Ahmet ve Uğur Kaymaz neden öldürüldü?

Geçtiğimiz günlerde Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın polis ateşi sonucu öldürülmesiyle ilgili 4 polisin “meşru müdafaadan” beraat kararını onadı. Peki, neydi herkesin hafızasına yargısız infaz diye kazınan bu olay?

Yargısız infaz

21 Kasım 2004’te “meçhul” biri tarafından polise Turgut Özal Mahallesi’ndeki bir evde eyleme hazırlanan teröristlerin bulunduğu ihbarı yapıldı. Polis savcılığı aranarak evde arama yapılması için sözlü (!) izin aldı. Evin etrafını saran polisler, 31 yaşındaki kamyon şoförü Ahmet Kaymaz ve oğluna, ayaklarında terlikle dışarı çıkarken ateş açtı. Kimi kaynaklar babaya 4, oğluna 9 kurşun, kimileri de Uğur’un sırtına 9, göğsüne 4, babasına ise 8 kurşun isabet etti diye yazdı.

Mardin Valiliği resmi basın açıklamasında “İki terörist ölü olarak ele geçirildi.” dedi. Polisin “yanlış ihbar ve istihbarat üzerine yargısız infaz yaptığı” iddiası yaygınlaşınca, Mehmet Karaca, Yaşefettin Açıksöz, Seydi Ahmet Töngel ve Salih Ayaz adlı 4 polis hakkında Mardin Ağır Ceza Mahkemesi’nde “meşru müdafaa sınırlarını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek”ten 12’şer yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Dava, sanıklar duruşmaya gelmeyecek olmalarına rağmen -21 Şubat 2005’teki ilk duruşmada, sanık polislerin görev yaptıkları illerde ifade vermeleri kararlaştırıldı- güvenlik gerekçesiyle Eskişehir Ağır Ceza’ya gönderildi.

Çatışıldı mı ki müdafaa meşru olsun?

Duruşmalarda polis avukatları, Uğur Kaymaz’ın 12 yaşında olmadığını ispatlamaya çalıştı: Uğur’un bıyıkları terlemiş, koltukaltında tüyler çıkmıştı. Ancak bu iddia Adli Tıp raporlarıyla yalanlandı. Olayla ilgili inceleme yapan TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyeleri ise çatışma izi göremediklerini rapor etti. Yargılama sürecinde, oğlunu ve kocasını kaybeden Makbule Kaymaz hakkında örgüt üyeliği suçlaması yapıldı. Diyarbakır Başsavcılığı ise Makbule Kaymaz için takipsizlik kararı verdi.

İnsan hakları ama ezenin mi ezilenin mi?

Şimdi, bu iki insan neden öldürüldü? Milletvekili veya mal mülk sahibi bir işadamı olsaydılar ve evleri ihbar edilseydi yine cinayet mi olacaktı? Katiyen hayır! Bu yüzden burada meseleye sadece insan hakları ihlali olarak bakmak yanlıştır. Çünkü sınıflı toplumda ezen ve ezilen insanın hakları farklıdır. Nitekim ezilen bir Kürt olarak Ahmet Kaymaz ve oğluna düşen, yargılı-yargısız bir infaz oldu. Ezenlerin yanında yer alan polisler korundu, kollandı: Eskişehir Ağır Ceza, 14. duruşmada polislerin meşru müdafaada bulunduğu gerekçesiyle beraat kararı verdi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi de mahkeme kararını oybirliğiyle onadı. Karara hiçbir Yargıtay hâkimi muhalefet etmedi. Dava şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidecek.

Yazan: Salih Şimşek (30 Haziran 2009)

Yorumlar kapalıdır.