Toplu görüşmeler ve KESK’in grev çıkışı
Kamu emekçilerinin toplu görüşmeleri, bu yıl da gergin bir şekilde başladı. İlk toplantının ilk sözünden itibaren karşılıklı restleşmelere sahne olan görüşmeler devam ediyor.
Bu sene yapılan toplu görüşmelere geçmeden, 2002 yılından beri yürütülen görüşmelerin çıkışını hatırlamakta fayda var. Kamu kesimi toplu görüşmeleri, 25 Haziran 2001 de kabul edilen 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nca düzenlenmiştir. Kamu emekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkı talebi etrafında süre giden mücadelesinin yenilgisinin ardından bu yasa ile toplu sözleşme hakkı yasaklanmış; ve hükümetlerin güdümündeki toplu görüşme süreçleri böylece başlamıştı. Bu kanuna göre, kamu kesimi içerisinde örgütlü bir dizi sendikanın temsilcilerinden oluşan komisyon, her sene hükümetle masaya oturma hakkını yasal düzeyde elde ediyordu. Kamu kesimi içinde en çok üyesi bulunan sendika olan Türkiye Kamu-Sen de böylelikle temsil kurulunda büyük bir ayrıcalık kazanmıştı.
Toplu görüşmelerin niteliği ve yaptırım gücüne geldiğimizde ise, ücret ve sosyal haklar bazında esas kararların verilmesi sürecinde, temsil kurulunun hiçbir rol oynamadığını görüyoruz. Bu anlamıyla sendika temsilcilerinin yılda bir kez toplanıp havaya konuştuğu bir müzakereden bahsediyoruz.
Bu yılın görüşmelerinde iki belirleyici meseleyle karşılaşıyoruz. Bunların birincisi KESK’in grev hakkının tanındığı bir toplu iş sözleşmesini ısrarla talep etmesi ve görüşmeleri gayrı resmi olarak tanımlaması.
Öyle ki KESK, bu sene için toplu sözleşme talebini yoğun bir eylem dizisiyle ifade etmeye başladı bile. Bu ısrarın nedenlerinden birisi, KESK’e yönelik yoğun devlet baskısının yaşandığı bir dönemden geçiyor oluşumuz. Bir diğeri ise elbette krizin yarattığı etkileri yaşayan kamu emekçilerinin sürece müdahale etme isteği.
İkinci mesele AKP’ye yakın bir sendika olan Memur-Sen’in üye sayısındaki artışın Kamu-Sen bürokratlarını korkutması. Kadrolaşmak konusundaki sıra dışı becerisi ile tanınan AKP hükümetinin 7 yıllık iktidarında kamu sendikalarında, özellikle işbirlikçi sendikalarda dengeleri şoven karakterli Kamu-Sen’in değil de ılımlı İslamcı Memur-Sen’in lehine çevirmesi beklenmedik bir şey değil. Ve bu arpalık kavgasından toplu iş sözleşmesi talebinin çıkması beklenemez. Durumun böyle olduğunu, Kamu-Sen’in toplu sözleşme gündemini görüşmelerin sonuna atma gayreti açıkça gösteriyor.
Bu şartlarda, diğer sendikalardan destek alması neredeyse imkânsız görünürken grevi önüne koyan KESK, aslında gerçekleşmesi mevcut güç ve örgütlülük oranında mümkün olmayan talepler ileri sürse de, kriz sürecinde hoşnutsuzluğu artan ve yakın zamanda gerçekleştirdiği mücadelelerle kendisini kanıtlamış kamu emekçilerinin içinde bu örgütlenme olanaklarını bulabilir. Bunu denemek dışında seçeneği de aslında yoktur.
Yazan: Şefik Sandıkçı (28 Eylül 2009)
Yorumlar kapalıdır.