vučić hükümetinin yolsuzluklarına, yoksulluğa ve güvencesizliğe karşı biriken öfkesinin ifadesi oldu. Fakülte işgalleri, yol kapatma eylemleri ve yürüyüşlerle aylarca süren protestolar, çeşitli sektörlerde grevlerle ve öğrencilerin çağrısıyla 24 Ocak genel greviyle desteklendi. 16 Ağustos’ta protestocular Vučić’in partisi SNS (Sırp İlerleme Partisi) binasını ateşe verdi. Ocak ayında Başbakan Miloš Vučević istifa etti ancak kitleler göstermelik istifaları yeterli bulmuyor. Tren istasyonu renovasyonuna harcanan 55 milyon avroluk belgelerin halka açılmasını, felaketle ilişkili tüm sorumluların hesap vermesini ve protestoculara yönelik şiddetin son bulmasını talep etmeyi sürdürüyorlar.
Fransa’da temmuz ayında ortaya çıkan Bloquons tout (Her Şeyi Durduralım) hareketi, Fransa Başbakanı François Bayrou’nun açıkladığı kemer sıkma politikalarına karşı 10 Eylül’de hayatı durdurma çağrısı yapmıştı. 2026 bütçesi için 44 milyar avroluk kesinti açıklayan Bayrou hükümetinin planları arasında 2 resmi tatili iptal etmek, sağlık hizmetlerine ayrılan bütçeyi azaltmak, emekli maaşlarını artırmamak gibi saldırılar var. Hareket, sosyal medya üzerinden “10 Eylül’de satın almayacağız, tüketmeyeceğiz, çalışmayacağız” mesajını yayımladı. Bazı sol-sosyalist partilerin de destek verdiği çağrı sonucunda 10 Eylül günü ülke genelinde kitlesel eylemler düzenlendi. Hareketin kendini apolitik olarak tanımlamasına rağmen krizin faturasını ödemeyi reddeden hareket aslında politik bir mücadeleyi işaret ediyor. Bir yandan sendikalar da açıklanan 2026 bütçe kesintisi nedeniyle eylülün ilk haftaları için grev duyurusu yapmıştı. Emekçilerin taleplerinin karşılık bulması için hareketin grevlerle birleşmesi gerektiği ortada.
İspanya’nın başkenti Madrid’de 15 Temmuz’da greve çıkıp yaygın orman yangınları nedeniyle greve ara veren orman itfaiyecileri, tekrar süresiz grev ilan etti. İtfaiyecilerin talepleri iş sağlığı ve güvenliği koşullarının iyileştirilmesi ve ücretlerin artırılması gibi çok temel talepler. Bu yıl İspanya’daki yangınlarda 400 bin hektardan fazla alan yandı, çok sayıda insan evini ve arazisini kaybetti, sayısız hayvan ve dört itfaiyeci hayatını kaybetti. Hükümetin yangınla mücadelesini ve iklim krizine hazırlıksız oluşunu eleştiren kitlesel protestolar da düzenlendi. İspanya’da itfaiyecilerin grevi ve yangınlar, emek mücadelesi ile ekolojik mücadelenin el ele gitmesi gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Kâr hırsının neden olduğu “facia”ların ve iklim krizinin bedelini emekçiler ödüyor. Kapitalist hükümetler krizin faturasını emekçilere kesmeye çalışıyor. Yaşananların Türkiye’deki Çorlu tren kazasından, Grand Kartal Otel yangınından, tedbirsizlik ve hazırlıksızlık nedeniyle her yıl daha da fazla kontrolden çıkan orman yangınlarından ve Tek Adam rejiminin emek düşmanı saldırılarından pek farkı yok. Dünya işçi sınıfıyla dertlerimiz, taleplerimiz, mücadelemiz yine aynı. Burjuvaziden bağımsız, emekten yana bir alternatif de yine tek çıkış olmayı sürdürüyor.
Yorumlar kapalıdır.