Honduras: Direniş yol ayrımında

Honduras’da devlet başkanı Manuel Zelaya’nın devrilmesi ve emekçiler üzerinde sert bir saldırı dalgasıyla sonuçlanan askeri darbe ikinci ayını doldurmuş olsa da ülke içinde ve dışında darbecilere karşı geliştirilen kitle seferberlikleri durulmuyor.

Aradan geçen iki aylık zaman diliminde, ne ABD emperyalizmi tarafından önerilen ve Kostarika devlet başkanı Oscar Arias’ın arabuluculuğuyla ve devrik başkan Zelaya’nın desteğiyle gündeme gelen yatıştırma planı yürürlüğe konabildi ne de, darbecilerin hükümet başkanı Micheletti darbe karşıtı seferberlikleri yatıştırabildi. Honduras emekçilerinin geçtiğimiz günlerde başkent Tegucigalpa’ya doğru ülkenin dört bir yanından çeşitli direniş örgütlerinin katılımıyla gerçekleştirdiği devasa gösteri, darbecilerin henüz kitleler nezdinde ne denli meşruluktan uzak olduklarının da açık bir göstergesi.

Honduras emekçilerinin mücadelesinin merkezinde kuşkusuz darbecileri ve onların yasadışı hükümetinin başkanı Micheletti’yi yenilgiye uğratmak yer alıyor. Darbe üzerinde yükselen askeri ve sivil kesimleri tehdit eden birinci unsur işte bu olasılığın gerçekleşme ihtimali. ABD emperyalizmi de bu olasılığı görmüş olmalı ki, ilk andan itibaren açıkca darbecileri destekler bir pozisyondan kaçınarak, “Arias planı” aracılığıyla Devrik başkan Zelaya ile darbeci sektörler arasında bir anlaşma zemini yaratmaya soyundu.

Yaşanan sürecin Honduras sınırlarını aşan etkileri olacağı aşikâr, zira son 20 yıl içinde Latin Amerika düzeyinde başarıya ulaşmış bir askeri darbe gündeme gelmedi. 2002 yılında Venezüella’da ve 2005 yılında Bolivya’da yürürlüğe konmaya çalışılan darbe girişimlerinin kitle seferberliklerince ezildiği hâlâ hatırlardadır. O nedenle Honduras emekçilerinin halen durdurulamayan direnişleri ya da bu direnişin uğrayacağı yenilgi olasılıkla dünya sınıf mücadelesinde belirleyici sonuçlara da yol açacaktır.

Göreve dönebilmek için Zelaya’nın adeta can simidi gibi sarıldığı Arias planı kitleleri yatıştırmayı; ve Zelaya’yı yeniden iş başına getirirken darbecilerin tüm belirleyici taleplerini de kabul etmeyi ön görmekte. Dahası Zelaya Honduras’taki direniş güçlerine bu plan doğrultusunda ve pasif direniş yöntemleriyle hareket etmeyi önermekte. Oysa geride kalan dönem darbecilere karşı pasif direniş metodlarıyla karşı koymanın ve hatta darbecileri dize getirmenin olanaksız olduğunu ortaya koymakta. Bu emperyalist plana dönük en ufak bir güven, kaçınılmaz olarak beraberinde direnişin çözülmesini getirecektir.

Honduras’ta Zelaya halen direniş güçlerinin büyük kesimlerini etkisi altında tutmayı başarıyor. Fabrikalar, işçi mahalleleri ve okullardaki günlük mücadelenin önderliğini ise, “Darbeye karşı direniş cephesi” üstlenmekte. Önceki sayımızda da darbeyi yenilgiye uğratmak açısından önemini vurguladığımız bu sektör, birçok, politik ve sendikal örgütün oluşturduğu bir cephe. Ne var ki, şu ana dek birçok kahramanca mücadeleye önderlik etmiş olan bu cephe içinde bulunduğumuz yol ayrımında ne Zelaya ile arasına net bir ayrım koyuyor ne de Zelaya tarafından giderek içi boşaltılan direniş hattının sınırlarını, aşabilecek bir devrimci hattı oluşturabiliyor. Mücadelenin seyrinin emekçi yığınlar açısından ve kalıcı mevziler temelinde dönüştürülebilmesinin başlıca yolu “darbeye karşı direniş cephesinin” böylesi bir inisiyatifi üstlenebilmesinden geçecek.

Yazan: Murat Yakın (2 Eylül 2009)

Yorumlar kapalıdır.