Türkiye tarım alanları 30 havzaya bölündü!

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, “Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli’ni” 14 Temmuz’da kamuoyuna sundu. Bu model kapsamında Türkiye, 527 milyon 782 bin 613 veri derlenerek 30 havzaya bölündü.

Havzalama işlemi için iklim, toprak, topografya gibi ana verilerle, 160 ülke dış ticaret verileri, nüfus ve hayvancılık ile ilgili kayıtlardan da yararlanılmış. Bu 30 tarım havzasının dışında üretim yapacak çiftçi, devletin verdiği destekten yararlanamayacak.

Mehdi Eker, yeni modelin getireceği anlayışı, “Bizim verimsiz yere kullanılacak paramız yok” diyerek gösterdi. Veriler toplanırken TOBB (Türk Odalar ve Borsalar Birliği), FAO (Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü), TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu), OECD (Ekonomik Kalkınma İşbirliği Örgütü), DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü), Eurostar ve 3 üniversiteye danışıldı; ama bu alanda uzman olan hiçbir kuruma, kooparatife ya da üreticiye danışılmadı. Dahası Türkiye’deki tarımı baştan sona yenileyecek bu model üzerinde 3 yıldır çalışılıyor; ama kamuoyundan gizli tutuluyordu. Yani bu model hazırlanırken dışarıdan hiçbir şekilde müdahale edilemedi.

Projede destek kapsamı ve destek miktarı havzalara göre değişecek. Bazı havzalar daha çok desteklenebilecek. Tarım ürünlerinin hangisinin ne kadar destekleneceğine hükümet karar verecek. Bu projenin belli bir planlama sağlayacağı ve bu sayede arz açığı olan ve ithal edilen tarım ürünlerinin üretiminin denetleneceği umuluyor. Hangi havzada hangi ürünün destekleneceği hükümet tarafından önceden açıklanacak. Üretici bunlara bakarak üretim kararı verecek.

İlk bakışta uygulanacak olan bu model mantıklı geliyor. Çünkü tarım üretiminin düzenlenmesi; o yıl çok talep edilen ürününün birçok üretici tarafından ekilmesi bu yüzden ürün fazlasının doğması ve ziyan olması ya da diğer ürünler ekilmediği için fiyatlarının artması gibi karmaşıklıkları ortadan kaldıracaktır.

Ayrıca veriler doğru işlendiyse hangi ürününün nerede iyi yetişiyorsa orada ekilmesi çok sağlıklı bir yöntem.

Fakat projenin ikinci bir yüzü daha var. Bu, özellikle yeni fındık politikasında kendisini gösterdi. Fındık dikim alanları azaltıldı. TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) ise artık fındık almayacağını açıkladı. Bundan sonra fiyatı piyasa belirleyecek.

Bu, Cüneyt Zapsu ve ihracatçıların hep talep ettikleri bir şeydi. Ayrıca TMO depolardaki 535 ton kabuklu fındığı piyasaya sürmeyecek. Bu sayede piyasanın belirlediği fiyatı beğenmeyen üreticiye karşı koz olarak kullanılabilecek.

Tütün ise diğer bir mesele. Bu kadar çok verinin işlenildiği bir proje nasıl olur da tütüne yer vermez? Tütünde arz fazlası olmadığı gibi en çok ihraç edilen ürünlerden biri… Dahası 180 bin tütün üreticisi özel şirketlerle yönelmek zorunda kalacak.

Hayvan yemi, meyve, sebze, şeker pancarı gibi ürünleri de dışlayan projeye hemen geçilmesi ise yanlış. Önce üreticiye model tanıtılmalıydı. İthal edilecek ürünlere yönelinmesi, diğerlerinin dışlanması dışa olan bağımlılığı arttırabilir.

TMO ürünlere sadece destek primi vererek ürünü alacak olanların fiyat kırmasını da neden oluyor, aracıları çoğaltıyor. Bu da soframıza daha pahalı ürünler geleceği anlamına geliyor. Kısacası bu proje insanların ihtiyaçları temel alınarak yapılmış bir projeden çok kâr etme amacını taşıyor…

Yazan: Rukiye B. (1 Ağustos 2009)

Yorumlar kapalıdır.