Patronların yaydığı felaket, sel oldu aktı!
8 Eylül günü, Trakya ve İstanbul’da meydana gelen sel sonucunda, 33 kişi yaşamını yitirdi. Halen 9 kişi de kayıp. Bunun yanı sıra sadece İstanbul’da resmî verilere göre 1039 işyeri ve toplam 3 bin 401 bina selden zarar görmüş durumda.
Belediye ve valiliğin yaptığı açıklamalara göre, sel büyük ve öngörülemez bir felaket olarak tanımlandı. Suçlunun ise, konutlarını dere yatağına yapan emekçiler olduğu belirtildi. Sel sürecinde yapılan müdahalelerin zamanlı olduğu ve daha büyük bir felaketin önlendiği de açıklamalara eklendi.
Bu açıklamalar, bizimle pervasızca dalga geçildiği anlamına geliyor.
Öncelikle Başbakan Erdoğan’ın seli “izahı adeta mümkün olmayan bir felaket” olarak tanımlaması, her halde en büyük saçmalıktır. Bölgede daha önce de buna benzer sel vakaları yaşandı, ki bunlardan biri Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemindeydi. O dönemden bugüne bölgede alınmış hiçbir önlem yok! Sürpriz olmayan işte bu! Bölgede ve hatta tüm şehirde altyapı, yeşil alan, dere ıslahı ve doğru imar çalışmalarına dair ciddi hiçbir çalışmadan bahsetmek mümkün değil. Hatta TOKİ aracılığı ile, ekolojik açıdan sakıncalı pek çok alan imara açılmaya devam etmekte.
Suçlu kim? Yoksul işçi mi, imar izni verenler mi?
Bu safsatalar yetmiyor, bir de biz suçlu ilan ediliyoruz! Dere yatağına ev yapıp orada yaşayanlar suçludur diyorlar.
İstanbul İstanbul olalı şehri idare edenlerin zihniyeti hep aynı! Yılların bize gösterdiği şey şu: Patronlar kâr elde etmek için sadece işyerlerindeki baskılarla yetinmiyorlar. Biz emekçilerin yaşama alanlarını da iş yerlerindeki bu baskıya uygun bir hale getiriyorlar. Maaşları ve asgari ücreti daha da düşürebilmek için, işçileri daha ucuz ve daha güvensiz yerlerde yaşamaya itiyorlar. Burjuvaların belediyeleri ise buna zemin hazırlayarak; dere yatağında, depreme dayanıksız zeminde ve çökme tehlikesi olan binalarda yaşanılabileceğini resmen ilan eden ruhsatı sunuyorlar.
Bu durumda, selin ardından hangi katillerin kâr hırsının bizleri her geçen gün ölüme daha da yakınlaştırdığını anlamak hiç de zor olmuyor.
Sel sürecinde yapılan müdahaleler
Vali Güler’e göre selde kayıpların artmasını önlemek için yapılan müdahaleler oldukça önleyici olmuş. Bu cümleyi kurmak bile gülünç. Çünkü bölgedeki emekçi mahallelerine çeşitli emek kurumlarının yaptığı ziyaretler gösterdi ki, pek çok emekçi mahallesine on günlerce hiçbir yetkili uğramamış. Bunun dışında kamu yetkilileri de, gelişmeleri basından takip ettiklerini itiraf etmişlerdi. Kayıpları engellemek bir yana; sorumlular, sorunun daha da büyümesine pek çok sefer yol açmışlardı. Selde Dila adlı bebeğini kaybeden M. Manav’ın kızını aramak için oluşturduğu dalgıç ekibinin arama yapması yetkililerce engellenmişti. Bunun gibi daha pek çok örnek mevcut.
Kapitalizm öldürmeye devam edecek
Patronlar ve onların belediyeleri, yaşama alanlarımızı güvensizleştirerek daha fazla kâr elde etmeye devam edecekler. Aynı yöneticiler yarın da buna benzer bir olay yaşandığında hiçbir önlem almamış olacaklar.
Burjuvalar unutturdukça kazanıyorlar. Seli ve yaşattıklarını unutmayalım! Yaşama alanlarımızı savunarak kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda bir kentleşmeyi, kendi örgütlülüklerimiz ile yaratmak zorunda olduğumuzu hep bilelim. Bunun için ilk adımları atalım.
Yazan: Sedat D. (29 Eylül 2009)
Yorumlar kapalıdır.