Ekonomik saldırı derinleşirken
Gazetemizin üzerinde sıkça durduğu asgari ücret gündeminde 2026 yılı için sona geliniyor. Birkaç haftaya komisyon sonuçlanacak ve önümüzdeki yılın asgari ücreti belirlenecek. İşçi sendikalarının (Türk-İş) tepki gösterip katılmadığı komisyonda muhtemelen işveren sendikası ve hükümet kararı verecek.
AKP, iktidara geldiği 2002 yılından beri neoliberal bir hükümetti. Tek Adam rejimi bu emek düşmanı karakteri derinleştirdi. Bütün politikaları işçi sınıfının tarihsel ve konjonktürel kazanımlarını tırpanlamak; sermayeye güvence sağlamaktı. Özelleştirmeler, sendikasızlaştırma, esnek çalışma rejiminin bina edilmesi, güvencesizlik… Bunlar son 23 yılda çalışma hayatında norm halini aldı. Ancak son birkaç yıldır, Şimşek Programı’nın devreye girmesiyle sermayenin saldırısı yeni bir boyut kazandı. Emekçiler ücretlerin baskılanmasıyla derin bir yoksullaşma girdabının içine girdi.
2024 yılında enflasyon yüzde 45 civarında gerçekleşmesine rağmen asgari ücrete yapılan zam yüzde 30 civarında kalmıştı. Yani asgari ücret, onunla satın alınabilen şeyler kadar zamlanmamıştı. Kira, gıda, ulaşım kalemlerindeki artışlar alım gücünü aşağı çekmeye devam etti. Türk-İş’in verilerine göre ekim ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 28 bin liranın üzerinde. Yapılacak olan zamla birlikte asgari ücret açlık sınırının altında kalacağa benziyor. Bunu bir de, nüfusun yüzde 70’inin asgari ücret ve civarında maaş aldığını düşünerek ele alalım.
Asgari ücretin baskılanarak genel ücret haline gelmesi elbette tesadüfen olmadı. Bu, bir dizi bilinçli politikanın parçası. Bu politika bütünü asgari ücreti baskılarken doğrudan ve dolaylı olarak diğer ücretleri de eritiyor. Örneğin en düşük emekli maaşı 10 yıl önce asgari ücret düzeyinde iken, artık üçte ikisine tekabül ediyor. Başka bir ifade ile, bir emekli maaşı açlık sınırının yaklaşık yarısına denk geliyor. Kıdem tavanının baskılanması ve vergi dilimine giren çalışan oranındaki artış, saldırının diğer boyutlarını gösteriyor. Derinleşen ekonomik saldırı programı ücretli çalışanları asgari ücret düzeyine; asgari ücreti de açlık sınırına hapsetmeyi hedefliyor.
Bu tablo içerisinde, önümüzdeki yıl ücret mücadelesinin emekçiler nezdinde başat gündemlerden biri olacağını söylemek gerekir. Emekçilerin yoksulluk girdabından kurtulması için mücadeleye girişmekten başka yolu yok. Bunun için ücretleri artırmak gerek ancak bu, tek başına yetmez. Yukarıda ifade edildiği gibi sermayenin ve onun hükümetinin saldırı programı çok bütüncül; buna karşın emekçilerin programı da bütüncül olmalı. Acil olarak tüm ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkmalı ve 3 ayda bir gerçek enflasyon oranında zam yapılmalı. Vergi, çalışanlardan değil sermayeden alınmalı. Bu taleplerin gerçekleşmesi içinse emekçiler sendikalarıyla seferber olmalı, sermayeden bağımsız bir siyasi hat inşa etmeli.
Yorumlar kapalıdır.