Halep düşerken

Halep’te aylardır süren kuşatmanın ardından, 15 Kasım’dan itibaren rejim ve müttefiklerinin bugüne kadarki en yoğun saldırı dalgası başladı. Aralıksız süren hava saldırıları, varil bombaları ve top atışları desteğiyle ilerleyen Suriye ordusu, Hizbullah ve İran’a bağlı milisler şu ana kadar muhaliflerin kontrolü altındaki Doğu Halep’in üçte ikisini ele geçirmeyi başardı. Şehrin tamamının ele geçirilmesi ise artık an meselesi.

15 Kasım’dan bu yana devam eden yoğun saldırılarda yüzlerce sivil katledildi, şehirde kalan son hastaneler ve okullar yok edildi, hasar görmemiş bina neredeyse kalmadı. Yiyecek ve yakıtın tükendiği kuşatma altındaki bölgelerden yaklaşık 50 bin kişi şehrin YPG’nin ve rejimin kontrolü altındaki bölgelerine sığındı. Öte yandan, muhaliflerin top atışlarıyla düzenlediği saldırılar sonucunda, şehrin batı bölgesinde yaklaşık 70 sivil hayatını kaybetti.

Rejimin ve Rusya’nın saldırıları Halep’le sınırlı değildi. İdlib’de gerçekleştirilen hava saldırılarında 70’ten fazla sivil yaşamını yitirirken, Şam kırsalında rejim güçlerinin yeni bölgeleri kendi kontrol etmesinin ardından yaklaşık 2000 kişi Fetih Ordusu’nun kontrolü altındaki İdlib’e gönderildi. Geçtiğimiz hafta, muhaliflerin kontrolü altındaki çeşitli bölgelerde (Şam ve İdlib kırsalı, Sakba) gerçekleştirilen eylemlerde Halep halkıyla dayanışma ve silahlı muhalefetin tek bir çatı altında birleşmesi talepleri yükseltildi. İdlib merkezinde gerçekleşen eyleme ise, radikal İslamcılar tarafından saldırıldı. İdlib’de El Nusra Cephesi’nin (şimdiki adı Şam Fetih Cephesi) gerici uygulamalarına ve aktivistlere dönük baskılarına karşı aylarca süren eylemler gerçekleşmiş ve El Nusra Cephesi’nin bürosu ateşe verilmişti.

Suriye’de 21. yüzyılın en büyük insanlık dramı yaşanıyor. Bu soğuk kanlı katliam ve kıyım politikaları Esad rejimi, Rusya ve İran tarafından; BM, ABD, AB gibi emperyalist güçlerin ve Türkiye, Suudi Arabistan gibi gerici bölgesel güçlerin gözetiminde gerçekleştiriliyor. Diktatörlüğe karşı ayaklanan Suriye halkının özgürlük mücadelesini kendi gerici, yayılmacı emellerine alet etmeye çalışan Erdoğan ve AKP hükümeti, yıllarca Esad zulmünden söz ettikten sonra, şimdi Putin’in Fırat Kalkanı operasyonuna icazet vermesi karşılığında Halep’teki katliam karşısında üç maymunu oynuyor. AB ile varılan anlaşmanın ardından, sınırlarını Suriyeli mültecilere tamamen kapatan Erdoğan rejimi, Türkiye’de hukuki haklarını tanımadığı üç milyon Suriyeli mülteciyi AB’ye karşı bir şantaj malzemesi olarak kullanmaktan da çekinmiyor.

Son dört yılın en büyük askeri kazanımlarını elde eden Esad rejiminin ilerleyişi Suriye’de savaşın son bulmasını ve Suriye halkının yaşadığı korkunç trajedinin sonlanmasını sağlamayacak. Tersine, rejimin ilerleyişi yeni bir mülteci dalgasına ve radikal İslamcıların güçlenmesine neden olacak. Suriye’de savaşın son bulması için öncelikle, Rusya’nın, rejimin ve müttefiklerinin bugüne kadar yüz binlerce insanın ölümüne neden olan saldırılarının son bulması, NATO’nun ve bölgesel gerici güçlerin Suriye’den elini çekmesi ve radikal İslamcıların ülkeden temizlenmesi gerekiyor. Bunun için, 2011’de özgürlük ve sosyal adalet için ayaklanan Suriye halkının her zamankinden fazla uluslararası dayanışmaya ihtiyacı var.

Yorumlar kapalıdır.