4 Şubat’ta ülke çapında iş bırakma eylemi gerçekleşti

4 Şubat günü Türkiye genelinde TEKEL işçileri ile dayanışma amacı ile bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirildi.

Dayanışma grevinin yasalarca engellendiği ve sendika bürokratlarının da genel greve yanaşmadığı bir dönemde, işçi sınıfının mücadele halinde olan sektörlerinin zorlaması ile ilan ettirdikleri bu grev, koşullar içerisinde oldukça anlamlıdır.

İstanbul’da grev

İstanbul’da grev dolayısı ile direnişlerini sürdüren İtfaiye işçileri, Esenyurt Belediye işçileri ve Sinter işçilerinin yanı sıra binlerce emekçinin de katıldığı bir miting gerçekleştirildi. Mitinge özellikle Belediye-İş sendikası yoğun bir katılım sağladı.

İstanbul’da Edirnekapı ve Eminönü’nden kalkan yürüyüş kolları Saraçhane’de birleşti ve miting burada gerçekleşti. Kürsüden yapılan konuşmalarda TEKEL işçileri selamlanırken hükümetin tavrını değiştirmek zorunda olduğu vurgulandı. Mücadele bugün ile beraber daha da büyüyecektir dendi.

Mitinge katılan emekçiler içerisinde, “Patronlara karşı her daim bir arada olmak görevimiz. Biz her greve, her eyleme katılırız.” diyen emekçiler de, “Hayatımda ilk kez grev yapıyorum, ilk önce korktum ama bunu yapmak zorundayız, sıra bize geldi bile” diyen emekçiler de vardı. Miting süresinde “Tekel işçisi direnişin simgesi”, “Esenyurt/Tekel/İtfaiye işçisi onurumuzdur”, “Zam zulüm işkence işte AKP”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” gibi sloganlar ise öne çıkan sloganlar haline geldi.

İşçilerin cesaretleri ve bürokrasi engelini aşma çabaları sınıf dayanışması ve sınıfın birliği açısından çok büyük bir önem taşıyor. Ayrıca direnişçi işçilerin bu vesile ile bir araya gelebilmesi ve mücadelelerin birleştirilmesi için her şeye rağmen bir olanak oluşturmuş oldu. Ancak yine de bürokrasinin üretimden gelen gücü kullanmaktan anladığı maalesef ki gerçek anlamda bir genel grev yapmak olmadı. Yapılanlar bir günlük iş bırakma eylemi olarak nitelenirken, sendikaların örgütlü oldukları pek çok iş yerlerinde dahi iş bırakılamadı. Sendika bürokrasisi patronların tehditlerine karşı işçilerin arkasında durmayarak, eylemin gerçek anlamda bir greve dönüşmesinin önündeki en büyük engel oldu.

Grevin gücünü yitirmesinde başka etmenler de rol oynadı. Örneğin grev öncesinde Hava-iş Genel Başkanı Atilla Ayçin etkili bir greve gidileceğini ve uçakların indirilip kaldırılmayacağını açıklamış olsa da, hava yollarında etkili bir iş bırakma gerçekleşemedi. Sonuç olarak da, Hava-iş gibi mevzilerin iş bırak(a)maması TEKEL işçisinin kazanmasını sağlayacak sınıf mücadelesi şartlarının daha da olgunlaşmasını engellemiştir diyebiliriz.

Bunun dışında sendikalı işçilerin iş bıraktığı pek çok iş yerinde ise, işçiler iş bırakmanın yaygınlaşabilmesi için iş yerlerinin önünde bulunarak diğer arkadaşlarını ikna etmek gibi yöntemlere başvurmadılar. Bu gibi örnekler de greve ne denli hazırlıksız girildiğinin bir göstergesi idi.

4 Şubat günündeki tüm eksikliklere rağmen işçi ve emekçiler, grevi ilan ettirerek bürokrasiyi karşılarına alıp ona geri adım attırabileceklerini göstermiş oldular. Bu adım direnen tüm emekçilerin mücadelelerinin ortak olduğunu ve direnen emekçilerin yalnız olmadığını göstermiş oldu. Her ne kadar sonuçları itibarı ile burjuvaziyi rahatsız etmemiş bir grev girişimi olmuş olsa da, grevlerine katılan emekçiler, yarına dair umut olmaya devam ediyorlar.

Esas mücadele ise şimdi başlıyor. Direniş halindeki emekçiler, hükümetin taviz vermekten uzak yaklaşımı ve de sendika bürokrasisinin engelleyici niteliği gibi belalar ile boğuşmaktalar. Bugünkü görevimiz ise, dünkünden daha da güçlü bir şekilde onları yalnız bırakmamak ve mücadeleyi birleştirebilmek için gerekli ağları örmek.

Yazan: İşçi Cephesi, 6 Şubat 2010

Yorumlar kapalıdır.