Arttı Arttı kontenjanlar arttı! Peki ya diğerleri?

YÖK Genel Kurulu 11 onay 9 retle üniversitelerde kontenjan artışını onayladı. Böylece üniversitelerde kontenjanlar yüzde 15 arttı.

Peki, nedir bu kontenjan artışı? Üniversitenin kontenjan artışı, eskisine oranla bölümlere daha fazla öğrencinin alınmasını belirtir. Kimine göre bu durum herkesin üniversiteli, okumuş, aydın olmasını getiriyor; kimine göre ise işsizler ordusuna yeni neferler katıyor.

Olayı bu kadar yüzeysel değerlendirmemek gerektiği kanısındayım. Gelin birlikte koşulları ve olanaklarıyla, önümüzde açacağı ya da açmakta olduğu yeni kapılarıyla kontenjan artışını inceleyelim.

Öğrenci, öğretim görevlisi ve yükseköğretim üçgeninde ele alacak olursak; geçmişe baktığımızda, yükseköğretim kuruluşlarının birçok alanda eksiklikleri olduğunu görürüz. Finansal kaynak, altyapı yetersizlikleri (bina kapasitesi, eğitim materyalleri vs.), öğretim görevlisi açığı… Tüm bunlara rağmen kontenjan artışının yapılması, saydığımız koşullarla birlikte öğrencilerin ve öğretim görevlilerinin koşullarını daha da zorlaştırmaktadır. Ülkemizde birçok bölüme öğretim görevlisi atanmıyor. Ortaya çıkan açık da rotasyonlarla kapatılmaya çalışılıyor. Bu arada, finansal kaynak yetersizliğiyle de birlikte öğretim görevlileri araştırma ve yayın yapamaz hale geliyorlar.

Peki, üniversiteye kapağı atan biz öğrencileri neler bekliyor? 4 ila 7 yıl arası değişen “eğitim-öğretim” süresi, har(a)çlar, kitaplar, barınma vs.ile yüklüce bir masraf silsilesi. Ya mezun olduğumuzda? Birçok bölüm için geçerli olan bir gerçeğin, sadece işsizliğimizi bir adım daha ötelediğimizin farkına varacağız. Öte yandan kontenjan artışı, tıp, diş hekimliği, hukuk, mühendislik gibi bölümleri de kapsıyor. Yani artık bir tıp fakültesi mezunu için bile işsizlik söz konusu olabilecek.

Değinilmesi gereken bir başka nokta da, kontenjan artışının çalışma hayatına yansımaları. Örneğin bu konuda tıp fakültelerini ele alabiliriz. Zaten şu an yetersiz alt yapısı, öğretim elemanı ve finansal kaynaklarıyla birçok yetersizliğe sahip olan tıp eğitimi daha da niteliksizleşecek. Öğrenciler vasıfsız birer doktor olarak mezun olacaklar. Kontenjan artışıyla birlikte daha fazla doktorumuz olacak, bu kadar çok ve vasıfsız doktor diğer iş alanlarında olduğu gibi ücretlere ve çalışma koşullarına yansıyacak. Bu durumun şimdiden, aile hekimliği uygulaması, performansa dayalı çalıştırma, kamu hastaneleri birliği yasası, tam gün yasası ile yolu açıldı. Manzaraya bir de diğer açıdan bakalım, bütün bu kargaşanın içinde toplum sağlığı kim vurduya kurban oldu.

Kapitalizmden söz ederken, ihtiyaca değil kâra dayalı üretimden söz ederiz. Aslına bakarsanız bu alanda da durum pek farklı değil. Üniversite mezunları ya işsiz ya da formasyonuyla alakasız işlerde çalışmaya mahkûm. Kontenjan artışına karşı çıkan 9 YÖK Genel Kurul üyesi, bu kararın hiçbir plan ve program dâhilinde yapılmadığını söylüyorlar.

Ne yazık ki, bu önermeye katılamadığımızı belirtmek isteriz. Yapılanlar sosyal yıkım ve kârlılık oranlarının artırılması adına her şeyin, yaşam hakkının, sağlıklı yaşam hakkının dahi paraya bağımlı kılınmasının plan ve programı dâhilinde.

Yazan: A. Ela Toprak (29 Haziran 2009)

Yorumlar kapalıdır.