Nazım’ın vatandaşlığı neyi ifade ediyor?

“Nazım Hikmet’i de tekrar vatandaş yapmak bize düştü” buyurdu Tayyip Erdoğan, lütufkârca.

Öyle olsun, ancak ardından eklemeliydi, “İade-i itibar düşünmüyoruz, hakkındaki davaların haksız olduğunu söylemiyoruz, zinhar özür dilemiyoruz” çünkü gerçek budur. Nazım Hikmet’i tekrar vatandaş yapacak olan kararname, ne vatandaşlıktan çıkarılmasını ne de yargılandığı on bir davadan herhangi birini haksız ilan etmiyor. Durum böyle olunca onun gibi vatandaşlıktan çıkarılan binlerce insana karşı da hiçbir sorumluluk kabul edilmemiş oluyor. Yani söz konusu olan kişiye özel bir affetme olayıdır.

“Gerekirse mezarını da getiririz” diye sürdürdü konuşmasını Tayyip Erdoğan, şiir konusunda sık sık gaf yaptığı için bu kadar ince düşünmesini beklemiyoruz ama Nazım Hikmet okusaydı belki bir hicviyesinde mezar soyguncularından nasıl bahsettiğini görürdü…

Evet, bu düpedüz mezar soygunculuğudur!

Nazım’ın kemiklerinden siyasi rant elde etmektir. Onun Vasiyet isimli şiirindeki tevazu acizlikten değildir, tersine bu şiir büyük bir hayat yaşayanlar için, mezar taşlarının ne kadar önemsiz olduğunu anlatır. Nazım Hikmet’in, dilimizin en büyük şairinin anısına saygı göstermek, AKP’nin taşra kurnazlığını alkışlamak değildir.

“Bir ülkenin türkülerini yazanlar onun kanunlarını yapanlardan güçlüdür.” Gerçekten de Nazım Hikmet’in şiirleri bu toprağın mücadele türküleri olmuştur. Vaktiyle devletin ondan bunca korkmasının sebebi budur ve aynı nedenle bizler için, bu ülkenin emekçileri için onun kıymeti hiçbir kanunla, hiçbir kararnameyle azalmamıştır. Bugün Nazım Hikmet’in vatandaşlığının iade edilmesini hepimiz isteriz, ancak bu olması gerektiği gibi yapılmalı ve tıpkı Nazım Hikmet gibi ülkesinden sürgün edilen diğer insanları da kapsamalıdır.

Yazan: Şefik Sandıkçı (25 Ocak 2009)

Yorumlar kapalıdır.