Tek celsede tecavüz aklanır!

Geçtiğimiz ay yine bu sayfada “tecavüzcüler neden korunur?” diye sormuştuk. Zira Türkiye’nin gündemine Ensar Vakfı’ndaki 45 çocuğa cinsel şiddet haberi düştüğünden beri medyadan hükümete, yargıdan kurumlara kadar her yerde Ensar Vakfı’nı koruyan tutumlar beyan edilmişti ve de edilmeye devam ediyor. İşte bu sebeple bu ay da tecavüzcüler nasıl korunuyor sorusunu tartışmak istiyoruz.

Neden mi? Çünkü Karaman’da Türk hukuk tarihinin belki de en hızlı sonuçlanan ceza davası görüldü. Baroların ‘soruşturma genişletilsin’ talebini reddeden mahkeme davayı bir günde bitirdi. Karaman’da en az 10 erkek öğrenciye ‘cinsel istismarda’ bulunan ve Ensar Vakfı’yla bağlantısını itiraf eden tecavüzcü öğretmen Muharrem Büyüktürk’e 508 yıl ceza verildi.

Yargı, siyaset, bürokrasi üçgeninin iç içe geçtiği çok katmanlı bir davanın bu kadar hızlı bitirilmesini hızlı bir adalet arayışı olarak okumak besbelli safdillik olacaktır. Zira Karaman’da istismarın yaşandığı evleri kiralayan Vakfın ve denetleme görevini yerine getirmeyen devletin sorumluluğu es geçilerek her şey “sapık bir öğretmen”e yüklendi. Kurum görevlileri durumdan haberdar mıydı? Çocukların daha önce kurum yetkililerine şikâyetleri olmuş muydu? Vakıf çalışanları durumu bilmelerine rağmen sessiz mi kalmışlardı? Vakfın diğer şubelerinde benzer olaylar yaşanmış mıydı? Bu sorular hiç sorulmadı. Mahkeme, öğretmen Muharrem Büyüktürk’ün görev yaptığı Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu faaliyetlerini, Kayseri ve Çanakkale gezilerini soruşturma gereği duymadı.

Dahası, Ensar Vakfı ve KAİMDER’in haklarında ayrı bir soruşturma sürmesi ve şüpheli konumda olmalarına rağmen ‘mağdur’ olarak davaya müdahil edildiler. Oysa mahkeme Ensar Vakfı ve KAİMDER hakkında süren soruşturmayı tecavüzcü Muharrem Büyüktürk’ün yargılandığı dosya ile birleştirebilirdi. Bu da gerçekten istismarın boyutlarının nereye vardığını görmemizi sağlayabilirdi. Vali Murat Koca ve İl Milli Eğitim Müdürü Asım Sultanoğlu ile bazı kamu görevlilerinin kaçak yurtlar konusunda görevi ihmalden soruşturulmalarına dönük bir yargı girişimi olmaması da ayrıca manidar.

Dahası, dosyaya giren çocuk sayısı 10. Ancak 45 çocuğun cinsel istismara uğradığı iddiaları var. Savcılığın ve mahkemenin olayın üstüne gitmemesi, 10’dan daha fazla çocuk olduğu gerçeğini bir kez daha göstermiş oldu. Büyüktürk’ün Karaman öncesi İstanbul’da Enderun Vakfı ile yürüttüğü çalışmalar ve sonrasında Diyarbakır’da yaptıkları, Timetürk ve Yedi iklim dergisinde kimlerle nasıl çalışmalar yaptığı araştırılmadı. Aslında araştırılması için MHP ve HDP’nin Meclis’te verdiği önergelerde oy çokluğu sağlandı. Fakat ikinci oylamada önerge AK Partililerin takviye oylarıyla reddedildi.

Sonuç olarak

Ensaf Vakfı ve çevresinde kümelenmiş din eğitimi veren tüm vakıflar, Aile Bakanlığınca dağıtılan ruhsatlarla her mahallede açılan “merdiven altı kuran kursları” ve yasak olmasına rağmen müsamaha gösterilen yatılı yurtlar, aslında yıllardır izlenen bir stratejinin önemli sonuçları. Erdoğan ve AKP’nin 15 yıla gelen iktidarında dindar nesillerin inşası için attığı adımlar malum: MEB’in 4+4+4 eğitim sisteminin hayata geçirilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı ve Aile Bakanlığı’nda ortak yürütülen, dindar nesil yetiştirilmesi kapsamında ortak amaçları “Gençlerimizin ve çocuklarımızın ahlaklı, kültürlü bir nesil olarak yetiştirilmesine gönüllü hizmet” eden yüzlerce dernek, vakıf, tarikat evleri Hükümet tarafından desteklendi. Bu yüzden tecavüzcülerin korunması Karaman dosyasıyla başlamadı ve onunla da bitmez. Çocuk istismarını ülke çapında ‘kol kırılır yen içinde kalır’ haline getiren, ‘babasıdır yapar’ diyen anlayış AKP’nin dindar nesiller projesi ve yaratılan biat kültürüdür. Ensar Vakfı’nın yanında yer alan tüm medya, gazeteciler, milletvekilleri suça ortak olmakta ve tecavüzü teşvik etmektedirler.

Yorumlar kapalıdır.